Baharda kışı yaşamak, o yıl kışın çok uzun sürdüğünü, Bahar mevsimini de içine aldığı şeklinde yorumlanır.
Bahar mevsimi, bütün canlıların hatta doğanında özlemle beklediği bir mevsimdir. Doğa, daldığı kış uykusundan baharda uyanır ve silkelenir.
Aralıklarla yağan kar, özlem duyulmasına rağmen insanları bıktırdı. Yanlız yoksulları değil, parası olanları da çaresiz bıraktı. Parası olanlarda kaloriferleri yakacak kömür bulamadılar. Mevsimin getirdiği hastalıklar yaşlıları, çocukları perişan etti.
Baharı kapsayan kış, Doğadaki hayvanları da perişan etti. Soğuktan donan hayvanların yanında, açlıktan da eskilerin deyimi ile telef oldular.
Soğuktan, açlıktan perişan olan kınalılar göç etmek zorunda kaldılar. Açlıktan yolları, karayollarına yerleşim yerlerine düştü. Oralara sığındılar. İnsanım diyen bazı canavarlar, onların bir kısmına kıydı.
Esentepe Mahallesine sığınan kınalıların, Esentepe sakinleri tarafından koruma altına alınmaları, bizi sevindiren güzel bir örnek oldu. RONYANIN evinin karşısındaki yamacı mesken tutan kınalılar, adeta mahallenin sakinleri olmuşlar. Kendilerine topluca kalacakları yer yapıp, korkusuzca gezip duruyorlarmış. Onları, seyretmeye doyamayan RONYA, balkondan içeri gitmiyormuş.
Pülümür Halkı, dağda aç kalan hayvanların yardımına koşmuş. Kendi hayvanlarının yemlerinden keserek, dağdakilere beslenmeleri için ot taşımışlar. Kanatlıların bulundukları alanlara, geçiş yerlerine yem dökmüşler.
Daha öncede köşemde, dile getirmiştim. PERTEK Kaymakamlığı, bunun ilk örneğini sergilemiş. Kınalıların göç yolları üzerine çuvallar dolusu yem döktürmüştü.
‘Mart Ayının 8.inde gelmem, dokuzuna kalmam’ diyen leylekler, hala ortalarda yok. Mısırdan, Nil’den ülkemize geldiklerini yuvaları karla kaplı olduğu için yuvalarına gelemediklerini, sıcak bir bölgede kamp kurduklarını, bazı yerlerde leyleklerin yuvalarına dönmeleri için vatandaşların, yuvalarını kardan temizlediklerini, televizyon kanallarından öğreniyoruz.
Geçmiş yıllardı bahar mevsiminin ortası, Nisan Ayıydı, doğanın binbir çiçekle süslendiği, hafta sonu güneşli bir gündü. Pikniğimizi, Ovacığın gözelerinde, alabalık yiyerek yapmak istemiştik. Neşe içinde yola koyulmuştuk. Yolumuzun, üzerindeki Torunoba’yı geçtiğimizde, kendimizi karla kaplı, kışı yaşayan bir ülkede bulmuştuk. Güneş yoktu. Yoğun sis güneşi, güneş ışınlarının önünü kapatmıştı. Yazlık giysilerimizle üşümeye başlamıştık. Arabadan çıkmadan, piknik yapmadan geriye, Tunceli’ye dönmüştük.
Dünyanın her köşesindeki Dersimlilerin, son yolculuklarına çıktıkları, Dersim Cem Evi, hemen her gün olduğu gibi yine yoğundu. Dersim Halkı hayatlarını kaybeden iki hemşerilerini, son yolculuklarına uğurlamak, yakınlarının acılarını paylaşmak için toplanmışlardı. Dünyada, az rastlanan bir dayanışmanın, dostluğun, birlikteliğin hemen her günkü tekrarıydı.
‘SİVAS KATLİAMI’ davası, katliamı yapanların isteği doğrultusunda düştü. İnsanlığı, yakanların, yaptıkları yanlarına kar kalsın, cezalarını çekmesinler diye, dava ortadan kaldırıldı. Karara herkesin içi sızlarken sızlamayanlar, ‘Hayırlı Olsun’ dediler. Kararla Aleviler, Aydınlar, İnsanlık bir kez daha yakıldı. MADIMAK, bir kez daha yandı. Katliam, bir kez daha yaşandı.
HİTLERİN ünlü NAZİ kampı, Auschwitz’de, Yahudileri, tıpkı MADIMAKTAKİ gibi diri diri yakanları bütün dünya, bütün insanlık, cezalandırmak için yüzyıla yakın bir süredir hala ararken, Yüzyıla yakındır davaları düşmez iken, benzer aynı insanlık suçunu, MADIMAKTA işleyenlerin, tıpkı o ölüm kampında olduğu gibi İnsanları topluca diri diri yakanların, ellerini kollarını sallayıp gezmeleri yeni katliamları yapmaları benzer katliamları adeta, özendirmeleri için yargılanmalarına son verildi.
İstenildiğinde, bir günde bir gecede kanunların çıkarıldığı, değiştirildiği ülkemizde böyle bir insanlık suçu için, herhangi bir adımın atılmayışı, seyirci kalınması insanlık adına, insan olan herkesi üzmüş. Ülkemizi bütün dünyada, utandırmıştır.
Katiller, ellerini kollarını sallayıp gezdikçe, Madımaktaki yangın, yanmaya devam edecektir.
*****
Namık Kemal Endüstri Meslek Lisesi öğrencilerinin, özelliklede yoksul köylü çocuklarının, kaldığı yurtta, öğrenciler yurtta istenilen hizmetin verilmediğini, hatta şiddet gördüklerini ileri sürerek, tepkilerini dile getirmek için yurt içinde eylem yapmışlar. Ortalığı kırıp dökmüşler. Köşemde bu yurdu, yurttan sorumlu Namık Kemal Endüstri Meslek Lisesindeki eksiklikleri, defalarca yazdım. Yetkililerin, dikkatlerini çekmek istedim. Buna rağmen, yeni yönetime rağmen hala eksikliklerin sürmesi, eylem sonrası yurdun geçicide olsa kapatılması üzücüdür.
Elindeki oyuncak küreği ile heyecanla içeri giren, DENİZ, ‘Büyük Baba, bu kürekle, sokaklardaki bütün karları temizleyeceğim.’ dedi. Öperek, ‘Kolay gelsin.’ dedim.
Fikri TAŞ