• BIST 9652
  • Altın 2968.938
  • Dolar 34.6884
  • Euro 36.6766
  • İstanbul 10 °C
  • Ankara 2 °C
  • Tunceli -1 °C

CHP'li Erol: Karakutu değilim!

CHP'li Erol: Karakutu değilim!
Gerçek Gündem'in haberleri sonrası dikkatleri üzerine çeken CHP'li Gürsel Erol neler anlattı?


GERÇEK GÜNDEM.COM'un haber ve yorumlarında son dönemde öne çıkan ve dikkatleri üzerine çeken; Kemal Kılıçdaroğlu'na yakınlığıyla bilinen CHP'li Gürsel Erol, hakkında merak edilenleri anlattı.

İzmir merkezli EGE'DE SONSÖZ adlı internet sitesine konuşan Gürsel Erol, "Kara kutu değilim" dedi. İşte EGEDESONSÖZ adlı internet gazetesinin Gürsel Erol'la yaptığı o röportaj:




GÜRSEL EROL: ''CHP'NİN EN GENÇ İL BAŞKANIYDIM...''

O CHP örgütünün son günlerde adını en sık duyduğu hakkında en çok konuştuğu, en fazla merak ettiği isim kuşkusuz Gürsel Erol…

Üst üste yapılan iki tüzük kurultayının organize eden ekibin koordinatörlüğünü yaparak dikkatleri üzerine çeken özellikle Ankara, İstanbul İl Kongreleri’nden sonra yaşanan tartışmalarda adı öne çıkan Gürsel Erol, bazı medya kuruluşları tarafından ‘Kılıçdaroğlu’nun kara kutusu’ olarak tanımlandı.

CHP Ankara örgütünde Çankaya Eski Belediye Başkanı Doğan Taşdelen’in yeğeni olarak da tanınan Gürsel Erol, Baykallı yıllarda parti içi muhalefette kaldığını, ‘1991’den bu yana tanıyorum’ dediği Kılıçdaroğlu ile ilişkisinin sınırlarını da samimiyetle anlattı.

İstanbul ve Ankara’dan sonra İzmir kongresine de müdahil olacağı konuşulan ve 3 Haziran’daki yarışta adaylardan Ali Engin’i destekleyeceği iddia edilen Gürsel Erol’u İzmir’de bulduk ve aklımızdaki soruları yönelttik.

Kültür Bakanlığı ve Özel İdarelerin ‘restorasyon ihalelerine’ giren ödüllü bir şirketin sahibi olduğunu da öğrendiğimiz Gürsel Erol’un Bostanlı’da da bir ofisinin olduğunu teyit ettik.
İşinden konuşurken CHP’li belediyelerin ihalelerine girmediğinin altını çizen Erol, ‘ihaleye fesat karıştırmak’ iddiasıyla hakkında verilen mahkûmiyet kararının da arka planını anlattı.

Sohbetimizin önemli bölümü tabii ki Kılıçdaroğlu’nun ‘kara kutusu’ iddiasının etrafında geçti.

Partinin geçmişinde en genç il başkanı, kurucu gençlik kolları başkanı, milletvekili adayı gibi sıfatları olduğunu, Deniz Baykal döneminde ağırlıklı olarak ‘muhalefette kaldığını’ anlatan Erol, Kılıçdaroğlu’nun kara kutusu olarak tanımlanmasındaki maksadın CHP genel başkanına zarar vermek olduğunu ve parti içi muhalefet tarafından özellikle çıkarıldığını iddia etti.

‘Dostluğum da bilinir, düşmanlığım da’ diyecek kadar gözü kara olduğunu ortaya koyan ve genç yaşına rağmen kariyerindeki ticari-siyasi başarılarla dikkat çeken Gürsel Erol’u tanımak istedik. Biz sorduk, o anlattı:
Gürsel Tekin’den, Erdal İnönü’ye kadar…

SONSÖZ - CHP kamuoyunun son dönemde en çok konuştuğu isimlerin başında geliyorsunuz. Ankara ve İstanbul kongreleriyle birlikte bir anda ortaya çıktınız ve parti kamuoyunun gündemine de oturdunuz. İzmir kongresini bile yönlendirdiğiniz iddia edildi. Herkes sizi merak ediyor. Sahi kimsiniz siz? Biraz geçmişinizi anlatarak başlayalım sohbetimize isterseniz.

EROL: Ben söze Cumhuriyet Halk Partisi ile olan ilişkimle başlamak istiyorum. Parti içinde bir söz vardır. Babadan dededen partiliyiz denir. Bu benim içinde geçerli. Bizim aile olarak siyaset ile ilişkimiz 23 Nisan 1920 ye ve hatta gayri resmi olarak ondan önce milli mücadele öncesi birinci dünya savaşında Ruslara karşı direnişi örgütleyen annemin dedesinin kardeşi Diyap Ağa’ya dayanır. Ordu komutanı Mustafa Kemal Paşa ile dost olmuş. Kurtuluş Savaşı başladığında Erzurum ve Sivas kongrelerini desteklemiş Ankara'da toplanan ilk TBMM'ye Dersim mebusu olarak 1920’den 1923’e kadar görev yapmış. Diyap Ağa, Sakarya Meydan Muharebesi sırasında Yunan ordusunun Ankara yakınlarına kadar gelmesi üzerine meclisin Kayseri'ye taşınması tartışmaları sırasında söz almış "Beyler buraya savaşmaya mı yoksa kaçmaya mı geldik!" diyerek meclisin Ankara’dan taşınmasına karşı durmuş, Mustafa Kemal’e ve Milli Mücadele'ye verdiği destekle cesareti ile takdir toplamıştır. Bizim ailemizin de siyasal anlayışı budur bu anlayışı kendimize örnek aldık. Babam SODEP ve SHP’de Elazığ Merkez İlçe başkanlığı ve uzun dönemler Kurultay delegeliği yaptı. Benim partiye kaydım ise ilk 1988 Sosyal Demokrat Halkçı Parti döneminde.

Önce Çankaya gençlik kollarında başladım. Daha sonra 90-91 yıllarında Ankara il gençlik kolları başkanlığı yaptım. Partinin gençlik kolları oluşmadığı dönemde, 1980 sonrası ilk kurucu gençlik kolları genel başkanı oldum. Yaklaşık 60 ilde Gençlik Kolları’nın da örgütlenme yaptım. SHP hükümet ortağı olunca ben Elazığ il başkanı olarak atandım. 1991 yılında yapılan ve Sayın Deniz Baykal ile Sayın Erdal İnönü’nün yarıştığı 1991 yılında yapılan 2 Kurultay ile 1992 yılında yapılan Kurultayı organize ettim. Bu 3 Kurultayda da Erdal İnönü’nün yanında yer aldım. Benim 22- 23 yaşında kurultay delegeliğim vardı. Elazığ İl Başkanı olduğumda 25 yaşındaydım. Elazığ’da hala daha “Gürsel Erol gibi bir il başkanı gelmedi” derler. 1995’te Elazığ’da 1. sıra milletvekili adayı oldum. 27 yaşındaydım ve yaşımı 3 yaş büyüterek aday olabildim. O dönemde karşımdaki adaylar Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Cihan PAÇACI idi. Parti tarihinin en genç Gençlik Kolları Genel Başkanıyım. En Genç il başkanıyım. En genç milletvekili adayıyım. Benim o dönemde üstlendiğim görevi şu anda üstlenen kimse yok. Benden önce en genç il başkanlığını Sayın Ertuğrul Günay 28 yaşında yapmıştı. Benim yaşımda il başkanlığı yapan CHP tarihinde kimse yok. Bunun avantajlarını da yaşadım. Dezavantajlarını da yaşadım. Ne kadar birikimli, deneyimli olursanız olun, siyaset yaşanarak öğreniliyor. Ben Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığı ile siyaset sürecine dahil olmuş birisi değilim.

Sayın Genel Başkanımız ile SGK'da genel müdür olduğu dönemden tanışıklığımız var. Ben daha sonra 1995 yılında Tunceliler Vakfı Genel Başkanı seçildim. O dönemde Vakfımızın Yurt binası projesi var. Bugünkü değerle yaklaşık 6 milyonluk bir yatırım ve bunu bildikleri için kimse aday olmuyor kongrede. Çünkü kaynak yok. Ben iki yıl içerisinde bu binayı yapacağıma dair söz verdim ve oybirliği ile genel başkan seçildim. Sözümü tuttum, yurt binasını bitirdim. Daha sonraki kongrede görevi devrettim.

SİYASİ HAYATIM BOYUNCA BAYKAL KARŞITI OLARAK BİLİNDİM

Baykal döneminde, Erdal İnönü- Baykal Kurultaylarında her zaman Baykal karşıtı tavır alan, Erdal Bey lehine tavır koyan birisiyim. Erdal Bey beni ailesinden bir birey kadar severdi. Hatta aramızdaki bu muhabbet nedeniyle cenazesinde onu mezara koyan ben oldum. Aileden biri gibi… Siyasal yaşamım boyunca ‘sol kanadın’ yanında yer aldım. Ben parti içinde her zaman sol kanat ile hareket eden ve ilişkilerini kesmeyen biri oldum. Benim dönemimde gençlik kolları il başkanı olan birçok arkadaşım şu anda milletvekili. Şu anda da birçok il başkanı, benim gençlik kollarında birlikte siyaset yaptığım arkadaşlarım. Arkadaşlık ilişkilerimiz 1990’lı yıllardan bugüne hiç kopmadan devam ediyor. Ben daima parti içinde geçmişe dayalı ilişkilerimizi güçlendirmeye çalıştım. Bugün gönül bağı ve partililik bilinci temelinde bir altyapımız var.

TARTIŞMA ÇANKAYA KONGRESİYLE BAŞLADI

SONSÖZ - Peki, siyasi geçmişiniz bu kadar derinse bugün neden tartışılıyorsunuz?

EROL: Benimle ilgili yıpratma kampanyası nerede başladı? Çankaya ilçe kongresinde başladı. Son tüzük kurultayında biz salonda kurultay yaparken, partimizin eski Genel Sekreteri Sayın Önder Sav, bir otelin lobisinde basın açıklaması yaptı ve ‘Sel gider, kum kalır’ dedi. Ben de Çankaya ilçe kongresinde bir konuşma yaptım. O konuşmada “Uzun süredir ilk kez bir spor salonunda kongre yapıyoruz’ dedim. Çünkü ondan önce CHP genel merkezinin salonlarında yada otel salonlarında yapılırdı Çankaya kongreleri. Yıllarca emek veren ama dışlanan insanlar şimdi yeniden siyasi sürece dahil olmaya başladı. Simalar değişti. Yeni insanlar değil, nitelikli olan ancak dışlanan insanlar taraf olmaya başladı. Buradaki tabloyu görünce dedim ki Eski Genel Sekreterimiz böyle bir açıklama yapmıştı. Ben de görüyorum ki gerçekten sel gitti kum kaldı dedim. Beni yıpratma süreci oradan, o tarihten itibaren başladı.

SONSÖZ- Peki, Gürsel Tekin’le neden ayrı düştünüz? Bildiğim kadarıyla ‘genel merkezde çeteler var’ derken sizi de kastediyordu.

GÜRSEL TEKİN ÇOK ESKİ BİR ARKADAŞIM, CHP İÇİN ÖNEMLİ BİR İSİM

EROL: Sayın Gürsel Tekin benim çok eski bir arkadaşım. İstanbul İl Başkanlığından sonra, örgütten sorumlu genel başkan yardımcısı olmasına kadar süreci birlikte planladığımız ve milletvekilliğine kadar birlikte siyasi mücadele yaptığımız bir arkadaşım. Kendisi ile siyasi bir problemimiz olmadı. Genel merkezdeki ‘Çete iddiası’ ile ilgili olarak beni kast etmediğini gerek basın aracılığı ile gerekse yüz yüze görüşmemizde ifade etti. Ben bilerek o ifadenin içine katılıyorum. Sayın, Gürsel Tekin’le yaşadığım tek tartışma konusu 2011 Genel seçimleri öncesi benim Genel Başkanımızın Siyasi Partiler Kanunu'ndan doğan yüzde 5 kontenjanı dışında her yerde önseçim yapılması düşünceme karşı çıkarak önseçim yapılmasını zaman ve süreç olarak uygun bulmamasıdır. Ancak kendisi daha sonra bunu sadece Ankara için istediğini dile getirmiştir. Bunun dışında herhangi bir konuda aramızda görüş ayrılığı olmadığı gibi önümüzdeki süreçte de Sayın Gürsel Tekin partimiz için önemli bir isimdir.

SONSÖZ - Partinin kurultay organizasyonları konusunda eleştiriler de var sizin için. Ticari olarak yaptığınız, kestiğiniz faturalarla ilgili… Ne diyorsunuz?

EROL: Genel Merkezde görevi olmayan ancak örgütlerin tanıdığı bir insanım. Partide, bu tür organizasyonları yapabilecek az sayıda insandan birisiyim. Geçmiş deneyimlerim sebebi ile Kurultayların düzenlenmesinden sorumlu olan Genel başkan yardımcısına katkı sunmak için görevlendirildim. Kurultay harcamaları ile ilgili benim ne bir bilgim nede sorumluluğum ve yetkim var bu işler. Genel merkezde kurulan bir komisyon tarafından teklif alınarak yapılır. Benim yetkim ve sorumluluğum yalnızca kurultay sürecinin teknik olarak hazırlanmasıdır. Bunun dışındaki yorumlar ve değerlendirmeler tamamen maksatlı yapılmaktadır.

SONSÖZ- Gençlik kollarından bu yana ilişkide olduğunuz insanların son kongrelerde il başkanı olarak seçildiğinden söz ettiniz. Peki, onların bu süreçte öne çıkmasında bir katkınız bir etkiniz oldu mu?
Bakınız CHP bir değişim süreci yaşıyor. Daha önce parti dışında kalan ya da partide siyaset yapmaya çalışan ancak siyasi süreçlerin dışında kalan insanların hızlı bir şekilde CHP’ye dönüp beklentisiz katkı sundukları bir süreç bu?

EROL: Birçok ilde arkadaşlarım aday olduğu halde kongrelerine katılmadım. Ancak partide genel merkezin baskısı yok. Her yerde arzu eden arkadaşlarımız aday oluyor ve demokratik bir şekilde yarışıyorlar. Sayın genel başkanımızın açıklaması var. Kim kazanırsa benim il başkanım odur diyor. Benim il delegesi olarak, bir partili olarak elbette bir adayı desteklemek hakkım vardır. Kazanırsa partinin il başkanı olur kazanmazsa kazanan arkadaşımızla birlikte çalışırız.

SONSÖZ- Kazananlar da Erol kazandırdı, kaybettirenler de Erol kaybettirdi diyorlar. Yönetimler üzerinde nasıl bir etkiniz var?

ANKARA’DA YILLARDIR SAVUNDUKLARIMIZLA TERS DÜŞTÜK

EROL: Ben tek başına bir kişiyim. CHP’nin kurumsal bir kimliği var. Partide resmi bir görevi olmayan birinin yönetimler üzerinde etkisi olamaz. Biz sadece dostluk ilişkilerimizle fikir alışverişi yaparız. Oğuz Kaan Salıcı benim çok yakın arkadaşım. İstanbul’da bir tek delege ile görüşmedim ama tecrübelerimi anlattım. Dedim ki çarşaf liste yapın. Ankara’da bu hataya düştük. Bunu İstanbul’da yapmayın dedim. Yıllardır savunduklarımızla ters düştük Ankara’da. Ankara için tarafları ikna etmeye çalıştım, edemedim. Benim Ankara’da blok liste önerisinin altında imzam yoktur, oyum da yoktur. İstanbul il başkanına tek önerim bu oldu. O da bizim düşüncelerimize değer verdi ve çarşaf liste yaptı. Aynı şeyi İzmir için söylüyorum. İzmir’de bir tek delege ile bir tek ilçe başkanı ile görüşmedim. Bu benim işim de değil. Burada parti meclisi üyeleri, milletvekilleri ve belediye başkanları ve hepsinden önemlisi il ve ilçe örgütleri var. Delegenin özgür iradesinin sandığa yansıması lazım... Ben bir tek şunu söyledim. İzmir’e yakışan il kongresini çarşaf liste ile yapmaktır. Bu bir temenni... Yapmazsalar delegenin kendi takdiridir.

Taraf mısınız? diye soruyorsunuz Taraf olmam çok doğal. Ankara kongresinde taraf mısınız diyorlar. Ben delegeyim. Siyasette tarafsızlık yok. Mutlaka taraf olacaksın. Ancak bu çıkan sonuca delegenin iradesine saygısızlık manasında değil kazanan arkadaşlarda bizim arkadaşlarımız, partililerimiz. Neticede herkes Genel Başkanımızı Başbakan, partimizi ise iktidar yapmak için mücadele ediyor.

BU PARTİ’DE HERKES DELEGE OLMAK İSTİYOR

Parti içinde en büyük çabamız şu: siyasi birikimi olan, sol kültürden gelen, partiyi iktidara taşıyacak kadroları Genel Başkanımızın yanında görmek istiyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi’nde siyaset yapan çok birikimli hem örgütsel deneyimi olan hem de entelektüel birikimi olan çok sayıda partili var bu insanların önümüzdeki süreçte daha etkin hale gelmesi ve partimize katkı vermesi gerekir. Birçok kongrede arkadaşlarımızın taleplerini gördüm. Partimizde kimse müsteşar olmak istemiyor. Kimse genel müdür olmak istemiyor. Kimse daire başkanı olmak istemiyor, bürokrat olmak istemiyor. Kimse böyle bir beklenti içinde değil. Herkes delege olmak istiyor. Herkes yönetime girmek istiyor. Ben de diyorum ki bunlardan vazgeçin. Bırakın CHP iktidar olsun. İktidar partisinin üyesi olmak bile ayrıcalıktır. Ben Sayın Genel Başkanla başlayan süreçte hiçbir yere aday olmadım. Bundan sonra da kesinlikle aday değilim. Beni Sayın genel başkanımız herhangi bir siyasi göreve önerse bile ben gider rica ederim. Silin lütfen derim. Unvan peşinde koşan biri değilim ki… Partimizde siyasi ikbal beklentisi olmadan siyaset yapan insanlara ihtiyaç var. Bizler için bugün en önemli şey ülkenin geleceğidir. Yoksa Gürsel Erol milletvekili olmuş yada olmamış benim için bunun önemi yok, partimiz iktidar genel başkanımız Başbakan olsun ben bir nefer olarak mücadele etmeye devam edeyim. İnsanların alışık olmadıkları bu tavırdır ancak benim gibi düşünen binlerce partili var. Bunu biliyorum.

ADNAN KESKİN EN SAĞLIKLI, EN SOMUT ÖRNEKTİR

CHP kültüründen gelen CHP’nin ahlaki davranış tarzını bilen ve siyaset için bedel ödemiş insanlarla siyaset yapmak istiyoruz. Başarılı olur ya da olmaz. Çarşaf liste de bu amaca hizmet ediyor. Bu örgütte vicdan var. En somut göstergesi Denizlideki ön seçimdir. Sayın Adnan Keskin 10 yıl boyunca siyasetin dışına itildi. Delege bile yapılmadı ama önseçimde delegeler ilk sıradan meclise gönderdi. Demek ki bu örgüt, doğru insanları, fırsat verildiğinde ön plana çıkartabiliyor. Doğru tercih yapabiliyor. Bizim anlayışımız bu. Ben seçim bölgem olan Tunceli de 2011 Genel seçimleri öncesi yerel gazetelere ilan verdim aday değilim diye. Benim Sayın Genel Başkanımdan tek talebim var. Bir gün aday olmaya karar verirsem, aday olduğum yerde ön seçim yapmasını isterim. Seçilirim yada seçilmem ancak önseçimle aday olmayı tercih ederim.

Ben kamu ile iş yapan bir iş adamıyım. Ünvanım yok ama CHP içinde hep ben tartışılıyorum. Bir görevde olsam bir siyasal ünvanım olsa beni bu bir nebze olsun koruyabilir ancak şimdi her türlü siyasi saldırıya açık durumdayım. Bu şekilde davranarak iş sektöründe inanılmaz risk alıyorum. Eski Eser restorasyonu işleri yapıyorum. Hep özellikli işlerde imzası olan alanında Türkiyenin en uzman ve birikimli şirketiyiz. Tarihi Kentler Birliğinin ödüllerini her yıl biz alırız. CHP’li bir tek Belediye ile işim yok. CHP li Belediyelerin ihalesine prensip olarak girmiyorum.

SİNAN AYGÜN’ÜN CHP’DEN VEKİL YAPILMASI YANLIŞTI

SONSÖZ- Kılıçdaroğlu ile ilişkinize gelelim.. 91’den itibaren tanıyorum dediniz. Herhangi bir akrabalık ilişkiniz var mı yoksa ilişkiniz tamamen siyasal doğrultusunda mı?

EROL: Benim akrabalık ilişkim yok. Tunceli küçük bir yer. Herkesin birbiri ile aile bağları ve ilişkileri olabiliyor. Sayın Genel Başkanımızın geçmişten gelen de bir çok dostu var ve kesmedi ilişkisini.. Onlara mümkün olduğunca vakit ayırmaya çalışır. Arayan herkesle sohbet eder, kapısı açıktır. Sayın Genel Başkanın Genel Müdür olduğu dönemde ben il başkanıydım. O günden bu güne tek bir taleple yani kendim için özel bir taleple yanına gitmedim. Ben dostlarımdan bir şey talep ederek onları rahatsız etmem. Çok mert dost olduğumu herkes bilir. Dostluğum da böyledir, düşmanlığım da. Genel başkan olduktan sonra görüşmelerimiz devam etti. Kendi adıma talepte bulunmak ve onu yanlış yönlendirmemek için kurulan bir ilişki değildi bu. Örgütten gelen talepleri ise her zaman kendisine ilettim. 2011 seçimlerinde ön seçim yapılması konusunda Sayın genel Başkanımızla görüştüm ve bu husustaki düşüncelerimi kendisine ilettim. Şahıs olarak bir tek kişi ile ilgili yorum yaptım o da Sinan Aygün’ün milletvekili adayı yapılmamasıdır. Sinan Aygün’ün milletvekili yapılması bana göre yanlıştı çünkü.

GÜRSEL TEKİN KENDİ MESAFESİNİ KENDİSİ KOYDU

SONSÖZ- Gürsel Tekin ile Kemal Kılıçdaroğlu’nu bu noktaya getiren asıl sebep neydi size göre? Kılıçdaroğlu’nu parti içi iktidara getiren kişi Önder Sav. Onunla 6 ay sonra yolunu ayırdı. Sonrasında Kılıçdaroğlu Gürsel Tekin’i tercih etti. Ondan sonra onunla da yol ayrımı yaşadı. Bu iki yol ayrımını siz nasıl yorumluyorsunuz?

EROL: Benim kanaatim Sayın Genel Başkan kimse ile yol ayrımında değil. Herkese eşit mesafededir. Sayın Gürsel Tekin kendi mesafesini kendisi koydu. Genel Başkan son derece kibar, iyi niyetli bir insan. Gürsel Tekin İstanbul İl Başkanlığına Oğuz Kaan Salıcı’nın atanması sürecine karşıydı. Sanırım kırgınlığı o zamandan başladı. İstanbul İl Başkanlığından geldiği için kendi önerisi dâhilinde olsun istedi. Başarılı bir il başkanlığı yaptı. Sayın Genel Başkanımızın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı sürecinde başarılı bir seçim kampanyası yürüttü. Gürsel Tekin, ‘sokak siyasetini’ bilen ve başarılı bir siyasetçidir. Bu konuda hakkını veriyorum ama o da kendi yanlışlarını görerek bundan sonraki süreci yönetmeli. Yeniden değerlendirilmesi gereken bir insandır. Bir Genel Başkan Yardımcısı, bir İl Başkanının atanmasına tepki göstererek görevini bırakmamalıydı bence.

SONSÖZ- Dönelim yine size yönelik eleştirilere… Genel merkezde odası olan ama hiçbir görevi olmayan bir insansınız bazı kesimlere göre. Sizin gibi Genel Başkan Kılıçdaroğlu’na enformasyon yapan başka isimler de var mı?

O ODAYI SADECE BİR HAFTA KULLANDIM

EROL: Bunların hepsi bilgi kirliliği. Kurultay düzenlemesi için tahsis edilen oda benim şahsıma değil Kurultay organizasyonundan sorumlu 20 kişilik bir çalışma grubuna teknik çalışmaları yapmaları için tahsis edilmişti. Ve bu odayı kullanma süremiz toplam 1 haftadır. Bu kadar spekülasyon konusu olan oda işinin gerçeği budur. Aynı şekilde tüzük teknik komisyonuna da bir oda tahsis edilmişti onlarda 1 hafta süreyle kendilerine tahsis edilen odayı kullandılar. O odada ne yapıldı? Gelen delegelere kimlik dağıtıldı. Bundan normal ne olabilir ki.

SONSÖZ- Genel Başkan Kılıçdaroğlu, bugün itibariyle tam iki yıllını doldurdu. Bu 2 süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

EROL: Sayın Genel Başkanımız iki yıl boyunca inanılmaz hızlı bir süreç yaşadı. Genel Başkan olur olmaz referandum süreci geldi. 81 ile 300 ilçeye giderek mitingler düzenledi. Arkasından genel seçimler yaşandı. Bu süreç içerisinde 4 kurultay yapıldı. Son 8 aydır partinin olağan kongre süreci başladı. Birde ana muhalefet partisi başkanı olarak yürüttüğünüz siyasal çalışmaları bunun üzerine ekleyin. Ben kendi adıma müthiş başarılı buluyorum Sayın Genel Başkanımızı.

BAYKAL DÖNEMİNDE DAHA FAZLA ALEVİ YÖNETİCİ VARDI

SONSÖZ- Başbakan Erdoğan’ın da sık sık vurgu yaptığı Kılıçdaroğlu’nun etnik ve mezhepsel kökeni konusunda son kongrelere bakıldığında CHP örgütünde de bu yönde bir sıkıntı görünüyor. Bazı kongrelerde açığa çıkan CHP’nin giderek ‘alevi partisine’ dönüştüğü yorumlarına ne diyorsunuz?

EROL: Yine bilgi kirliliği var. Sayın Deniz Baykal’ın genel başkan olduğu dönemde MYK’sına ve milletvekilliği yapısına bakıldığında sayısal olarak aleviler daha etkindir. Bilinçli konuşuyorlar bunu. Parti tabanı bunlardan çok uzak. Tabanın böyle bir algısı yok. Böyle bir kaygı ve endişe yok. Bilinçli bir yıpratma kampanyası bu. Tepede iki Alevi var, partinin 1,2 ve 3 numaralı isimleri Alevi’ söylemi art niyetlidir. Biri Erdoğan toprak, biri Nihat Matkap. İkisi de genç yaşta bakanlık yapmış, devleti tanıyan ve bilen hem siyasi ahlaka hem de siyasi kültüre sahip olan insanlar. Bunların bakanlık dönemlerinde haklarında soruşturma bile yok. Bu arkadaşlar hiçbir zaman Alevi kimliği ile siyaset yapmadı. Etnik ve inançsal siyaset yapmıyor bu insanlar. Zaten CHP kültürü buna uygun değil bu şekilde siyaset yapan insanlar parti içinde etkin konumlara gelemezler. CHP Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ülküsüne sıkı sıkıya bağlıdır. Bu nedir yurttaşlıktır. Biz yurttaşlık temelinde siyaset yapıyoruz etnik, inançsal kimlikle siyaset kimsenin yaptığını sanmıyorum.

ALİ ENGİN’İN SEÇİLMESİNİ ARZU EDERİM

SONSÖZ- Gelelim İzmir’e… 3 Haziran’daki kongrede adaylardan Ali Engin’i desteklediğiniz söyleniyor. Hatta son 3 kurultayı birlikte organize ettiğiniz, İzmir’de aynı ofisi kullandığınız hatta…?

EROL: Ali Engin'in kurultayda herhangi bir sorumluluğu olmadı. Ali Engin’i İl başkan Yardımcısı olduğu dönemden beri tanırım. Son derece kibar ve birikimli bir insan… Seçilip seçilmemesi İzmir delegelerinin vereceği bir karardır. Ali Engin’in seçilmesi ile ilgili sol kültürden gelen ve emek veren biri olarak seçilmesini Gürsel Erol olarak arzu ederim

SONSÖZ- Geçtiğimiz günlerde İzmir’de Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile makamında yaptığınız görüşme de medyaya yansıdı. Özel görüşmede neler konuştunuz, sohbetinizin konusu yaklaşan il kongresi miydi yoksa?

KOCAOĞLU’NA İSTANBUL’UN DİVAN BAŞKANLIĞINI TEKLİF ETTİK

Sayın Aziz KOCAOĞLU’nu Bornova ilçe Başkan Yardımcılığından bu yana tanırım. Çok saygın ve nitelikli bir isimdir. Hakkında bir sürü soruşturma var. Kayda değer bir şey bulamıyorlar ancak hukukta skandal sayılabilecek şeylerle yıpratmaya çalışıyorlar. Sayın Aziz Kocaoğlu, parti içinde etkin olması ve diğer belediyelere rol model olması gereken bir belediye başkanımızdır. Kurultayımızda divan başkanlığımızı yaptı. İstanbul İl Başkanı Salıcı, benim aracılığımla Sayın Aziz Kocaoğlu’na İstanbul il kongresi divan başkanlığını önerdi. Programının çok yoğun olduğunu söyledi ve gelemedi Sayın Başkan. Bunları konuştuk. Görüşmemizde Yekta Varnalı da yanımızdaydı. Onu da orada tanıdım. Adaylık sürecine ilişkin bir değerlendirmemiz olmadı. 10 dakikalık bir görüşme oldu.

Her gelişimde Sayın Aziz Kocaoğlu’na nezaketen giderim, konuşuruz. İzmir le ilgili düşüncelerini de söyledim. Bu işe örgütün karar vereceğini düşünüyorum, ortak akıl ile adayın çıkartılması lazım dedi. İzmir’in hareketli bir parti tabanının olduğunu söyledi bana. Ve İstanbul’daki çarşaf liste uygulamasındaki sorunları, istifaları sordu. Ben de ona yalnızca çarşaf liste ile ilgili düşüncelerimi söyledim. İstanbul’da ki hataların sebeplerini anlattım. İzmir’e yakışan da çarşaf liste olmalıdır dedim. Bunu her yerde söylüyorum. Herhangi bir aday ile ilgili görüşmemiz olmadı.

KEMAL BEY’E İHANET ETMEM, ONA SORMADAN YORUM BİLE YAPMAM

SONSÖZ- Yaşanan tüm bu gelişmelerden sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile aranızda bir sorun, muhabbetinizde bir eksilme yaşandı mı? Belki de ‘kara kutu’ benzetmesinden sonra Kılıçdaroğlu, sizinle olan ilişkisine mesafe koymuş olabilir.

EROL: Kemal bey ile aramda hiç bir sorun yok. Kemal beye asla ihanet etmem ve ona sormadan yorum bile yapmam. Asıl yapılmaya çalışılan bu.

SONSÖZ- Peki, parti kamuoyunda hakkınızda en çok konuşulan konuların başında kuşkusuz ‘ihaleye fesat karıştırmak’ suçlamasıyla verilen mahkumiyet kararı var. Bu meseleyi de konuşalım.



SAVCI BİR HAFTADA TAMAMEN ÇELİŞEN İKİ MÜTAALA VERDİ

EROL: Tabi ki mahkeme sürecim ile ilgili de konuşalım. Yargı süreci devam ediyor ama ortada bir hukuk skandalı var. İşin bir de siyasi boyutu var. Bu işin başlangıç noktası ne? Uyuşturucu kaçakçılığı yapma kuşkusu ile 11 ay Tunceli’de telefonlarımı dinlemişler. Ben Tunceli’de yaşamadım bugüne kadar. 11 ay telefonlarım dinlenmiş ve her gidişim gelişim kameraya alınmış.

Savcılığın bir hafta ara ile verdiği iki mütalaa var. İlki beraat 9 gün sonra aynı savcı mahkûmiyet talep ediyor. Bilirkişi kamu zararı oluşmadı diyor. Benim aday olmama engel hiçbir şey yok ama ben aday değilim. İki gün gözaltında kaldım. Sanki iki yıl tutuklanmış gibi anlatılıyor. Yargıya güveniyorum. Raporları okuyan herkes, bu işin amacının ne olduğunu anlar. Kim yargılanıyor eski il başkanı, eski belediye başkanı..hepsi CHP’li. Bir insanı kötülemek için en kolay yol ihaleye fesat karıştırdığını savunmak. Zaten bugün bu ülkede adaletin nasıl işlediğini herkes çok iyi biliyor. Süreç devam ettiği için daha fazla yorum yapamıyorum. Adalete güvenmek dışında bir yol da bilmiyorum.

1 milyon 278 bin üyesi var bu partinin. Partide hiçbir sıfatım yok. Benim kamuda da görevim yok. Başbakan değilim, bakan, müsteşar, bürokrat değilim. Şu anda yargıda 7 milyon dava var. Bu 7 milyondan 1 kişiyim. Başbakan ve Cumhurbaşkanı hakkında davalar var. Milletvekilleri ve yüzlerce belediye başkanı hakkında dava var. MİT müsteşarı hakkında dava var. Bunlar tartışılmıyor. Benim hakkımda dedikodular yayılıyor. Ben de asıl bunu anlamıyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 1971-2023 Dersim Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 (428) 212 10 16 | Faks : 0 (428) 212 10 16 | Haber Scripti: CM Bilişim