TBMM Dilekçe Komisyonu bünyesinde kurulan, "Dersim Olayları ve Sonrasında Yaşananlar Nedeniyle Oluşan Mağduriyetlerin Giderilmesine Yönelik Kurulan Alt Komisyon", olayların ardından kendisi ya da akrabası il dışına gönderilen vatandaşları dinledi.
Alt komisyon, TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanı, AK Parti Çanakkale Milletvekili Mehmet Daniş başkanlığında toplandı. Komisyon, 78 yıl sonra adının Aslıhan Kiremitçiyan olduğunu öğrenen “Dersim” sürgünü Fatma Yavuz'u dinledi. Yavuz, “olaylar sırasında askerlerin, insanları ırmak kenarında dizdiğini, vurarak öldürdüğünü ve ırmağa ittiğini” söyledi.
Kendisinin o sırada 4 ya da 5 yaşında olduğunu ifade eden Yavuz, “Beni biri kurtardı. Üzerimi bir şeyle örttü. Daha sonra beni Beyşehir'de oturan bir Albay evlatlık olarak aldı. Yaşımı büyüttüler. 13 yaşındaydım, 35 yaşında adamla evlendirdiler. Nikahı kıyan hoca, 'ne olur ne olmaz' diye Kelime-i Şehadet getirtti” diye konuştu. Evlatlık verildiği evde, üvey annesinin eline vurması sonucu bir parmağının sakat kaldığını anlatan Yavuz, evlatlık oldukları evlerde isimlerinin değiştirildiğini söyledi. Konya'da çeşitli sağlık kuruluşlarında çalıştığını anlatan Yavuz, “Çok zor durumdayım. Buralardan emekli de olamadım. Hakkını istiyorum” dedi. Yavuz, daha sonra ailesine ait nüfus kayıtlarını incelettiğini, orada babasının adının “Agop”, annesinin adının ise “Havas” olarak kayıtlı bulunduğunu öğrendiğini aktardı.
“Artık mermiler olmasın...”
“Dersim olayları” sırasında evlatlık verilen bir başka “kayıp kız” Halazur Geviş ise konuşmasına, “Artık mermiler olmasın. Çocuklar yetim, öksüz kalmasın, analar ağlamasın” sözleriyle başladı. Geviş, olayların ardından ailesine ait toprakların üzerinde askeri kışla inşa edildiğini, annesinin birkaç defa girişimde bulunmasına rağmen sonuç alamadıklarını anlattı. Annesinin ölümünün ardından, çeyiz sandığında bulunan arazilerin tapularını üvey babasından istediğini ancak “sandıktan sadece giysi çıktı” denilerek, olumsuz yanıt verildiğini anlatan Geviş, “Sonra da üvey babamın kardeşi beni kandırarak tapuları üzerine aldı. Sonradan duydum ki gitmiş, bu arazilerin parasını devletten almış. Çok çile çektim. Kamplardaki esirler gibi yaşadım. Bu olaylara ilişkin şahidimiz var. İnsan bu kadar kötü olabilir mi? Tüm mallarını elimden aldılar, köle gibi yaşamak zorunda kaldım” diye konuştu. Güldane Acar da komisyona, annesinin evlatlık verilen kızlar arasında olduğunu söyledi. “Dersim'in Kayıp Kızları - İki Tutam Saç” adlı belgeseli gördükten sonra aramalara başladığını anlatan Acar, annesinin bir fotoğrafını komisyona sundu.
Ablası ile amcasının kızının izini sürüyor
Toplantıya katılan Erdal Karakoç ise yıllardır ablası Sakine ve amcasının kızı Şemsi'nin izini sürüyor. Arama çalışmalarını ilk olarak babasının başlattığını, onun vefatının ardından kendisinin devraldığını anlatan Kararkoç, “Kayıp çocukların izlerinin var olduğunu biliyoruz. Çünkü elimizde 1941 tarihli bir yazı var bu konuyla ilgili. İnsanlar çocuklarına yaklaştıkça, onlar uzaklaştırılmış. Bunun Dersim Aleviliğinin yok edilmesine yönelik kültürel bir soykırım olduğunu düşünüyoruz” şeklinde konuştu.
Karakoç, kayıp çocukların yaşıyorlarsa yerlerinin, ölmüşlerse mezarlarının bildirilmesini istedi. Konuşmaların ardından söz alan TBMM Dilekçe Komisyona Başkanı Daniş, “Dinlediklerimden anladığım kadarıyla en büyük acı, bu insanların yıllardır yaşadıkları acılarından hiç söz edilmemesi veya söz edememeleri. Ne zamana kadar? Demokratikleşme adımları atılana kadar. Ancak şimdi konuşabiliyoruz bunları” dedi.