Doğuda görevli öğretmen Sıdıka Avar'ın ailelerinden 'okutmak' için aldığı Dersimli kızların izi, tuttuğu notlarda sürülecek. Meclis Dilekçe Komisyonu bünyesinde kurulan Dersim Alt Komisyonu, 1939-1954 arasında Doğu Anadolu’da öğretmen olarak görev yapan Sıdıka Avar’ın ölümünden önce Milli Eğitim Bakanlığı’na teslim ettiği defterlerin peşine düştü. Meclis’in amacı Dersim bölgesinde ‘okutmak için’ kız çocuklarını ailelerinden alan Avar’ın defterlerinden ‘kayıp kızların’ izini bulmak.
1901’de İstanbul’da doğan Sıdıka Avar, 1922’de Çapa Kız Öğretmen Okulu’ndan mezun oldu. Bir süre İzmir’de Musevi Mektebi’nde ve Amerikan Kız Koleji’nde Türkçe öğretmeni olarak görev yaptı. Ankara’da, Bolu’da görev yaptıktan sonra 1939’da Elazığ Kız Enstitüsü’ne, 1942’de, yeni kurulan Tokat Kız Enstitüsü’ne atandı.
Hükümetin ‘Dersim bölgesini ortaçağ karanlığından kurtarma’ projesi kapsamında çalıştığı okulların öğrenci aldığı Elazığ, Tunceli ve Bingöl’ün ilçe ve köylerinden bazen hayvan sırtında, bazen kamyonla çok sayıda kız öğrenci topladı.
Belgeleri MEB’e verdi
Sıdıka Avar, köylerden topladığı kız çocuklarıyla ilgili çok sayıda kayıt tuttu, fotoğraf çekti. Elazığ’da bazı amirlerle anlaşmazlıkları yüzünden 1959’da kendi isteği üzerine İstanbul Sultan Selim Kız Enstitüsü’ne edebiyat öğretmeni olarak atandı. 16 Haziran 1979’da hayatını kaybetti. Emekliliğinde anılarını yazan Sıdıka Avar’ın elindeki diğer belgeleri ise Milli Eğitim Bakanlığı’na teslim ettiği biliniyor. Meclis alt komisyonu, şimdi Sıdıka Avar’ın defterlerine ulaşarak ailelerinden kopartılan kızlardan hayatta kalanları tespit edip aileleriyle buluşturmak istiyor.
Sıdıka Avar, hatıralarında Elazığ-Dersim-Bingöl bölgesinden kız çocuklarını nasıl topladığını ayrıntılı olarak anlatıyor. Avar, anılarında bir meslektaşından aldığı mektubu da kaydetmiş.
Mektupta Avar’a şunlar yazılmış:
‘Dil bilmez çocuklar’
“Sizlerin, Tunceli gibi sarp kayalıkların dil bilmez çocuklarını nasıl köy köy gezerek topladığınızı, getirip bir öz evlat gibi kendi elinizle saçlarını kesip temizlediğinizi, onlara karşı bir ana sevgisi ve muhabbeti ile davrandığınızı, dil öğreterek onları medeni bir insan seviyesine yükseltmek için çalıştığınızı ve bu hususta aklın alamayacağı şekilde muvaffak olduğunuzu, o bahtsız yavrulardan bahtlı analar yetiştirdiğinizi yakinen biliyoruz. Bir insan hayatı için bu hal, şereflerin, azizliğin, kutsiyetin en büyüğüdür, biz buna bütün kalbimizle inanıyoruz.”