12 İmamlar Orucu-Matem-Yas-Aşure ve Ermeni katliamı-Kobani-Suruç, Rojava-6-7 Eylül-Gezi Diyeceksiniz ki ne saçma bir başlık. İlk bakışta öyle. Ama gelin bu gün aşuremizi acılardan ve Kızılbaşların buna karşı duruşlarından derleyerek pişirelim.... 12 İmamlar Alevi midir, değil midir? Araplar Alevi midir? Kızılbaşlar Alevi midir? İslamiyetin içinde miyiz, dışında mıyız, kıçında mıyız, başında mıyız? Bunları da tartışmayacağım...
Çünkü bu konular tarihçi ve Antropologların hatta dna testleri yapan bilim alanının konusu, yetkin değilim... Ama Dersim yani kendi topraklarımda atalarım ve yaşam şekillerini, ritüellerini, evrene bakışlarını diğer halkların ki ile karşılaştırabilirim. Akıl süzgeçim bu kadar çalışır. Şimdi, bizim gençlerin Suruç'ta ne işi vardı. 32 okuyan, pırıl pırıl gencimiz orada neden öldü? Rojava ile kızılbaşların bağı nedir? Düz bir mantıkla şöyle diyebilirim. Ortadoğu da iki sunni (Şafi ve Şafi, Şafi ve hanefi-maliki-hanbeli) savaşıyordu. Bizi ne ilgilendirir.
Güneydoğuda yine şafiiler ve diğer 3 sunni mezhep savaşıyor, ya da kürt-türk ((bunlar son yüzyılın kavramları olduğu için aslında kullanmamam gerekir. o nedenle mezhepsel sunni-birlik ismi kullanıyorum)) birbirini öldürüyor, bize ne? Bırak boğazlasınlar! Ya da (Y)Ezidiler yine Şafi ve diğer sunni mezhepler aracılığı ile katledildi. Kızılbaşlara ne, bırakın birbirlerini boğazlasınlar. Onlar için Yas tutacak değiliz ya! Ya da Ermeniler bu ülkede katledildi. Hıristiyanlar yine Şafii ve diğer sunni inançlar tarafından katledildi. Bizi ne ilgilendirir, bırakın yesinler birbirini. 6-7 Eylül olaylarında yüzlerce hıristiyan kadına tecavüz edildi, çocuklar, erkekler, yaşlılar boğazlandı. Ganimetlerine el koyuldu, gelecek nesilleri bu ganimetler ile karınlarını doyurup, zengin oldu. Bana ne? Tabi bu örnekleri çoğaltmak mümkün!
Gelelim Kızılbaşların yapısına.... İnanın, şayet Kerbelaya sahip çıkmayan bir alevi yapısı olsaydı, bu dediğiniz katliamların hepsinde ortaklardan biri olurdu. Ya da uzağından izler, bireysel davranırdı. Bana ne? Ama öyle mi yaptılar! Hayır!
Doğa katliamında kendilerini ortaya attılar. 1980 öncesinde gençler kendilerini ortaya attılar ve yaşlılarda buna olgun bir şekilde yaklaştılar, hatta sempati ile baktılar. Evlerine gelenlere yemek, barınma, tedavi kapılarını açtılar. Ermenilerin katliamında onlara refakat ederek sınırların dışına çıkarmaya çalıştılar. Onların emanetlerine sahip çıktılar... Bunun sebebi, kızılbaş halkının zayıftan, haklıdan, doğadan, insan sevgisinden yana oluşudur. Diyeceksiniz ki, Hz. Hüseyin ve onun halkı mazlum muydu? Ben size sorayım, sahip çıktığımız her halk, tarihler boyunca mazlum muydu? Gayri Müslim diye katledilen insanların kanları ellerinde değil miydi? Evlerine aldıkları militanlar çok mu mazlumdu? Suruç'a destek veren gençler, Kerbelaya destek veren halkın duyguları ile mayalandı... Ermenilere sahip çıkan halk, yine Kerbela gibi olaylarda atalarının duruşu ile mayalandı. Şimdi siz o mayaya lanetler okursanız, kendi bireyselciliğine çekilen bir halk oluşturursunuz ve yarın bir gün, mazluma sahip çıkabilecek bir halkı imha edersiniz. Gezi olaylarını anlamanın bir yolu da işte bu olayı anlamaktan geçer...
Bu halk, kendi Hüseyinini, Alisini (Eli-Oli) Fatıma ve 12 imamını kendisi doğurmuş ve ona göre de bir ruh üflemiştir. Bu halkın yapısıyla oynamayın, kendine has, evrensel, hümanist, sevgi dolu bir dili var. 1938'de Balıkesir'e sürgüne giden bir ailenin iki kadını (Desimli) mezarlığın yanından geçince cenaze kaldırıldığını görür. Ölen adamın hem karısı hem de kızları mezarın başındadır. Ama mıy mıy sızlanmaktadır. Desim'li iki kadın, onları itekler, mezarın başına geçer ve başlarlar bir ağıt yakmaya ve dizlerine vurmaya. Acıklı ağıtın sonucunda cenazedeki herkes ağlamaya sızlanmaya başlar. Cenaze bitince halk, bu iki kadının yanına yaklaşır ve başsağlığını onlara diler. Sanırlar ki, cenaze sahibi bunlardır.... (Yaşanmıştır) Şimdi bu halkı anlayabildiniz mi, kendini katleden ulusun mezarında dahi ağıt yakabilir... Oynamayın, inançla oynanmaz. Çünkü inanç bir halkı, birlik yapan, onları toplum bilincine ulaştıran en önemli duygudur. Tekrarlanan ritüeller, yenilen lokmalar, ağıtlar bu halkı tek vücut yapar. Aynı zamanda hafızasını canlı tutar. İnancı ortadan kaldırdığınız an, oğlunuz sizin cenazenize gelmez, inanın gelmez. Çünkü bireyselcilik, ego kibir alır başını gider. Toplum olamazsınız, bir olay karşısında bir araya gelemezsiniz. İstediğiniz bu mu? Ve neden? Bu halkın birlik-irilik-dirilik yapısı bozulunca kim faydalanacak bundan. Ha diyeceksiniz ki; Akıl-Bilim...." Ağam benimle oynuyor, dalga geçiyor!" İnançtan ne akıl çıkar ne de bilim. İkisi de aklın mekanında oturmaz. İmgeler dünyasıdır orası, hayaller dünyası... Bin tane bilim adamı bir araya gelse, kutsal bir kitap yazamaz. Yazsalar dahi, bunun adı kutsal kitap olmaz. Çünkü akıl ile kutsal kitap yazılmaz... Yazsanız dahi toplumda bir karşılığı olmaz...
Ritüeller, kutlamalar, birlikte yenilen lokmalar, ortak hissedilen acılar, ağıtlar, mitolojiler, masallar, deyişler, nefesler bu halkın bir arada olmasının harcıdır. Bu aynı zamanda toplumun-halkın hafızasıdır. Kesintiye uğrayan hafıza, yolunu kaybeder. Harcın malzemesinden çalmayın, daha güçlüsünü koyamadığınız sürece. Bina yıkılır, altında kalırsınız... Ki zaten dökülüyor artık.....
Almanya'da bir Süryani yaşlıyla karşılaştım. Aslen Mardinlilermiş. Bana söylediği şu cümleyi asla unutmayacağım. Bizim çevremizde alevi köyler olsaydı, bize sahip çıkarlardı. Katledilmezdik....
Başkaları bizi tanıdı da evlatlarımız atalarını tanıyamadı, yanarım da buna yanarım...