Çerçevesi kesin olarak belirlenmiş ve daraltılmış bir ‘terör tanımı’ yapılmasını isteyen baro başkanları, “Devlete karşı suçlar açısından af düzenlemesi kesinlikle elzem hale gelmiştir” açıklamasında bulundu.
Adıyaman, Ağrı, Batman, Bingöl, Bitlis, Dersim, Diyarbakır, Hakkari, Mardin, Muş, Siirt, Şırnak, Şanlıurfa ve Van baro başkanları, yaşanan siyasal gelişmeleri değerlendirmek üzere Dersim’de bir araya geldi.
Bir gün süren toplantının ardından 14 baronun imzasını taşıyan ortak bir açıklama yapıldı. Açıklamada “Türkiye son dönemlerin en büyük ekonomik, sosyal ve siyasal krizleriyle karşı karşıyadır. Doğru kararlar alınmadığı taktirde bu krizlerin daha da derinleşeceğinden kuşku bulunmamaktadır. 31 Mart’ta yapılan seçimlerinin ortaya çıkardığı sonuçların tüm politik aktörler tarafından dikkatle incelenmesi ve ders çıkarılması gerektiği kanaatindeyiz” denildi.
‘ÇÖZÜMÜN TAM ZAMANI’
Kürt meselesine dikkat çekilen açıklamada şunlar yer aldı: “Kürt Meselesi konusunda barışçıl yeni bir politika ihtiyacı kaçınılmaz bir şekilde ortaya çıkmıştır. Tüm aktörlerin ‘çözüm süreci’ olarak adlandırılan ve 2013-2015 yılları arasında süren çatışmasızlık ve müzekkere sürecinde önemli bir deneyim ve birikimi olmuştur. Ayrım yapmaksızın ve kimseyi suçlamaksızın bu sürecin iyi yönetilmediğini kabul ediyoruz. Ama aynı zamanda bu sürecin yeterince değerlendirilmediği ve kıymetinin bilinmediği yönündeki eleştirilere de katılıyoruz. Bizler bütün eksikliklerine rağmen bu sürecin çok kıymetli olduğunu, çatışma çözümü konusunda önemli deneyimler ve birikimler sağladığını düşünüyoruz. Dolaysıyla bir kez daha barışı denemenin tüm halklarımızın yararına olduğunu ve çözümün tam zamanı olduğunu düşünüyoruz.”
‘TERÖR TANIMI YENİDEN YAPILMALI’
Terör tanımının yeniden yapılması gerektiğini belirten baroların açıklamasında “Yargı uygulamalarından da görüldüğü üzere sınırları belirsiz ve muğlak bir terör tanımı nedeniyle binlerce kişi terör örgütü üyeliği ile yargılanmakta ve cezalandırılmaktadır. Bu yasal belirsizlik hali derhal ortadan kaldırılarak, çerçevesi kesin olarak belirlenmiş ve daraltılmış bir ‘terör tanımı’ yapılmalıdır. Şiddet araçlarına başvurmayan fikir beyanları, terörizm suçları kapsamında soruşturma ve kovuşturmalara konu edilmekten vazgeçilmelidir. Eleştiri sınırları içerisinde kalan; kişilik haklarına saldırı içermeyen, şiddeti teşvik etmeyen fikirlerden dolayı TCK 301, 216, 299 ve TMK 7/2 maddeleri kapsamında soruşturmalara ve kovuşturmalara son verecek yasal düzenlemeler yapılmalıdır” ifadeleri yer alıyor.
‘AF DÜZENLEMESİ ELZEM HALE GELMİŞTİR’
Açıklamanın devamında şu öneriler yer alıyor: “Yasal sınırların dışına taşan ‘suç ve cezanın şahsiliği’ ilkesini dikkate almayan idari uygulamalar neticesinde kamu hizmetine girme hakkını tümden ortadan kaldıran ‘güvenlik soruşturmaları’ uygulaması toplumsal bir yarılmaya yol açmaktadır. Bu hukuksuz uygulamadan vazgeçilmeli ve bu ayrımcılığa tabi tutulan kişilerin mağduriyetleri derhal giderilmelidir. Türkiye’nin ceza infaz yasası terör suçları ve diğer adli suçlar arasında ikili bir infaz sistemi öngörmektedir. Bu eşitsizlik derhal giderilmelidir. Hasta mahpusların durumu titizlikle incelenmeli, sağlık durumu ceza infazına elverişli olmayan mahpuslar mutlak suretle serbest bırakılmalıdır. FETÖ PDY terör örgütüne mensup hâkim, savcılar ve kolluk görevlileri eliyle yürütülen hukuk dışı karanlık soruşturma ve kovuşturmaya tanıklık ettik. Yargıya karşı yeniden güven tesis edilmesi için öncelikle yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı konusunda gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Ayrıca bu dönemde yargı eliyle yaratılan mağduriyetlerin palyatif yöntemlerle çözülemeyeceğini düşünüyoruz. Bu nedenle devlete karşı suçlar açısından af düzenlemesi kesinlikle elzem hale gelmiştir. Af, toplumsal barışı sağlama açısından da önemli bir mihenk taşı olacaktır.”
‘YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARINA KATKI SUNMAYA HAZIRIZ’
Yeni bir anayasaya dikkat çekilen açıklamada “İfade özgürlüğü kapsamında kalan fikirleri nedeniyle hakkında yürütülen soruşturma ve kovuşturmalar nedeniyle tutuklu olan; gazeteciler, STK temsilcileri, akademisyenler, siyasetçiler ve diğer tüm mağdurlar derhal serbest bırakılmalı ve haklarında derdest olan soruşturma ve davalar derhal düşürülmelidir. Tüm bu yol temizliği faaliyetlerinin demokratik ve eşitlikçi yeni bir anayasa ile taçlandırılması Türkiye halkları ve demokrasisi açısından aciliyet arz etmektedir. Biz aşağıda imzası bulunan bölge baroları olarak yeni anayasa çalışmalarına katkı sunmaya hazır olduğumuzu da kamuoyuna sunmaktan memnuniyet duyarız” ifadeleri yer aldı.
Geçtiğimiz günlerde Doğu ve Güneydoğu’da faaliyet yürüten 19 ildeki 305 Sivil Toplum Örgütü (STK) da ortak bir deklarasyon yayınlayarak çözüm süreci çağrısı yapmıştı.