• BIST 9128.97
  • Altın 2940.718
  • Dolar 34.4659
  • Euro 36.3751
  • İstanbul 19 °C
  • Ankara 10 °C
  • Tunceli 10 °C

3000 rakımlı Bağır Dağı’nda yaylacılık: İşimiz zor ama ekmek parası için çalışıyoruz

3000 rakımlı Bağır Dağı’nda yaylacılık: İşimiz zor ama ekmek parası için çalışıyoruz
Her kesimden herkesin çeşitli sorunlarla uğraştığı bir yerdir Dersim.

Pülümür’deki üçbin rakımlı Bağır Dağı’nda yaylacılar zor koşullarda sürdürdükleri hayvancılığı ve yayla hayatını ajansımıza anlatarak, “Hayvancılık bitmeye yüz tutuyor, işimiz zor ama ekmek parası için çalışmak zorundayız. Ekonomi çok bozuk. Hava güzel, enerji bol ama durumlar sıkıntılı” dedi.

Her kesimden herkesin çeşitli sorunlarla uğraştığı bir yerdir Dersim. Sadece insanlarının değil dağlarının, sularının, ağaçlarının, bitki örtüsünün, yaşayan canlı türlerinin de “insan” müdahalesinden kaynaklı sorunları bitmez. Bu yanıyla çok sık haber konusu olur ama yine de anlatıla anlatıla bitirilemeyen bir sorunlar ve gelişmeler yumağı içinde bulursunuz kendinizi.

BAĞIR DAĞI YAYLACILARI

O, anlatıla anlatıla bitirilemeyen sorun ağı içinde pek adı geçmeyenlerden biri de Dersim’in hayvancılıkla uğraşan yaylacılarıdır. Onlar sadece ilkbahar ve sonbaharda yerleşim yerlerinden uzun koyun konvoyları halinde geçerlerken görülürler. Sonrası onların mekanları, gözden ırak ıssız vadiler ve yüksek rakımlı dağlar olur. Çoğunluğu Çemişkezek’ten, bir kısmı da Hozat’tan karların erimesiyle birlikte sürüleriyle genelde Ovacık ve Pülümür yönlerine doğru yollara düşer, önce düşük rakımlardan başlayıp hayvanlarını otlata otlata yüksek rakımlı yaylalara doğru yol alırlar.

Bu yüksek rakımlı yaylalardan biri de Dersim’in Pülümür ilçesindeki üçbin rakımlı Bağır Dağı etekleridir. Bugün adına Bağır Paşa denilip erilleştirilse de, Dersim Kızılbaş inancında önemli bir yeri olan tüm kutsal mekanlar gibi, orijinali dişil bir isim olan ‘Koyê Bağıre’dir. Kimilerine göre Nuhun Gemisi’nin ilk uğradığı yerlerden biri. Aynı zamanda 2021’de 1. Dünya Savaşı’ndan kalma top parçalarının bulunduğu yer olan Bağır Dağı, geniş mera ve otlaklarıyla yaylacıların da gözde mekanlarındandır.

PİRHA olarak, havaların giderek soğumaya başladığı bir zamanda, kuş uçmaz kervan geçmez Bağır Dağı’ndaki yaylacılara konuk olduk. Üçbin rakımda, üç ailenin yaşadığı Bağır Dağı’nda dönüş öncesi hazırlıklarını yapmakta olan yaylacılarla bir günümüzü geçirdik ve onların yaşamlarını dinledik.

“DERSİM’DE ÜRETİM ADINA YAPILAN TEK MESLEK HAYVANCILIK”

Babadan, dededen kalma bir iş olduğu için çocukluğundan beri hayvancılık yaptığını ve çok uzun süredir tüm hayatını bu şekilde geçirdiğini belirten ve Çemişkezek’in Doğanlı köyünden olup şu anda Pertek’te yaşayan yaylacı Mehmet Benler, “Dersim’de üretim adına diyebilirim ki üreten kesim bu mesleği yapanlardır. Şu anda bizim bir keçi koyun birliğimiz var, üye sayımız yaklaşık 1500 civarındadır. Bizim mesleğimiz koyunculuktur. Yıllardır bu yaylaları kullanıyoruz. Eskiden yaylaları, bağlı oldukları köy tüzel kişiliği olan muhtarlıklardan ve kaymakamlıklardan alıyorduk, doğrudan köylüyle muhataptık. Son zamanlarda ise il mera komisyonu kararıyla bu yaylalar Tarım Bakanlığı ve İl Tarım Müdürlükleri üzerinden ihale ile veriliyor, parayla satılıyor” dedi.

Dersim’de üretim adına yapılan tek mesleğin hayvancılık olduğunu ama bunun da bitmeye yüz tuttuğunu söyleyen Benler, “Konumu gereği fabrikamız ya da bir başka çalışma sektörümüz yok. Bu mesleği kendimize özgü yapıyoruz ama bu zorlukları çekerken, yaylaların kira bedeli karşılığında verilmesi bize ayrı bir külfet çıkarıyor. Ekonomik kriz ortadadır, hayvancılığın, çiftçinin hali ortadadır. Bu, göz önünde bulundurulmuyor, oysa bulundurulması gerekir” diye ifade etti.

 

“HAYVAN BAŞINA İKİ MİSLİ OTLATMA PARASI VERİYORUZ”

 

Alternatif olarak daha ucuza mal etme, maliyetleri daha da düşürme noktasında adımlar atabildiklerini ama bunun yeterli olmadığını ifade eden Benler, “Her yıl Tarım Bakanlığı’ndan küpe desteği alıyoruz ama diğer taraftan aldığımız küpe desteği hayvan başına 20-40 lira civarıdır. Biz bu yaylaya geliyoruz, il mera komisyonu var, devlete ayrı kira veriyoruz, özel mülkiyet sahipleri var, buralara bedelini ödemeyince, rızasını almayınca giremiyoruz. Bunların hepsini ödüyoruz. Yaylada otlatmak için hayvan başına iki misli otlatma parası veriyoruz. Bu maliyet hayvan başına 80 lirayı, hatta bazı yerlerde 100 lirayı buluyor” şeklinde konuştu.

Yüksek otlatma maliyetlerine karşı alternatif geliştirdiklerini, daha kimse ihaleye girmeden taban fiyattan ve birbirlerini mağdur etmeden birlik olarak ihaleye girdiklerini ve bu sayede otlatma maliyetlerini 13-14 liraya düşürerek ucuza mal ettiklerini vurgulayan Benler, “Ama genel olarak bu sıkıntılarımız devam ediyor. Nakliye sıkıntılarımız var. Eskiden bu mesleği yaparken yaya yolculuk yapıyorduk. Hayvanlarımızı yürüterek gidebiliyorduk. Şimdi yürütmek yasaklandı, hayvanlarımızı araçlarla nakletmek zorundayız. Talebimiz ve zorlamamız üzerine bize, sadece geçebilmemiz için Ovacık üzerinden bir güzergah belirlediler ama bir de nakliye masrafı çıktı üzerimize” diye konuştu.

“EKONOMİK SIKINTIDAN EN ÇOK BİZ ETKİLENİYORUZ”

Ekonomik sıkıntılardan en çok ve birebir etkilenenlerin kendileri olduklarını çünkü ürettiklerini kendilerinin pazarlayamadıklarını, kendilerine öyle bir imkan verilmediğini söyleyen Benler, “Örneğin ben mandıracıya ürün veriyorum. Kendi aracım var, nakliyesini yapıyorum. Buradan peyniri yükleyip götürüyorum ama bir kontrol noktasına girdiğim zaman bana faturasını soruyorlar. E ben köylüyüm, faturasını nerden bulacağım, nereden getireceğim” diyerek yaşadığı bu duruma itiraz etti.

Birçok zorluk yaşadıklarını anlatan Benler, sözlerini şöyle noktaladı

 

“Bu memlekette üretim esas alınmıyor ama alınması gerekir. Bu ekonomik krizde ancak böyle kalkınabiliriz. Burası Pülümür, Bağır Dağı yaylası ve biz kendi cephemizden baktıklarımızı görüyoruz sadece, ötesini bilmiyoruz.”

“ÖNCE MANDIRA, SONRA KENDİ İHTİYAÇLARIMIZ İÇİN ÜRETİM YAPIYORUZ”

12 Haziran’da Hozat’ın Peyik (Çağlarca) köyünden buraya geldiklerini belirterek söze başlayan yaylacı Zeki Akgönül ise, peyniri satarak geçindiklerini, ürünlerini önce mandıraya verdiklerini, mandıra kalktıktan sonra da kendi ev ihtiyaçları için üretim yaptıklarını dile getirerek, “Son bir-bir buçuk ay kendimiz için üretim yapıyoruz. Normal taze ot su gibidir ama biraz yaşlanınca, kamilleşince kartlaşıyor. Süt azalıyor o zaman. Süt azalınca kendimize ayırıyoruz, tanıdıklarımıza veriyoruz. Normalde piyasada satmıyoruz” dedi.

“İŞİMİZ ZOR AMA EKMEK PARASI İÇİN ÇALIŞIYORUZ”

Yaylada şu anda üç aile olduklarını ve eğer yağış olmazsa ay sonuna doğru köylerine döneceklerini söyleyen Akgönül, son olarak şunları söyledi:

“Geldiniz, gördünüz. İşimiz oldukça zor ama ekmek parası için mecburen çalışıyoruz. Bazıları ekmek parası için yurt dışına gitti, başkalarına çalışıyorlar köle olarak. Biz kendi memleketimizde, kendi emeğimizle çalışıyoruz ama hiçbir şeye değmiyor. Şimdi biz araçla gideceğiz. Kamyon buradan Çağlarca’ya onbeşbin lira istiyor. Ben dört kamyon yükleyeceğim, altmış bin lira yapıyor. Kazancım ne olacak ki altmış bin lira vereyim. Ekonomi çok bozuk. Hava güzel, enerji bol ama durumlar sıkıntılı.

 

Ben şehirleri pek sevmiyorum. Çünkü şehirde çok kişi görüyorum, hep kahve aralarında sokaklarda.”

 

NURAY ATMACA- EYÜP HANOĞLU-KAMİL MURAT DEMİR/DERSİM

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 1971-2023 Dersim Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 (428) 212 10 16 | Faks : 0 (428) 212 10 16 | Haber Scripti: CM Bilişim