Yurtdışında ilk kez büyük bir projeye imza attığını ifade eden Öz, “New York’taki çekimler bizim için farklı bir deneyim oldu. Uluslararası bir festivalle izleyicinin karşısına çıkmak istiyoruz” dedi.
New York, Afyon ve Dersim’de geçen filmin arka planında 1938 Dersim Katliamı işleniyor. Yabancı oyuncular ve teknik ekibin de yer aldığı filmin fragmanı kısa bir süre önce internet ortamında görücüye çıktı.
Yeni filminiz New York’ta geçiyor. Nasıl bir proje “Zer” filmi?
“Zer” uzun metrajlı bir sinema filmi. New York’ta yaşayan bir gencin bir şarkının peşine düşme hikâyesi. Şarkının özüne dönük bir arayışı oluyor. Bu vesile bir uzun yolculuğa çıkmış oluyor. Bu yolculukta sadece bir şarkıyı değil, aynı zamanda geçmişine dair bir dünyayı da keşfediyor. Hikâye New York’ta başlıyor. Filmin üçte biri New York’ta geçiyor. Kalan kısmı da Afyon ve Dersim arasında geçiyor. Afyon’da 3-4 günlük bir çekimimiz oldu. Dersim’de de üç, dört haftalık bir çekimimiz oldu. Yollarda geçen ve tren sahnelerimiz de vardı. New York’ta ise iki, üç haftalık çekimlerimiz oldu.
Hikâyede Dersim ve Afyon’la nasıl bir bağ var?
Biraz Dersim 38’lerle de ilintili bir hikâye. Aynı zamanda katliamdan sağ kurtulan çocuklardan birinin hikâyesi bu. New York’la da o kadının torunlarının bağlantısı var. Zaten filme de ismini veren “Zer” bir şarkının adı. Aynı zamanda şarkıya konu olan bir kızın adı Zer. Bir aşk destanının kahramanı aslında bu kız. Çıktığı köyü arayan bir karakterin hikâyesi.
New York’ta da çekimler oldu. Nasıl bir deneyim sizin açınızdan?
Bence önemli bir deneyim oldu. Türkiye’deki alışkanlıkları bırakmak ve New York’taki işleyici görmek acısından önemli bir deneyim oldu. İlk kez New York’ta çekim yaptım. Daha önce belgesel çekerken yurtdışı çekimler yaptım ama bu çapta bir proje ilk kez oluyor. Türk parası ile gelip dolarla masraf yaptığımız için ekonomik anlamda zorlandık epey. Bizim de koşullarımız buna pek uygun değildi. Aslında Türkiye’deki film yapma yöntemlerimizi yapmaya çalıştık ama zorlandık doğrusu.
Filmin bütçesini nasıl oluşturdunuz?
Bu filmin Kültür Bakanlığı ve İstanbul Film Festivali’nin “Köprüde Buluşmalar” projesi dışında bir desteği yok. O da böyle bir filmi yapmak için küçük miktarlar. Bu film aslında uluslararası bir prodüksiyon. New York’un birçok mekânında çalıştık mesela. Amerikalı oyuncular ve teknik ekip ile çalıştık. Türkiye’de çektiğimiz sahnelerde Dersim 38 Katliamı’na flash-back yapan sahnelerimiz var. Onlar maliyet açısından bizim için zorlayıcıydı. Ve mevcut bütçemiz de buna yetmiyor. Bizim bu projede doğal olarak en çok zorlandığımız şey de bütçe.
Bahoz’u kaçak izleyenlerden sembolik bir destek istiyorsunuz. Bahoz ne kadar izlendi?
Bahoz’un gişesi 80 bin civarındaydı. Bahoz’un dağıtım koşulları Türkiye’de gerçekten çok kötüydü. Çok ciddi engellerle karşılaşmıştık. O açıdan da film kaçak olarak izlendi büyük oranda. Bizim tahminimize göre Bahoz 1 veya 1,5 buçuk milyon kişi tarafından izlendi. Çünkü Bahoz hakikaten beğenilen bir film oldu. Bu kadar kişinin izlemesi bunun göstergesi. Biz de bir halk fonu açtık. Bir şekilde biz de Bahoz izleyicisine “Zer filmine destekte bulunun” çağrısında bulunuyoruz. Bizim oradaki çağrımız bir espri ama aynı zamanda bir gerçeğe de dayanıyor. Aslında bu duyarlılık yayılabilirse biz bu filmi rahat bir şekilde bitirebiliriz.
Zer filminden gişe olarak beklentiniz ne?
O dönemin koşullarına da bağlı. Ama biz elimizden geldiğince iyi bir film yapmaya çalışıyoruz. Herkesi rahat izleyebileceği bir film yapmak istiyoruz.
Bu projeyi daha önceki projelerinizle karşılaştırdığınızda nasıl bir film göreceğiz bu kez?
En belirgin özelliği filmdeki karakterlerin farklı olması. Bu filmde ilk kez batılı bir karakterin doğuya yolculuğu işleniyor. Diğer filmlerde ise daha çok yerel karakterlerin batıya yolculuğu oluyordu. Burada daha çok başka bir kültürle yetişmiş bir insanın kendi köklerini arama öyküsü var. Diğer filmlerle benzerlikler de var doğal olarak. Bu proje kapsamı olarak diğerlerinden daha geniş bir proje. Sanat sineması izleyicisini daha çok etkileyecek bir film olabilir.
Çok dilli bir film yaptığınızı söylediniz. Filmde hangi diller kullanılıyor?
Film İngilizce başlıyor, Türkçe devam ediyor. Daha sonra Kürtçe’nin Kurmanci ve Zazaca lehçeleri kullanılıyor ama ağırlıklı olarak Türkçe olacak.
Ne zaman izleyici ile buluşacak film?
Bizim hedefimiz sonbahardan önce bitirmek. Film bittikten sonra sonbaharda ya Türkiye içindeki bir festivalle ya da uluslararası bir festivalle başlangıç yapmak istiyoruz. Hangi festivallerin olacağını bilemiyoruz ama büyük festivallerin çoğuna başvuracağız.
Elinizde başka bir proje daha olduğunu söylediniz. Nasıl bir proje bu?
“Beyaz Çınar” adında yıllardır üzerinde çalıştığım bir belgesel. Paralel olarak o projeyi de beraberinde götürüyorum. Dersimli bir zanaatkârın ve ailesinin hikâyesi. Yetiştirebilirsek bu yakınlarda çıkaracağız. Zer’den önce o çıkacak.
“Zer” filmi yönetmenlik kariyerinizde nasıl bir yer tutacak sizin açınızdan?
Benim filmlerim genelde hep sansüre uğradı. Kürt açılımı yapılırken bile sansür devam etti. Yaptığım son üç film neredeyse gizli bir sansüre tabi tutuldu. Bu da film yapma koşullarımı çok zorlaştırdı. İlk kez bu filde bir destek bulduk ama o da filmin bütçesini göz önüne aldığınızda çok düşük bir rakam.
1999 yılında Kürt Sineması adına ilk filmimizi çektiğimizde Kürt Sineması diye bir şey yoktu daha. O tarihten sonra birçok şey değişti. Kürt meselesi kabul edilebilir bir hale geldi. Kürt Sineması belli bir alt yapı kazandı. Nicelik olarak arttı, nitelik olarak daha iyi işler çıkmaya başladı. Dünya artık Kürt filmlerini tanımaya başladı. Son 15-20 yıla baktığımızda böyle bir değişim oldu. Bence bizim yaptığımız işlerin de bunda katkısı oldu biraz.
Zer’den sonraki projeniz belli mi?
Şu anda bir proje yok Zer’den sonra, biraz kafamı dinlemek istiyorum.
Kürt Sineması’nı son dönemlerini nasıl buluyorsunuz?
Bence Kürt Sineması iyi durumda. Kürt Sineması çocukluk dönemini aşıyor yavaş yavaş ve dünya sineması içinde yerini alacaktır. Bu da umut verici.