DERSİM bir bölgenin adıdır. Erzincan, Elazığ, Bingöl ve Malatya buraya komşu olurlar. Doğa zengini bir yerdir. Dağları yüksektir, vadileri yüksektir, yokuşları diktir ve çağlayanlar diyarıdır bu Dersim… Alman’larla İngiliz’ler “ ilaç” bitkileri keşfettiler burada…
Bölge insanının Devlet denilen düzenle tanışması, Yavuz Selim’le başlar. Bölge artık Osmanlı’nın malıdır… Ama o yeni yer; Osmanlı’nın çok başını ağrıtacaktır. Çünkü Dağlılar; öteden beri yaptıklarını, gene sürdürüyorlardı. Yani bazı gereksinimlerini; bölge içindeki ve dışındaki yerlerin kilerinden gideriyorlardı. Hatta; zaman zaman o yerlerin küçük büyük hayvanlarını da sürüp götürüyorlardı.
Eee, sorun yaşayan o yerler haklı olarak; acı acı yakınıyorlardı. O nedenle Osmanlı, Dağlıların üstüne askeri seferler düzenliyordu. Bunu, neredeyse, Birinci Dünya Savaşı’na kadar sürdürdü. Öylece sorun Cumhuriyet İdaresine kaldı. Yeni devlet, hiç telaş göstermedi.
1937’de; dar çerçeveli bir harekatla sorunu halletti. Artık herkes “ işinde gücündeydi…” İSMET PAŞA o durum için şöyle diyecektir:
“… Ben 1937’de Başbakanlıktan ayrılıncaya kadar, Dersim tabii hayat şartlarına kavuşturulmuştur. (…)”
Evet, yüz yıllar boyu Devletten habersiz yaşamış olan o halk, kendini HEMEN, “yeniliyor.” Buna rağmen 1938 Trajedisini yaşıyor… Ama Biz; ne bu yazıyla, ne de yaptığımız derlemeyle, bir haklılık ve haksızlığın peşinde olmadık. Hala çok az bilinen Dersim ve Dersim’liyi “biraz” anlatma amacını güttük. Bu yerde (Dersim’de) yer alan TUNCELİ, henüz “kalkınmış” bir ilimiz değil. Oysa LAYİHA’lardan öğreniyoruz ki; Osmanlı bile, burayı ayrıcalıklı bir hakkın sahibi olarak görmüş ve kalkındırmaya çalışmıştır.
Cihangir Gündoğdu ile Vural Genç’in birlikte yayımladıkları: DERSİM’de OSMANLI SİYASETİ adlı eser alıntılarımızı zenginleştirdi. Kendilerine sevgi ve saygı sunuyoruz…