Çifte kimlik taşıyan tanıdık bir okurum, girdi içeri. Oturmasını istedim. Oturmadı. Ayaküstü. Anlattı.’ Hocam, bizim halimiz ne olacak. Şehrimiz, arabalar tarafından işgal edilmiş. Artık sokakta yürümekten korkuyoruz. Sokakta kalmadı. Sokakta, kaldırımlarda işgal altında. Bu işgal giderek te artıyor. Gerekli tedbirler alınmazsa yakın zamanda sokaklar, tümden kapatılır. İşgal edilir. Sizden ricam bunu dile getirin. Şehrin, halkın, önemli bir sorunudur.’ Diyerek anlattı. El sallayarak, çıkıp gitti.
Okurum, çok, çok haklıydı. Halkın, şehrin, önemli bir sorunuydu. Bende hemen her gün, iş yerime gidip gelirken, aynı endişeyi duyarım. Korkarak, yürürüm. Arabalar, sağlı sollu, iki taraflı, park ederek caddeleri, sokakları, daraltıp adeta kapatmışlardır. İnsan sayısı kadar araba olursa, sonuç bu gün yaşananlar olur. İki adımlık yere, arabalarla gidip gelinirse, tabi ki sokaklar, kapanır. Çok zengin, arabası olan bir arkadaşımla oturuyorduk.’ Saatim geldi. Minibüsü kaçırmayalım.’ Diyerek kalktı. Şaşkınlıkla, ‘ Araban yok mu, minibüsle gidiyorsun.’ Dedim. ‘Şehir içinde araba kullanmam. Zaten park yeri de kalmamış. Her taraf dolmuş. Bir de ben daraltmayayım.’ Dedi.
‘Güzel bir örneksiniz sizi tebrik ederim. Keşke herkes sizin gibi düşünse iki adımlık yere özel araçları ile gelip gitmeseler. Toplu taşıt araçlarını kullansalar, hem doğaya, hem şehrimize, iyilik yapmış. Sağlık vermiş olurlar.’ Dedim.
Bir başka sorun bütün bu daralmanın içinde, hala trafik kurallarına uymayan sürücülerin çok olması ayrı bir tehlike yaratmaktadır. Yaya geçitlerinde yayalara verilen öncülüğe uymayan, lüks araçları ile öncülüğü kendilerinde gören, tehlike yaratan sürücülerin varlığı ayrı bir sorun yaratmaktadır. Karanlıkta, şehir içinde uzun farları ile seyreden araçlarda, ayrı sorumsuzluk, tehlike yaratmaktadırlar.
Sayın Cumhurbaşkanının,’ her evde bir araba var. Dediği, bu yıllarda değil, her evde bir arabanın olmadığı yıllardı. Birinci sınıfta okuyan minikleri okullarına velileri götürüp getirmezlerdi. Kendileri arkadaşları ile birlikte gidip gelirlerdi. Çünkü sokaklarda onlar için tehlike yaratacak arabalar yoktu. Resmi makamların dışında, zengin, seçkin, birkaç kişinin özel arabası vardı. Hepsi o kadardı. Sokaklarda tehlike yoktu. Sokaklar, güvenliydi. Ortaokul birinci sınıfta okuyan ARYAYI okuldan almam için annesi aradı. Alıp götüreceğim evle, okulun arası en çok 300 metre kadar yakın bir mesafede, Ortaokul öğrencisinin, okuldan eve yaya yürüyüp gitmesini bile aileleri güvenli bulmuyorlardı. Çünkü sokaklarda, caddelerde, trafik canavarları, kol geziyorlardı.
Trafik, bilgeliğinin, kültürünün, günümüz dünyasında, yaşamında, önemli bir yeri vardır. Günlük haberlerde, trafik kazaları, trafik kavgaları, hep ön sıralardaki bitmeyen haberlerdir. Günümüzde sürücü belgesini ehliyetini alan sürücü, insani değerleri taşıyan kültür belgesinin, diplomasının da sahibi kazananı olmalıdır. Bu kültür yoksa kazalar, kavgalar, magandalık, hep sürecektir.
Şehri daraltan park sorununu, Sayın Belediye Başkanımıza, sordum. Yoğunluğu içinde, bize zaman ayırarak, cevaplandırdılar. ‘ Sayın Hocam, bana şehirdeki yaşamı kolaylaştıracak, projelerin, hangileri olduğunu sorarsanız. İlk önce ilk projemin oto park projesi olduğunu söylerim. Park sorunu, büyük ölçüde çözülürse, şehirde yaşam sorunu da büyük ölçüde kolaylaşacaktır. Şu anda terminalin bulunduğu alan ve terminalin Ovacık yoluna, doğru uzanan dere boyunda, kuracağımız çok katlı binlerce aracın park edebileceği bir kapalı otopark ve aynı proje kapsamında iş yerleri. Projem hazır. Projem için gerekli olan krediyi alabilmemiz için sorumlu yetkili makamların, bize yardımcı olmaları, onay vermeleridir. Bunu gerçekleştirirsek, onay alabilirsek, projemizi hayata geçirmeye hazırız. ‘Dediler.
Otobüs terminali şehir dışına çıkacak, boşalan koca terminal alanıyla birlikte, Ovacak yoluna kadar uzan büyük bir alan oto park olursa, sorun büyük ölçüde çözülmüş olacktır. Şehrimizi, rahatlatacak bu kadar güzel bir projeye, devlet katındaki görevli yetkililer, destek olmalıdırlar. Sayın Valimizin, ön yargısız devlet adamlığı kimliğiyle, Tunceli’de yaşamı kolaylaştıracak bütün projelere, destek olacaklarına inanıyoruz.
+ + +
27 EKİM, Sevgisine doyamadığımız, GÜRAYIN, doğum günüydü. Annesiyle birlikte, sonsuza dek yattığı mekânındaydık. Annesi, yüksek sesle konuştu. Çağırdı. Konuşmasını, cevap vermesini istedi. Konuşmadı. Cevap vermedi.
Annesi bağırdı. Çağırdı. Ağladı.’ BİZİ NİYE BU KADAR ERKEN BIRAKIP GİTTİN. ‘
Diye feryat etti.
+ + +
29 EKİM, En büyük baymamızdır. Geçmişte, yıllar öncesinde, Okullar, öğretmenler, öğrenciler olarak günler öncesinden hazırlanırdık. İlköğretimde, okullar, ana sınıflar dâhil, bütün sınıflarıyla, bayrama katılırlardı. Orta öğretimde de bütün okullar, bayrama katılırlardı. Günler öncesinden, merasim yürüyüşü için bütün okullar, bütün sınıflar, hazırlanırdık. Şiir okumak için seçilenlerde, hazırlanırlardı. Bayram törenleri, şehrin merkezinde, büyük ana cadde üzerinde düzenlenirdi. Bütün okullar, protokolün önünde, ana sınıflar, dâhil, uygun adımlarla yürürdük. Bir bayramda uygun adımlarla yürümeyen öğretmenler, hakkında soruşturma açılmıştı.
Geçmiş günlerdi. Coşku, büyüktü.