Gökyüzünde kara bulut gibilerdi. Semaha çıkmış gibi durmadan dönüyorlardı. Harika bir doğa gösterisiydi. Eliyle gözlerini güneş ışınlarından koruyarak gökyüzüne bakan DENİZ,’Büyük Baba, bu kadar çok kuş, ne yapıyor havada,’diyerek, heyecanla onlara bakıyordu. Gökyüzünde gösterilerini sürdüren siyak kuş sürülerini, aynı heyecanla izleyen KANGALLI KUNTOŞTA, şaşkındı. Sürü alçaldıkça, onlara saldırmak, aralarına dalmak için fırlayıp koşturan KUNTOŞ, boşuna koşturuyordu. Onlar kanatlıydı. Kuntoş’un, kanadı yoktu. İstese de onları yakalayamazdı.
Güneş ışınları, yaz aylarında ki gibi tepeden değil yatay geliyordu. Sanki uzaklaşmış gibiydi. Uzaklaştığı içinde yaz aylarındaki gibi ısıtmıyordu. Geceleri sıfırın altına düsen sıcaklık üşütüyordu. Geceleri üşüyen bostanlardaki sebzeler, soğuktan yanmıştı. Sebzesi yanan köylüler gibi bağda yetiştirdiği sebzeleri yanan MUHABBET Hanımda, üzgündü.’Emeğimiz yandı. Sonbahar sebzesi daha güzel daha taze daha verimli olurdu.’Diye dert yandı.
Üç gün süreyle köyün yanmayan elektriklerini, köylü, paralı elektrikçi tutarak, yakabildi. Üç gün boyunca, feryatlarını, kimseye duyuramadılar. Kış için dolaplarında sakladıkları ürünlerini çöpe attılar. Grev yapan FEDAŞ çalışanları, kendileri gibi emekçi köylülerin emeğini çöpe attırdılar. Köylüyü şaşırtıp üzdüler.
Sonbahar bütün güzelliğiyle bağdaydı. Bağ, tıpkı İlkbahardaki gibi bin bir renge bürünmüştü. İlkbahardaki ağırlıklı beyaz rengin yerini sarı renk almıştı. Çevredeki, doğadaki sessizliğe, göç eden Leylek ailesinin yokluğu da eklenmişti. Arılar iyice tatlanan üzümlere üşüşmüşlerdi. Soğukları yiyen üzümler iyice tatlanmışlardı.
Bağda Sonbahar çok güzeldi.
+ + +
Bütün okurlarımın bayramını kutluyorum.Bayramın bayram gibi geçmesini diliyorum.