Kapıdan içeri giren okurum, hem yorgun, hem neşeli, heyecanlıydı.’Hocam sorma dedi. Barıştan güzeli yokmuş. Silahların bakışları altında, yol kontrollerinden bıkmıştık artık. Hele Elazığ’dan gelirken Seyitli Köprüsündeki kontroller, çeşitli gerekçelerle yanınızdan birinin arabadan indirilmesi, alıp götürülmesi, savaşın getirdiği saymakla bitmeyen insan hak ve özgürlüklerin ihlalleri. İnşallah, bundan böyle geçmişte yaşananlar, bir daha yaşanmaz. Barış içinde korkusuzca özgürlüklerin tadını çıkarırız.’ diyerek derinden rahatlamış gibi bir of çekti.
Okurumu dinlemek beni de sevindirmiş heyecanlandırmıştı. Aynısını, hepimiz yaşamıştık. Barış, hepimiz için, bütün ülke için gelecekti. Tabi ki heyecan verici olacaktı.
Önümde TUNCELİNİN SESİ Gazetesi vardı. Birinci sayfada başlık, ‘DOĞA GEZİLERİNE JANDARMA ENGELİ.’Okurumun anlatımı yanında bu başlık heyecanımızı, neşemizi kaçırmıştı. Yasak yaylalar gibi doğamızda da yasakların kaldırıldığı sevincini yaşarken bu haber barışın önüne konulmuş bir engel gibi bizi endişelendirmişti.
Barış sürecinin sağlıklı yürümesi için illerdeki valilere büyük yetkiler verilmişti. Güvenlik güçleri, askeri birlikler, valilik emrinde, onun bilgisi, emri, dâhilinde faaliyetlerini sürdüreceklerdi.
Barış sürecinin sağlıklı bir şekilde sürmesini, herkes gibi yürekten istediğine inandığımız Sayın Valimizin, barışın önüne bu tür engellerin çıkmasına izin vereceğine inanmıyoruz. Olsa, olsa, geçmiş alışkanlıkların, ön yargıların, hala bazı kurumlar tarafından, terk edilmediği olmalıdır.
Barış rüzgârlarının esmediği günlerde yaşama kapalı olan piknik, alanları, doğa güzellikleri, barışın gelmesi ile kısa sürede yasak yaylalar gibi, yaşama açılmış. Hafta sonları piknik alanları, nehir kıyıları, doğaseverlerle, dolmuş, şehir adeta insansızlaşmıştı. Gazete yerime bakan yeğenim Kader, telefonda, ’Dayı, şehirde kimse kalmamış. Bende kapatıp gideceğim.’ demişti.
Barış kırlara özgürlük getirmişti. Şehir Halkı hafta sonu yıllardır tatmadığı kırların özgürlüğünü yaşamak için kırlara akın etmişti. Onları engellemek barışı, barışın esmesini, özgürlükleri, engellemekten başka bir şey değildi.
Daha önce SEYİT RIZA Parkında kurulan eylemsel çadırların yerine barış çadırı kurulmuştu. Açılışta bulunan, konuşan, tülbentli yazmalı barış anneleri, barışa susadıklarını, sürekli akan gözyaşlarının ancak barışla duracağını, heyecanla haykırmışlardı.
Denizlerin, onlarca yıl önce idam sehpasında söylediklerini, Türk ve Kürt Halklarının kardeşliğini, yazmalı barış anneleri, barış çadırının önünde Seyit Rızanın tanıklığında söylüyorlardı.
‘Teröristlerle, masaya oturmam.’ diyen KILIÇDAROĞLUNA, ‘Dersimlisin. Kürt ve Alevisin. Dersim Halkının çektiği acıları en çok bilen birisin. Barışı, en çok sen istemelisin. Terörist dediğin bu ülkenin asli kurucularından milyonlarca Kürt Halkıdır.’Diyerek, şaşkınlıklarını, üzüldüklerini, ifade etmişlerdi.
Barış için yapılan barışçıl, gösterilere, güvenlik güçleri, barış içinde karşılık veriyor. Özgürlüklerin barış içinde yaşanmasına, toplumsal barışın sağlanmasına, pekişmesine, destek oluyorlardı.
Yollar, kontrolsüz geçişlere açılırken, hükümet konağının çevresini saran güvenlik korkuluklarının kapıları hala vatandaşa açılmamıştı. Vatandaş için düzenlenen merdivenler hala geçişlere kapalı tutulmaktadır. Dolanan vatandaş, hala polis nezaretinde Hükümet konağının bahçesine girebilmektedir. Bahçede dizili arabalar, tehlike yaratmaz iken vatandaşın hala tehlikeli görülmesi her halde bir alışmışlık, unutulmuşluk, olacaktır.
Hükümet Konağının önü demir korkuluklarla çevrilip, kapılar kapatıldığında vatandaştan çok tepkiler gelmişti. Tepkileri ilettiğim o günün valisi, makamındaki pencereden kapıların kapalı olduğuna bakarak, kısa zamanda açılacağını ifade etmişti. Bir müddet sonra açılan, yakın zamana kadar açık olan kapılar, barışın yaklaştığı günlerde kapatıldı. Barış geldiği halde hala açılmadı.
Halkla ilişkileri, özgürlükleri, önemseyen, Sayın Valimizin, bilgilendirilmesi halinde, bu yasaklamaya izin vereceğine, herkes gibi bende inanmıyorum.
Barışın gelmesi, barış ortamının genişlemesini, kapsayıcı olmasını beraberinde getirmelidir. Yıllardır, aynı şehirde Tunceli Halkı ile aynı havayı teneffüs eden askerlere, kapalı olan şehir kapıları, artık açılmalıdır.
Artan, yoğunlaşan nüfusla, trafikle, iyice daralan şehrin ortasında geniş bir alanı işgal eden askeri gazino, artık şehirden çıkıp, hizmet vermek istediği askeri birliklerin bulunduğu geniş alanlara taşınmalıdır. Bu önerimiz askere karşı bir tepki olarak asla düşünülmemeli. Askeri Gazino, şehrin tam ortasında çok büyük bir alanı kaplamış şehri daraltmıştır. O alanın şehir kalkının hizmetine açılması, sıkışıklığı bir ölçüde giderecek, rahatlatacaktır.
Bu adımların atılmasında Sayın Valimize, tarihi görevler düşmektedir. Kışla binasının halkın, şehrin, hizmetine açılması gibi askeri gazinosunun taşınması ile açılacak geniş alanın şehrin, halkın hizmetine tahsis edilmesi. Tunceli Halkına yapılmış çok büyük bir hizmet olacaktır.
+ + +
ON ADIMLIK ÇARŞI, Baharını yaşıyordu. Guliklerin yerini alan sebze fideleri, çarşıyı yeşile boyamıştı. Her köşesi adeta yeşil çimenli bir halı ile örtülmüş gibiydi. Organik sebze yetiştirmek isteyen, köylüler, yetiştiriciler, çarşıyı doldurmuşlardı. Kendine yer bulamayan ünlü ÇAĞÇUR Mantarları çarşının dışına, kaldırıma taşınmışlardı. Ayak ayaküstüne atmış kulağında telefonu kadın ayakkabı boyacısı yan gözle gelip gidenlerin ayakkabılarına bakıyordu. Elinde HALKIN SESİ Gazetesini okuyan esnaf, ‘Hocam, iyi yazmışsın ama dinleyen yok. Hala köşe başlarında park işgali sürmektedir. Hala herkes bildiğini okumaktadır.’ dedi.’Haklısın.’ dedim.
El sallayarak uzaklaştım.
Fikri TAŞ
[email protected]