Koronavirüs salgını sürecine dair açıklamalarda bulunan Tunceli Barosu Yönetim Kurulu, "Bütün yoksulların gereksinimleri devletçe karşılanmalı, sağlıkta, eğitimde özelleştirme yapılmamalı; sağlık ve eğitimin her kademede parasız olmalıdır" çağrısında bulundu.
Açıklama şöyle:
"İnsan yaşamının uluslararası alanda bir virüs nedenli olarak böylesine "önemsendiği" ve evrensel ölçekli olarak tartışıldığı başkaca zamanlar olduysa da (veba, sıtma, grip vs.), bugünün kuşaklar açısından ancak soyut bilgi olarak ulaşılabilir geçmişte kaldığından, bugünkü somut, vurucu-öldürücü gerçeğin daha öğretici olduğu düşünülebilir.
Rekabete ve kâra; yani sömürüye ve onun kim tarafından daha fazla gerçekleştirileceğini belirleyici "birbirini yeme"ye ve doğayı talana dayanan bir sistemin, insan yaşamını da doğayıda kâr'la bağlı olarak değerlendirdiği bir kez daha açığa çıkmış durumda.
"PARASIZ EĞİTİM VE SAĞLIK HERKES İÇİN ULAŞILABİLİR OLMALIDIR"
Kapitalizmin en ileri düzeyde geliştiği ülkeler dahil her yerde kârı; daha çok kârı; tekel kârını gözettiği ve üretim araçlarının mülkiyetine doğaya sahip egemen sınıf konumuyla bunu garanti ettiği için, toplumsal yaşamın kâr getirici temelde örgütlenmesini çıkarlarına uygun görür.
Beslenme, barınma, sağlık ve eğitim gibi insan türü için zorunlu yaşam gereksinimi olan bütün alanlardaki ‘üretim’in kâr esasına bağlanarak örgütlendiğini; şimdi evlerine kapanmaları istenen kalabalıklar -biraz kafa yorarlarsa eğer-daha iyi görebilirler.
İşçinin, emekçinin, kent-kır yoksulunun sağlığını önemseyen bir sistemde, sağlıkta özelleştirme yapılmaz; sağlık ve eğitimin her kademede parasız ve herkes için ulaşılabilir olmasını sağlamak öncelikli iş olmalıdır.
"KAYNAKLAR, SAVAŞA DEĞİL TOPLUMSAL HİZMETE"
Emek gücünün yarattığı kaynaklar savaşa, silaha, özel servet yığımına değil toplumsal hizmete; insanların daha iyi ve mutlu yaşamaları için kullanılmalı.
Dünyamızın İçinde bulunulan durumu sadece can ve mal kaybını değil Büyük bir ekonomik bunalımın ‘acı sirenleri’ çalmaya başlamış olduğunu gösteriyor. Trilyonlarca dolar, avroya da sterlin basıp sermaye tekellerine dağıtmak sorunu çözmüyor. Beton da yenmiyor.
Umutsuzluk ve güvensizliğin sonuçlarından ürkmemek elde değildir. Fabrika, işyeri ve kurumlardaki emekçiler, kendi yaşamlarının “aman dikkat edin, hijyene önem verin!” öğütlerinin, kendi nesnel koşullarıyla uyumsuzluğunu görmemiz gerekir.
"İŞSİZLİK, YOKSULLUK ARTACAK, EK HASTALIKLAR OLASI KILINACAKTIR"
Sağlık emekçileri, alkışlamayla geçiştirilecek bir durumun olmadığını; aksine ölüm ve ölümüne çalışma koşullarıyla yüz yüze bulunduklarını; hastalıkla mücadele araç, ilaç vb. malzeme dahil koşullardan yoksun olma çaresizliği içindedirler. Virüsün bulaştığı sağlık emekçisi sayısı dün itibariyle 601 sayısını geçmiştir.
Küçük üreticiler bir daha üretemez duruma düştüklerini bilecek denli üretimin ve ticaretin kurallarını öğrenmişlerdir. Evlere kapanan ve belki de daha da kapanması gereken –ve bunu böylesi yayılma gücü bulunan hastalıklar karşısında bir önlem olarak algılayabilen insanlar, geçim zorluğuyla giderek artacak şekilde yüz yüze kalacaklardır.
İşsizlik ve yoksulluk artacak, bu da ek hastalıkları olası kılınacaktır. İşsiz, aç ve yoksul insan yığınlarının nelere “kadir olduğu” ise, tarihteki örneklerinden bilinmektedir.
"ÜRETİCİLER, KİTLESEL İFLASLARA MAHKUM OLACAKTIR"
İşçi ve emekçiler daha fazla yoksullaşacak, hastalık nedenli kayıplar asıl olarak bu kesimler tarafından verilecek, küçük üreticiler kitlesel iflaslara mahkum olacaktır.
Yoksulların Bu koşulların son bulması gerekliliğini ve korku tünelinde çıkılacağını da görerek bunun için güç biriktirmeyi dayanışmayı ve yardımlaşmayı başarması zorunluluktur.
Günün koşulları güncel ise, zorunlu çalışmayı gerektiren(ilaç-sağlık-temel gıda ve su vb. gibi) bazı dallar hariç tüm işlerin durdurulup bütün yoksuların gereksinimlerinin devletçe karşılanmasını acil istem haline getirmiştir. İşsiz, aç ve yoksul insan yığınlarının nelere “kadir olduğu” ise, tarihteki örneklerinden bilinmektedir." denildi.