74 yıl önce BM çatısı altında toplanan devletlerin insanlık ailesinin yaşadığı ortak acıların bir daha yaşanmaması adına İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni kabul ettiklerinin belirtildiği açıklamada, “Evrensel Bildirge ile İnsanlık ailesinin bütün üyelerinin doğal yapısındaki onuru ile eşit ve devredilemez haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu, insan haklarını göz ardı etmenin ve hor görmenin, insanlığın vicdanında infial uyandıran barbarca eylemlere yol açtığını ve insanların korku ve yoksunluktan kurtulması, konuşma ve inanma özgürlüğüne sahip olacağı bir dünyanın ortaya çıkmasının sıradan insanların en yüksek özlemi olarak ilan edilmiş bulunduğunu, insanın zorbalık ve baskıya karşı son çare olarak başkaldırmak zorunda kalmaması için, insan haklarının hukukun egemenliğiyle korunmasının önemli olduğunu, uluslar arasında dostça ilişkiler geliştirmenin önemli olduğunu, Birleşmiş Milletler halklarının, Birleşmiş Milletler Kuruluş Belgesinde, temel insan haklarına, kişinin onuruna ve değerine, erkekler ile kadınların hak eşitliğine olan inançlarını teyit ettiklerini ve daha geniş özgürlük içinde toplumsal gelişme ve daha iyi bir yaşam düzeyini sağlamaya kararlı olduklarını, üye devletlerin, Birleşmiş Milletlerle işbirliği içinde, insan haklarının ve temel özgürlüklerin evrensel olarak saygı görmesi ve gözetilmesini sağlamayı taahhüt ettiklerini, bu hak ve özgürlüklerde ortak bir anlayışa sahip olmanın, bu taahhüdün tam olarak gerçekleşmesi için büyük önem taşıdığını; başlangıç ilkeleri olarak belirlemiştir” denildi.
Aradan 74 yıl geçmesine rağmen benimsenen insanlık değerlerinin çok gerisinde kalındığının vurgulandığı baro yönetim kurulu açıklamasında şunlar kaydedildi: “Aradan 74 yıl geçmesine rağmen, bugün gerek Ortadoğu ve gerekse de dünyanın diğer ülkelerinde süren savaşlar, çatışmalar ve yaşanan toplu göç hareketlerine baktığımız zaman bundan 74 yıl önce benimsenen insanlık değerlerinin çok gerisinde kalındığı açıktır. Yaşanan tüm olumsuzluklara karşın, dünyanın her yerinde halklar özgürlük, adalet, eşitlik ve insan hakları talepleriyle itirazlarını yükseltmektedirler.
Ülkemizdeki insan hakları karnesine baktığımız zaman, insan hakları ihlallerin gündemden hiç düşmediği bir sürecin yaşandığını görüyoruz. İçinde bulunduğumuz yıl, toplantı ve gösteri yapma özgürlüğü açısından kısıtlama ve ihlallerin kural, özgürlüklerin kullanımının ise istisna olduğu bir yıl olmuştur. Yıl içinde her toplumsal kesimden kişi ve grup, toplanma ve gösteri yapma özgürlüklerini mülki amirlerin yasakları ve/veya kolluk güçlerinin fiili müdahaleleri sonucunda kullanamamıştır. Bu durum fiili bir OHAL rejiminin yaşanmasına yol açmaktadır.
Başta yaşam hakkı ihlalleri olmak üzere, kötü muamele, keyfi gözaltılar, ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğünün kullanımının engellenmesi, inanç özgürlüğünün ihlali, cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, ülkenin temel gündemini oluşturmaktadır. Kadın cinayetleri, kadınlara yönelik şiddet ve ayrımcılık hız kesmeden devam etmektedir.
Kürt sorunu, Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en temel engellerden biri olarak varlığını korumaktadır. Sorunun barışçıl, demokratik ve adil çözümüne yönelik bütünlüklü adımların atılmaması, sorunun güvenlikçi perspektifle ele alınması, hak temelli bir çözümün geliştirilmemesi insan hakları ihlallerine yol açmaktadır.
İnsan Haklarını ve Hukukun Üstünlüğünü Savunmakla yükümlü bir hukuk örgütü olarak; bundan 74 yıl önce ifade edildiği gibi; İnsan haklarını göz ardı etmenin ve hor görmenin, insanlığın vicdanında infial uyandıran barbarca eylemlere yol açtığını ve insanların korku ve yoksunluktan kurtulması, konuşma ve inanma özgürlüğüne sahip olacağı bir dünyanın ortaya çıkmasının sıradan insanların en yüksek özlemi ve bizim de en büyük özlemimizdir. Bu umut ve inançla her zaman hak ihlallerinin karşısında tutum alacağımızı ve hukuksal mücadelemize devam edeceğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.”
HABER: KENAN KORKMAZ/CANER AKTAN