Baro tarafından yapılan yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi: “HDP eski Eşbaşkanı, Diyarbakır Barosu Üyesi Av. Selahattin Demirtaş’ın yargılandığı dosyada tahliyesine karar verilmesinden sonra, kesinleşen cezası sonrası mahsup işlemlerinin yapılması ile tahliyesinin beklendiği gün, yargılaşan siyasetin son hamlesi ile tahliyesine karar verilen dosyada yer alan suçlamalar tekrardan hukuksuzca gerekçe gösterilerek tutuklanmasına karar verilmiştir. Verilen karar, artık siyasallaşan yargıdan öte, yargılaşan, emir veren siyasi düşüncenin tezahürüdür. Bu durum siyasetin hukuku yok etmesidir, siyasetin longa manus’udur.
Hukukun, demokrasinin lime lime edilmeye çalışıldığı bir dönemde tüm dünya, 18 Eylül 2019’da AİHM büyük dairesinde görülen davaya kilitlenmişken aradan 2 gün geçmeden, 5 yıldır devam eden üstelik tahliyesine karar verilen dosyada isnat edilen mükerrer suçlarla devam ettirilen bir soruşturma ile tam da tahliyenin gerçekleşeceği gün apar topar tutuklanmanın istenilerek bu yönde karar verilmesi yargının nasıl bir hukuksuzluk hali içinde olduğunu göstermektedir. Elbette bu hukuksuzluk bu ülkenin kaderi değildir; demokratik, eşitlikçi ve yargı bağımsızlığının evrensel hukuk kurallarıyla koruma altına alındığı bir hukuk sistemi ülkemizin temeli olacağı günler de gelecektir. Ancak bir ülkeyi ayakta tutması gereken ve “yıkılırsa her şey yıkılır” dediğimiz hukukun, siyasetin oyuncağı haline getirilmesi ülkeyi geri dönülemez bir uçuruma çekmekte, yanı sıra toplumsal kutuplaşmaya zemin hazırlamaktadır.
Hukukun üstünlüğü, geçmişten geleceğe birlikte yaşamın, demokratik ilkelerin, yargı bağımsızlığının ve de hukuki güvence hakkının en temel amacı ve aracıdır. Hukukun, siyasetin bir silahı haline dönüştürülmesi, vatandaşları hukuki güvenceden yoksun büyük bir tehlikeyle başbaşa bırakmaktadır. Tüm hukuk kurumlarının da bu tehlikeye karşı demokratik tepkisini ortaya koyması tarihsel sorumluluk gereğidir. Unutulmamalıdır ki
“İnsanların refah ve huzurunun temeli hukuktur.” (Marcus Tullius Cicero)
Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ hakkında Ceza hukukunun en temel ilkeleri ihlal edilerek verilen tutuklama kararından derhal dönülmelidir. Bu, yok edilmek istenen bağımsız yargının tesisi için atılacak etkili ilk adım olacaktır”