ÇEKİP GİTMEK… Özel bir ifade biçimi… Genel olarak öfke yüklüdür…
Kimi insan evinden, kimi insan mekânından, kimi insan ülkesinden çekip gitti ve çekip gidiyor…
Eskiden “gurbet”, çekip gidenlerin yeni yurduydu…
Gurbet; halkın dilinde türküydü, şiirdi, özlemdi…
Ben; o türkülerin, o şiirlerin bazı kahramanlarını tanıdım.
Kerem, Aslı nedeniyle, Kamber Arzu nedeniyle, Tahir Zühre nedeniyle çekip gittiydi…
EDEBİYATIMIZDA da çekip gidenler var.
Bana göre ikisi çok ünlü.
Feride ile Ahmet Cemil’den söz etmek istiyorum.
Feride’nin; kuzeni Kamran’la evlilik hazırlıkları yapılmaktadır. “Gelin görün ki”; bir kadın elçi aracılığıyla, Kamran’ın eski bir ilişkisini öğrenir. Ve bilgiyi aldığı günün gecesi köşkten çekip gider…
O; artık Reşat Nuri Güntekin’in “Çalıkuşu…” Daha doğrusu; hiç tanımadığı Anadolu’nun Çalıkuşu’dur… Cepheye giden her subayın çantasında bulunan Çalıkuşu’dur…
“Aşk-ı Memnu” dizisinin, milyonların belleğinde olduğunu düşünüyorum.
“Aşk-ı Memnu” bir romanın adı. HALİD ZİYA UŞAKLIGİL’in eseri.
Yazarın önemli bir romanı daha var: MAİ VE SİYAH.
Bu roman da oldukça “dokunaklıdır.”
Romanın taşıyıcısı AHMET CEMİL’dir.
Ahmet Cemil şairdir ve erdem sahibidir. Babası avukattır; ölmüştür. Aile geçim sıkıntısı çekmektedir. Çünkü Ahmet Cemil’in içinde yer aldığı “basın” dünyası hiç de “cömert” değildir…
Ve acılar yaşar… Kız kardeşi İkbal ölür… Evlenmeyi düşlediği Lamia nişanlanır. Karamsardır, hem de çok karamsardır…
Şiirlerini yakar… Senelerce çekmecede bekleyen MEKTEB-İ MÜLKİYE diploması sayesinde, “çölde” bir göreve atanır. Annesiyle yardımcıları Seher’i de yanına alır ve “karanlıkta” kalkan bir gemiyle, İstanbul’dan çekip gider…
Şimdi söyleyeceklerim, “abartılı” görülebilir.
Bence Ahmet Cemil, zor bir ortamın simgesidir. Şimdi de “aydın”, o ortamın benzerini yaşıyor. O nedenle BEKİR COŞKUN’un bazı yazıları birer AĞIT gibidir… O yüzden, o da başka bir dünyaya ÇEKİP GİTTİ…
RIZA CAN