Maçoğlu, 16 Nisan'da yapılacak olan referandumda "hayır" oyu kullanacağını ve bunun için de çalışma yürüteceklerini söyledi.
Parlamenter sistem, başkanlık sistemi ve “çözüm süreci”yle ilgili açıklamalarda bulunan Ovacık Belediye Başkanı, “başkanlık sisteminin ülkeyi başka bir noktaya taşıyacağını, parlamenter sistemin korunmasından yana olduklarını” ifade etti.
Mevcut parlamenter sistemin halkın ihtiyaçlarına cevap vermediğini ancak başkanlık sisteminin ise farklı düşünceler için tehlike oluşturacağını savunan Maçoğlu, “Bugün söylediğim şey aslında parlamenter sistem. Bugünkü meclis bunu karşılıyor mu diye soracak olursanız. Yok. Ama bunun geliştirilmesi gereken parlamenter alanların ve meclislerin, halkın aşağıdan yukarıya tamamladığı bir meclis olması lazım” dedi.
Maçoğlu’nun açıklamaları şöyle:
“Şu an ki burjuva siyasetindeki meclisler halkın taleplerini karşılamıyor. Ama başkanlık sistemi ise başka yere doğru götürüyor. Yani sizin yaşam alanlarını, sizin gibi düşünmeyenlere, yaşam hakkı ya da siyaset yapma hakkını yok saymaya başlıyor. Bu durumda kötüdür.
Bu süreçte direk hayır diyerek parlamenter sistemi koruyup ama parlamenter sisteminde muhakkak halkın lehine ve halkın tüm yaşam biçmene göre değiştirilmesi gerekiyor. Ama esas olan parlamenter sistemin devam etmesidir. 16 Nisan'da ‘hayır’ diyerek başkanlık sistemini reddetmek lazım. 16 Nisan'da hayır diyeceğiz. Hayır olması içinde çalışma yapacağız.”
"Halkın içinde olmadığı süreç başarıya ulaşmaz”
“Çözüm sürecine ilişkin de değerlendirmede bulunan Belediye Başkanı Maçoğlu, “halkın içinde olmadığı bir çözüm sürecinin başarıya ulaşamayacağını” söyledi.
Çatışmalı sürecin, Türkiye’nin geleceğini her geçen gün daha da kötü bir hale soktuğunu belirten Maçoğlu, “İnsan yaşam hakkını kutsal gördüğümüz bir dünyada biz sosyalistlerin o kutsallık üzerinde birçok çatışma ve ölümleri durdurma zorunluluğumuz vardır. Yani bu çözüm süreci birkaç sene önceki şekliyle yapılacaksa bu halka ve insanlara çok faydası olmayacaktır. Oturup konuşmak lazım. Biz hepimiz insanız. Farklı düşüncede olsak ta birbirimizi anlayacak şeyler yapmak lazım. Yoksa üstten güvenlik anlayışı ve çatışmalı şekliyle bu ülkeyi çok ileriye götürmeyeceğini ve bu durumun hepimize zarar vereceğini biliyoruz” diye konuştu.
Maçoğlu, devamında şunları söyledi:
“Bunun için halkın buna dahil olması lazım. Türkiye'de bütün halkların buna dahil olması lazım. Bu sorunu üstten iki siyasi iradenin bir araya gelerek bu sorunu çözme iradesini gösterme ihtimali yok. Biz halkın buna sahip çıkması gerektiğini düşünüyoruz.
Birçok yerde söyledim: Kürtlerin özgürleşmesi Türklerden geçer, Türklerin özgürleşmesi Kürtlerden geçer. Fakat birçok halktan geçer. Çünkü bu coğrafyada ve bu sınırlar içerisinde onlarca halkın yaşadığı ve birbiriyle çok iyi ilişkiler kurabilme ihtimalinin olduğu ve olmuş olduğunu gördüğümüz bir dönem vardı. 1960 ve 1970'de kimse bu dönem kadar çelişkiye girmemişti.
Mevcut durumda bu çelişkiler derinleşmeye başlıyor. Biz demokrasiden yana siyaset yaparız. Demokratik alanda herkesi birlikte çalışacağı, farklı renklerin bir araya gelip o renk cümbüşünü güçlendireceği bir ülke hayalimiz var. Ve bunun güçlenmesini istiyoruz. Şunu da söyleyeyim benim inancım ve ümidim çok fazla, bu halk bu ülkede mevcut yaşamı reddedip birlikte yaşamı onaylayacaktır.”
"Sürece katkıda bulunan herkes değerlidir”
Çözüm sürecine katkı sunan herkesin kendileri için önemli olduğunu belirten Maçoğlu şu değerlendirmede bulundu:
“Dünyada yüreği demokrasiden yana atan, gerçekten vicdanını toprağa akıtan bütün insanların, dünyanın herhangi bir coğrafyasında yaşamı kutsayıp barışı ve insanlar arasındaki ilişkileri geliştirmek için çaba harcıyorsa hepimizin kabulüdür ve hepimiz bunu gönülden isteriz.
Ama esas olan o coğrafyada yaşayan insanların birbirini reddetmeden mücadeleye birleştirerek mevcut burjuvaziye ve sisteme kafa tutması lazım. Yoksa dışarıdaki katkının muhakkak bir yararı olacaktır. Bir enerji ve sinerji yaratacaktır. Ama esasta belli bir süre sonra bizim önümüze bir sorun olarak çıkacaktır.
Esas olan coğrafyada yaşayan halkların birbirini kabul etmesidir. Çözüm sürecinin geçişi alttan üste doğrudur. Bir sepeti alttan üste doğru yapabiliyorsunuz. Yoksa sepet yukarıda kalacak. Biz de halkın içinde olmadığı bir çözüm sürecinin çok zor olacağını düşünüyoruz. Önce halk birbiriyle barışacak ve birbirini sevecek. Ülke dışındaki insanların, bizim coğrafyamızdaki insanların birlikte çaba yaşama çabası için gösterdikleri mücadele çok değerlidir. Ama esas önemlidir. Halkların önce birbiriyle barışması önemlidir.”
Haber: Ali Haydar Gözlü