• BIST 9144.51
  • Altın 2940.718
  • Dolar 34.4659
  • Euro 36.3751
  • İstanbul 19 °C
  • Ankara 15 °C
  • Tunceli 13 °C

Beni Bulan Olursa Bana Haber Versin

Klinik Psikolog Dr.Kahraman Güler

Değişen, dönüşen ve  gelişen dünya da insanın kendini keşfi nasıl olacak, kendini nasıl iyi hissedecek, mutluluk var mıdır gibi sıkça zihni meşgul eden sorulardır.  

Söz konusu bu tarz bir konu konuşmaksa  insandan başlamalıyız. 

 İnsan kendini tanımlayabiliyor mu? İnsan kendini tanıyor mu? 

 Bir şeyi doğru ölçebilmek için ölçüm aracımızın sağlıklı ölçüm sonuçları veriyor olması  gerekiyor, eğer ölçüm aracı aynı nesneleri sürekli yanlış ölçüyorsa bir problem vardır . 

 İlk önce yapılması gereken sorunları doğru tespit etmektir. İnsanın kendini tanıması kendini anlaması kendine dair bir çerçeve çizmesi gerekiyor. Eğer insan kendini bir yere konumlandıramıyorsa kendine sınır çizemiyorsa  başkasının sınırında da duramaz yani başkasının da hayatını talan edebilir. Bu tuhaf ve içinden çıkılamaz kargaşa insanı daha çok içine çeker. Stres huzursuzluk ve bir sürü ilişki problemini meydana getiriyor. Suçluluk duygusu, değersizlik depremleri ya da  yetersizlik çukuru ve daha bir sürü şeyin içinde kendini bulursun.

Bu bağlamda bakınca sadece tek başımıza değiliz. Başkasının varlığının başladığı yerlerde var yani toplum; diğerleri.

İnsanın yapması gereken kendini tanıması ve bulunduğu toplumu tanımlayabilmesi. Bizim iyi olma  olarak tanımlandırdığımız şey “kişinin hayal ettiği kendini ile olduğu kendisi arasında ki farkın azlığıdır”. 

İnsanın varlığının, zihninin ve düşüncelerinin sınırı yok ama başlangıç noktası belirleyebilmek önemli. Bedenimizi, ruhsal yapımızı, koşullarımızı kabul etmek lazım aslında birçok bağlamda özelliklerimizi kabul etmeliyiz. İstek ve ihtiyaçlarını tanımlayıp sahiplenmeli. 

Yaşadığı toplumu ve her şeyi kabul etmeli. Ama onlara benzemek zorunda değil. 

İnsan kendini bir şeyin içinde anlamlandırabiliyor mu? 

Bir parça olarak insan içinde yaşadığı koşulların ve toplumun içine entegre olabilme yeteneği geliştirmeli ancak parça özünü kaybetmemelidir. Zira kendi öz özelliklerimizi asla topluma tümüyle entegre edemeyiz bu sebepten dolayı onları canlı tutmak zorundayız. Kendini baskılamadan ve koşulları kontrol etmeye çalışmadan yaşamak. Hareket alanını daraltmadan özerkçe. 

Buna paralel olarak toplumsal yaşamda iyi hissetmenin bir diğer noktası da kişinin fiziksel ihtiyaçları ve lüks arasında ki farkı tanımlayabilmesi. Bizim ihtiyaçlarımız ne ? Uğruna emek harcadığımız nesneler bize ne verecek? Örn: Şu noktada 2 daire istiyorum. Bir yaşam alanı ihtiyaç olarak tanımlanabilir ama ikinci daire üçüncü araba kendini ve birlikte yaşadığı insanı zorlayabilir. İnsanlar ihtiyacı olmayan şeylerin peşinden gidince mutsuz oluyor. Peki bunu neden yapıyoruz? Başkası odaklıyız yani toplumdan değer bekliyoruz, toplumsal yaşamda bir yer edinebilmek için. Yanlış bir yol insanın kendi hayatında durması kendi odaklı olması gerekiyor, diğerleri tarafından onaylanmak güzel ama böyle değil, ihtiyacı olan şeyi anlaması, hayal ettiği şeylerin gerçekten onun ihtiyacı olan şeyler mi olduğunu anlaması ve masaya koyması gerekir. Varmak istediği noktadaki nesnelerin onun boşluk hissini doldurması gerekiyor. 

Nasıl iyi hissederim? 

Mutluluk arayışı da böyledir. Hep daha iyisi en iyisi, ne aradıklarını bilmiyorlar insanlar. Mutluluk ayaklarınızın bastığınız yerde ayaklarınızın üstündeki bedendedir. 

Olaylara yüklenen anlam, olumsuz yaşantılar da etkili ama kişinin kendine yüklediği anlam ile toplumun beklentilerine yüklediği anlamla ilgili. Bizim içimizde ki toplumla olmak istediğimiz yeri kıyaslamak gerekir. Mutlu olmak konumla, yolda olmakla ve ayakların üzerinde taşınan bedenle ilgilidir. Zamanda anda kalmak da oldukça önemli .Biz anda olmayı beceremiyoruz. Anda olmayı beceremediğimiz gibi yanlış da anlıyoruz bir sonraki ana hiç hazırlık yapmamak çalışmamak değildir anda kalmak anda kalıp bir sonraki ana da hazırlanmaktır.

Peki insanları yalnızlık neden korkutur?

İnsan doğduğu an bile yalnız değil birinden doğuyor, sürekli tek kalmak beceri değil duygusal ve sosyal anlamda yalnız kalmak diye bir şey yoktur belli bir süre olursa kabul edilebilir eğer sürekli böyle olsaydı insanlık ve sosyal ilişkiler olmazdı. Evde iki gün tek zaman geçirebiliyorum ama çıkınca çevrem var bir şeyler yaşayabilirim normal standarttır ama evde yalnız kalışımızda ilk beş dakikada hemen birine sarılmaya çalışıyorsak, arıyorsak kendimizden kaçıyorsak sorun vardır. İnsan kendisiyle kalabilmeli ki başkalarıyla da kalabilsin, kendimizle yüzleşip yalnız kalabilmeliyiz. Duygusal ve sosyal anlamda yalnız kalabilmek büyük problem olurdu. Bazen partnerden ayrıldığımızda ortam da on kişi olsa da kendimiz yalnız hissederiz bu en tehlikeli olanıdır. Her şey varken duygusal olarak yalnız hissetmek olumsuz düşüncelerimize teslim olmakla ilgili. 

Mutsuzluğu nasıl çözeceğiz? 

Hiç kimsenin size mutluluk vereceğini düşünmüyorum herkese göre bu değişir. Kendi mutluluk tanımı yap, mutluluk tanımına giden yolda engeller neler? Kolaylaştırıcılar neler onu yakala, engel olarak gördüğün şeylerden vazgeç yapamıyorsan destek al. Einstein’ın çok güzel bir sözü var: “Bir zihin bir problem yaratıyorsa onu çözemez.” Burada başka bir zihne ihtiyacı vardır yani kitap okuyarak, seminere giderek bunu yaparız aslında terapi de de insan ilişkilerde de böyledir başkasının zihinsel yeteneğine ihtiyaç vardır. Başkasının düşüncelerine ihtiyaç vardır. Başkasının zihnine de ihtiyaç vardır. Toparlamak gerekirse insanın bulunduğu konumda kendine çerçeve çizmesi gerekir, ben buyum bunları kabul etmeliyim bu varlığımla ne yapabilirim? Varmak istediğim nokta bana iyi gelecek mi? Yoldayken bunun tadını nasıl çıkartabilirim, iç varoluş ve dış varoluş arasındaki dengesizliğini azaltmalıyım durmam gereken yerde durayım onları durdurmam gereken yerde durdurabilmeliyim. Neye ihtiyacımız var bunu anlayıp kendi duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarımızı göz ardı etmemeliyiz. Olumsuz şeyleri ya orada çözeceğiz ya da olumlu şeyler için onlara yer ayırmamız gerekir. 

İyi hissetmenin bir yolu da sana iyi gelmeyen şeylerden vazgeçmektir. Toplumun yaşam biçimini ve değer yargılarını tanımak çok önemli. Sevmediğim yerde nasıl duracağım? Sevdiğim yerde nasıl katılım göstereceğim? Diğerleri de var biz onlarla renk buluyoruz önemli olan kabul etmek, koşulları insanları biz değiştiremeyiz. Kendi bakış açımızı ve başkalarının bakış açılarına yüklediğimiz anlamı değiştirebiliriz. Birey ve toplum dengesi çok önemlidir. Mesafe çok önemli. Ben nerede duracağımı bilirsem diğerini de değerlendirebilirim böyle olursa çatışmalar daha az olur. Çok uyumlu olmak da uyumsuz olmaktır, sorunların da gerçek alt yapısı vardır insan olmak mücadele etmektir insanın iyi hissetmesi için sorumluluklarını kabul etmesi gerekmektedir. 

Bu yazı toplam 32993 defa okunmuştur.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 1971-2023 Dersim Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 (428) 212 10 16 | Faks : 0 (428) 212 10 16 | Haber Scripti: CM Bilişim