Bir müddet önce, CHP Bursa milletvekili sayın ORHAN SARIBAL, DERSİM’de, özellikle 1938’de yaşanmış birtakım yaptırımlara değindi.
Basında yer alan beyanatı, partisinin birkaç milletvekili tarafından tepki gördü.
Daha sonra gene basında yer alan bir habere göre: CHP’li eski “onaltı” parlamenter, genel başkana bir mektup göndererek sayın Sarıbal hakkında disiplin vs. işlemler istediler.
Sayın “onaltılar”ın işlem istemeleri, tabi, beni hiç ilgilendirmiyor. Ama ATATÜRK ve olay konusunda söyledikleri; bir Dersimli olarak beni ilgilendiriyor.
Sayın “onaltılar” gibi öfkeli değil, sakin sakin şunları söyleyeceğim:
Tunceli- Dersim denilen yer çok çetin bir coğrafya. Yüce dağlardan, derin vadilerden ve uçurumlardan oluşan bir coğrafya… Mağaraları da çok… Ama bu haliyle, bir zamanlar, kurtarıcı bir yer olmuş. Çünkü; Moğollar önünden kaçan bazı Harzemiler buraya sığınmışlar…
Doğu beyliklerinin kavgalarından kurtulmak isteyenler, buraya kaçmışlar… Ve yüzyıllar boyunca böyle bir coğrafyada yaşama direnci göstermişler… Takdir edilmeleri gerekirken, tekdir ediliyorlar…
Suçlarını ben söyleyeyim: Talan yaparlardı. Civar il ve ilçeler haklı olarak şikayetçi olurlardı. O nedenle, Osmanlı İdaresi; İSMET PAŞA’nın ifadesiyle: Buraya Sel Seferleri düzenlerdi…
Cumhuriyet idaresi buradaki zorluklarla, zorunlulukların farkındaydı. İşe asayiş için, karakollarla başladı. Ama o karakolları; ünlü Kemal’lerden biri olan Kemal Bilbaşar’ın MEMO’sundan okumak gerekiyor… İşte o karakollar yüzünden küçük bir mıntıkanın bazı kişileri dağa çıktılar. Yönetim, o mıntıkaya bir askeri eylem düzenledi. Ve sorun üç-beş ay içinde halledildi. Seyit Rıza, oğlu ve birkaç ileri gelen idam edildi…
İhsan Sabri Çağlayan’a göre; olup bitenlerin bazılarından ATATÜRK’ün haberi yoktur…
Artık herkes işinde gücündedir… İSMET PAŞA, anılarında şunları söylüyor:
(…) Dersim meselesi 1937’ye, başbakanlıktan ayrıldığım tarihe kadar halkın iktisadi ve sosyal ihtiyaçlarını öne alan bir idare tarzı kurulmak suretiyle iyi bir neticeye bağlanmıştır. Biz Dersim’i o halde bıraktık. (…)
Zaten Genelkurmay Başkanlığı’nın belgelerinde de dağa çıkmışlar için “isyancılar” ifadesi kullanılmıyor. “Çete” ifadesi kullanılıyor… O nedenle, gene İSMET PAŞA’nın anlatımıyla: “Dersim tabii hayat şartlarına” çabuk kavuşmuştur.
Önemli olduğu için tekrar edeceğim: 1937 askerî harekâtı belli bir bölgeyi hedeflemiştir. Olanlardan, belki de bazı yerlerin haberi bile olmamıştır.
Ama 1938’de; İSMET PAŞA’nın söylediklerini düşünürsek, durup dururken, üç kez peş peşe, büyük askerî harekât yapılıyor. Ve bütün Dersim’de toplu öldürmeler yapılıyor. Hemen bir örnek vereyim:
Birkaç gün önce, haklı bir nama sahip olan Hasan Saltık öldü. Rahmetli, Zaza filan değildi. Mensubu olduğu Sarısaltık’lılar, Dersim’de konuşulan dillerin hiçbirini bilmezler. Türkçe konuşurlar. Ve Balkanlarda İslami fetihler yapmış olan, Büyük Sarısaltık’ın soyundandırlar.
Sorulsun bakalım: Karaca’daki toplu mezarda kaç kişi var? Ve sayın Cumhurbaşkanı başbakanlığı döneminde; beş bin rakamını vererek bizzat özür dilemişti, bu da hatırlansın.
EVET; TUNCELİ’LERE- DERSİM’LİLERE ARTIK YAZIK… Kimse bu konuda ATATÜRK’e sığınmasın. Biz o kırımın, ATATÜRK’ün hastalığından yararlanılarak yapıldığını biliyoruz…