• BIST 9128.97
  • Altın 2940.718
  • Dolar 34.4659
  • Euro 36.3751
  • İstanbul 19 °C
  • Ankara 10 °C
  • Tunceli 10 °C

Birbirimizin Halinden Anlamak

ÜNAL GÜNER

Eğer hayatı okuyamıyorsan, AN’ı okuyamıyorsan, uyanamıyorsun.

Biz eğer bir duyguyu, düşünceyi, bir kişinin halini okuyamıyorsak o kişi ile ilgili herhangi bir tespitte de bulunamıyoruz. Hali, haletleri okuyabilmenin bilgisi çok önemli fakat bir diğer önemli durumda halleri okurken tarafsız bir şekilde okumak. Karşımızdaki insanları kendi renkli gözlüklerimizle okuyabiliyoruz. Gözlüğümüz pembeyse pembe, kırmızıysa kırmızı olarak kendi yanlı bakış açımızla görüp bir algılama içerisine girebiliyor, yorumlarımız ve tespitlerimiz de taraflı olabiliyoruz. İşte belki de beynin algılama sistemlerinin bu algı oyunlarıyla yönetilebilmesi, sizin belli yönlere yönlendirilebilmenizin algı mekanizması tam da burada yatıyor.

Biz diyelim ki herhangi bir insana yardım yapacak mıyız, yapmayacak mıyız? Ya da bir insana yardım yapacaksak diyelim ki bir bilgi, fikir, şifa, maddi ya da duygusal herhangi bir hal ile çevremizdeki bir kişiye akacaksak bunun kuralı sistemi yasası ne olmalı? İşte empati kanunu sistemini biliyorsak bu alanları çok kolay bir şekilde yönlendiriyor olabileceğiz. Bir taraftan da empati kanunu başka, sempati kanununun başka şeyler olduğunun farkında olmamız iyidir. Ve bunların bizim üzerimizdeki etkileri bizim çeşitli duygular ve olaylar içerisinde yaşadıklarımızın etkilerini anlamak okumakta başka bir şey ve kendi içinde de derinlikleri var.

Diyelim bir kadın ya da erkek bir ilişkinin içerisinde eğer empati yeteneği eksik ise ne yapıyor, karşısındakinin halinden anlamıyor. Her birey kendi bulunduğu hale odaklandığında bu sefer başka insanların ne yaşadığını nasıl bir halde olduğunu anlayamadığı için okuyamadığı için bir empati kuramadığı için bu sefer çeşitli çatışmalar meydana geliyor.

Çeşitli sosyal ortamlarda başka insanlarla ilgili empati kuramıyorsanız o zaman asosyalliğe doğru götüren bazı durumlarla karşılaşabiliyorsunuz. Bazı kişilerde çok sosyal gibi görünüp sadece kendi dünyasında yaşıyor fakat hayatla bir empati kuramıyor. Bizim empati yeteneğimiz doğuştan olsa da zaman içerisinde yaşanılan negatif durumlardan dolayı sertleşip katılaşarak empati kurmaktan korkabiliyoruz. Çok büyük bir çoğunluğun kendini izole etmesi sertleştirmesi katılaştırması aslında içeride çok yumuşak olan hali koruma ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Kendini korumasız hissetmek koruyamayacak kadar alansız, alanını belirleyemeyenler sert ve katı duygu düşünce duvarları örerler. Kendilerini hissizleştirdikleri ve sertleştirip katılaştırdıkları için de empati yetenekleri azalmıştır hatta kaybolmuştur. Birisi o sert duvarın içerisine girdiği zaman da bu sefer su gibi bir hal bulabilir.

Bu gibi kişilerin dışı çok serttir ve o sertlik ve katılık birçok kişinin dışarıda empati kurmamasına ve kendini korumak için duygularını, zihnini sertleştirmesine yol açıyor. Örneğin kimisi aşk acım var onun için sevmekten korkuyorum diyor. Alanını belirleyemediği için bağımlılıklarla dünyaya bağ kurduğu için bu sefer hayatın güzelliklerini, sevgisini yaşamaktan korkan ve insanların da sertlikleri ve katılıklarıyla empati kuramama durumları oluyor. Bu kişinin yine kendi tercihi oysaki bir kişi ile sempati kurabilirsiniz ondan hoşlanabilirsiniz, fakat bu sempati olsa da geçmişten getirdiğiniz duygusal birikimler, miraslar, bildikleriniz o anda yeni bir inanç kalıbı olarak servis edilir.

İnanç kalıbı karşınızdakinin size yine bildiğiniz gibi davranmasını sağlar. Bir ilişki içine girersiniz bu ilişkide evet seçiminiz zaten sizin ihtiyacınıza göredir fakat siz o ihtiyacı devam ettirdiğiniz için size yine aynı bildiğiniz davranış tekrar edilir. Onun için değiştireceğiniz ya da dönüştüreceğiniz aslında sizsiniz kendinizsiniz, bazıları sürekli dışarıyı değiştirmek durumunda kalır değiştiremeyeceğini bile bile. Dışarıyı değiştirmeye çalışanlar hayat aynasında sadece aynayı kazımaya çalışıyorlar. Kendilerini okuyamadıkları için dışarıyı suçlayanlar aslında içeride kendilerini de suçluyorlar. Bunlar özellikle korkuya endişeye ve korktukları için olaylardan ve kişilerden kaçarak kişinin korktuğu ile buluşmasına sebep oluyor. Siz herhangi bir yerde geçmişte yaşadığınız bir olayın acısını, korkusunu, problemini üzerinize yapıştırdığınız da etrafınızdaki birçok insana da belli bir mesafe koymak durumunda kalıyorsunuz.

Örneğin ben kadınları biliyorum diyor kişi, kadınlar hep şöyledir... Bir diğer kişi de ben erkekleri biliyorum erkekler hep şöyledir diyor. Bu bakış açıları zaman içinde kadın ve erkek karşıtı insanları ortaya çıkarmıştır. Hayır, sen böyle olduğun için karşına çıkan kadınlar ya da erkekler böyle oluyor. Bu bakış açıları güvenmemeye sebep oluyor. Aslında güvenle birlikte gerçek empati başlıyor. İnsan olarak her birimizin diğer canlılardan çok daha fazla empati yeteneği var. Mesela herhangi bir acınacak durumda olan insanın haline de enkarne olabilir bir kişi ve o zaman o empati kişiyi artık bir özdeşleşmeye götürür, bu da özdeşleşme yani kendisi gibi görme halini yaşatır. Herhangi bir yardıma ihtiyacı olan kişiyle empati kurabilirsin ve o empati eğer bir özdeşleşmeye dönüşür bir acıma ile birlikte o kişiye akmaya dönüşürse işte o zaman o kişi sana kendi kaderini aktarır. Gerçekten yardım etmek amacıyla yardım etseydin bu başına gelmeyecekti.

Sen eğer herhangi bir yansımana acıma duygusundan uzak, tepeden görmekten uzak, ilahi irade yasalarına güvenle, adaletsizlik var yargılarını bırakarak bakabiliyorsan o zaman her şey yolunda ve seni destekliyor.

Kader yaratırken, kendi kaderlerimizi seçerken ve yaşarken empati kanununu doğru ya da yanlış kullanmamızın çok büyük önemi var.

Kişinin acıma, aşağı görme ile özdeşleştiği hal, kendi hayatına yansıyabilir. Suçladığı, bu böyle yapılmaz o öyle olmamalıydı sen yanlış yapıyorsun diye yargıladığı durumlar ise empati kanunun başka çeşididir. Ben olsaydım yapmazdım, ben olsaydım böyle davranmazdım diyorsan o zaman sen ol diyor sistem bak bakalım nasıl davranacaksın. Hayatın yasaları çok net...

Duygu seni yönetir hale geliyorsa o zaman onun adı duygusallık oluyor ve duygu senin iplerini ele geçiriyor. Duygu zenginliği önemli bu duygusallık demek değildir. Duygularını dönüştürmek ve duygularından özgürleşmek için düşüncelerini özgürleştirmeye ihtiyacın var. Düşüncelerini özgürleştiremeyen duygularını nasıl özgürleştirsin... Bizler dünya içerisinde seyrettiğimiz her türlü durumlarla empati kuruyoruz. Bir hayvanın bir yerine küçücük bir şey olduğunda nasıl canımız yanıyor onun yaşadıklarını içeride hissediyoruz bu çok kıymetli bir şey fakat bu empatinin dozunu içeride ayarlayabilmekte kıymetli. Eğer olana yargı ile empati kuruyorsan bir kader transferi yapıyorsun. Ya da sen dünyada herhangi bir yerde bilerek bir canlıya zarar verdiysen onun kokusu tesiri üzerine siniyor. Aynı zamanda iyinin güzelliğin de kokusu üzerine siniyor. Öyleyse neyle empati kuracağız... Güzele, güzelliğe odaklanıp oraya akacağız... Empati kuracağımız şey hayatımızdaki insanların güzel tarafları olacak güzel taraflarına odaklandıkça o taraflar görülecek. Bu diğer tarafları görmezden gelmek değil odaklanacağınız yer önemli.

Annenizden de babanızdan da aldığınız bir sürü özellik var ama annenizden aldığınız bazı özellikleri beğenmiyorsunuz diyelim. Bunları iade edebilme hakkınız var ve iyi taraflarla beslenme hakkınız var. Siz oraya empati ile odaklandığınızda yoğunlaştığınızda orayı büyüteceğinizden emin olacaksınız. Hiçbirimiz annemizi babamızı doğduğumuz coğrafyayı inkar etme hakkına sahip olmadığımız gibi inkar edenlerin de gözüne gözüne sokulacağı bir dünyada yaşıyoruz. Onun için evet sen bu anneden, bu babadan, bu dünyada, bu coğrafya, bu ülkede, bu zaman ve mekanın kesiştiği tam da burada dünyaya geldin. Bu senin için en iyisi en ideali ve en mükemmeliydi ve sen şimdi bu doğduğun coğrafyanın içerisinde bu yemeklerin içerisinde her şeyi yemek durumunda değilsin.

Yemeğini, kaderini, halini faydalı ile kuracağın empatilerle seçebilme hakkın var. Yani dayatılmış bir kader değil, sunulanın içerisinde doğru seçimi yapabilme özgürlüğün var. Zaten bu özgürlük olmasaydı dinlerin anlattığı cennet ve cehennem sembolleri olur muydu? Bu seçim senin kendi özgür iradenle yapabileceğin bir seçim. Hiç kimsenin dayatacağı bir şey değil. Biz nereye odaklanırsak o odaklandığımız yer içerisinde aslında kendimizi seyrediyoruz. Seyrettiğimiz yer çoğalıyor açılıyor ve oradan gelenler ise tekrar bizi besliyor. Etrafını çevreni ne ile besliyorsan, nerelere akıyorsan, o aktığın şeylerle besleniyorsun.  Biz beslediklerimiziz... Yardım ettiklerimiz, etrafımıza anlattıklarımız, ifade ettiklerimiz, duyurduklarımızla besleniyoruz.

Duyurulan seni besliyor. Kim duyuruyor? Sen duyuruyorsun, duyduklarınla besleniyorsun. Etrafında kimlere akıyorsun kimleri hangi duygularla beslemeye çalışıyorsun? İşte o beslediğin senden çıkan besin aslında senin gıdan.

Dileyene akacağız dilenenden uzak duracağız. Dilenenler gerçek dilek kapısını kapatmak üzere iş ve görev yapan negatifin ve yatayın unsurlarıdır. Sebepsiz yere acıtasyonlarla negatif enerjinin sunumlarıyla dilenenler olmasaydı bir çoğunuz gerçek dileyenleri görecektiniz. Gerçek ihtiyaç sahiplerini görebilmenin önündeki engel dilenenler. Yani acıtasyonla sizi sömürenler. Birçoğunuz oltayı yediniz yani gerçekten dileyene değil de dilenene kaydınız. Çünkü bu sizlerin de içerisindeki dilenen kapısının açık olmasından kaynaklanıyordu.

Öyleyse biz de dilemenin kapısını açtıkça dilenmenin kapısını kapatacağız. Yani empati kuracağımız yer dilek kapısından olacak taleplerimiz sadece Allah’a olacak. Hiç kimse bizim taleplerimizi onun izni olmadan karşılayamaz. Herhangi birisi bize şifa veremez bize herhangi bir yardımda bulunamaz. Sen ruhunun borazanısın senin ifadenle talebin dillendirildiğinde ancak bir aracı gönderilebilir. Talep eden varsa talep edenin talebi karşılanabilir. Şimdi bir bak bakalım nerelerde ne kadar yarım ifadeler kullandın nerelerde almaktan kaçtın. Almaya dünyaya hayata maddeye kadına kibir ettin. İşte bunların her bir tanesinde biz dilemenin kapısını kapatmıştık, dilemenin kapısını açanlar için dilenmenin kapısı kapanıyor. Öyleyse hayatımızda gerçekten faydalıyı alabilmenin yolu her birimiz için her an açık. Fakat seçimi biz yapacağız.

Bazen soruluyor faydalı ile faydasızı nasıl seçelim? Talep ettiğin yerde buluşma noktasında olman önemli ve sen eğer bu zamanla bu dünyayla empati de değilsen burada olamıyorsun. Kendinizle empati kuramıyorsanız kendi bedeninizle duyularınızla duygularınızla bir empati kuramıyorsanız burada olamıyorsunuz. Buradaki hal ile durum ile empati de ol. Sen orada değilsen, buluşma noktasında değilsen neyi alacağının kararını veremediğin gibi sunulan da sana geldiğinde sadece şikayet ediyorsun. Çünkü talep ederken sen orada yoksun.

Talep ettiğin yerde buluşma noktasında olman önemli. Burada olmak için zamanla da empati kurmak durumundasın ki zamanla empati kurmak için eril ile empati kurmak durumundasın. Onun için içindeki erille ve dışındaki dişil ile empati kurmak durumundasın. Eğer kendinle dünyayla hayatınla bir empatin yoksa halini de koruyamıyorsun, alanını da koruyamıyorsun. Bu durumda da o alana başkaları doğal olarak girebiliyor. Eğer kendi alanınıza kendi hayatınıza bir empatiniz varsa koruyabiliyorsunuz, kendi bedeninizle, duyularınızla, duygularınızla bir empati kuramıyorsanız burada olamıyorsunuz. Sen burayla empati kuramıyorsan buraya gelemiyorsun. Burada ol, burada olabilmek için buradaki hal ile durum ile empati de ol. Emin ol kainat sana hangi konuyla ilgili ne talebin varsa o kapıyı açabilecek güçte.

Fakat bu empati yeteneği dediğimiz şey herhangi bir halin içerisinde de seni ışınlar gibi gelip onun hücresi olup o hücresi olduğun halin içinden hayatı ve kainatı seyredip istediğin zaman çekilip kendi merkezine gelebilmendir. Bazı kişiler var çok kuvvetli empati yeteneği olmasına rağmen girdikleri hal ve durumun içerisinden gelememek ya da o girdiği hali kendisi zannetmek gibi bir duruma kapılabilirler. Kimisi acıdığı bir kişinin içinden çıkmakta zorlanır, kimisi seyrettiği bir filmin içinden çıkmakta zorlanır, kimisi idolleştirdiği bir kişinin halinden çıkmakta zorlanır, kimisi manevi hal yaşadığı zenginliğe çok fazla empatisi vardır ama dünyayla bir empati kuramadığı için buradan kaçıp gitmek ister. Kimisi yüksek bir titreşimden bir bilgi alır orayla bir empati kurar kendini o zanneder ve aktarılan bir bilgiyi kendisinin zanneder. Oysaki bunların her bir tanesi empatinin yanlış kullanıldığı durumlardır bu sebepten dolayı da empati kurmaktan kendilerini alıp kaçmak durumunda kalırlar.

İşte bu durumdan kaçtıklarında da hayatın tadıyla da bir empati kurulamaz. Bu sefer kendisine sempatik gelen çeşitli kişiler olaylar ve durumlar da bu empati kuramama durumundan dolayı artık bir duvar örmüştür ve içeriye alamaz olurlar. Bunun için birçok kişinin eşi dostu akrabası da bu durumdan dolayı kişinin hayatının içerisine dünyasının içerisine giremez olurlar.

Böyle bir durumda yapılacak olan şey şudur, önce bildiklerini yaşadıklarını bunlar bir deneyimdi diyerek suçlamaya, kızmaya, öfkelenmeye oradaki çeşitli yaşadığı haller içerisinde kendini eritmeyi bırakarak buraya davet edildiğin hale gelip burada tam da burada empati kurmaktır. Kendinle hayatla olanla şu anda okuduklarınla empati içerisinde olmaktır aktaranla ve anlattıklarıyla sana aktardıklarını alabilmek için tam olarak burada olabilmektir.

Ne anlatıyor bu kişi ne talep ettim ne çağırdım neyle buluşuyorum? Neyime şifa, bu buluşmanın bana faydası ne? Sordukça al ve bir vakit sonra soruları da bırak. İçeriye aksın sen çekildikçe akış kuvvetlenir fakat sen zihinle sürekli kurcalamaya çalışarak değil, sadece burada olarak bu hal ile empati de olursan akar. Bazılarına şimdi hayatında zorluklar engebeler yokuşlar var gibi görünebilir. Biliyoruz ki evet o bir yokuştur yokuşu çıkmak kolay değil fakat çıkılabilir. Sen zirveye çıkmak istediysen çeşitli şekillerde incitilebilirsin. Artık yeter ben bunları aşmak istiyorum güçlenmek istiyorum dediysen güçlenmek isteyene bir miktar güçlük verilmesi çok normal. Onun için empati kanunu kullanıyorken bir kapıdan nasıl giriyorsan çıkmayı da bileceksin. Girdiğin yerin enerji halinin nerelerine dokunup dokunmayacağını kalbinle sezeceksin. Merakla her şeye dokunmak değil, gücünün yetmediği yerlere parmağını sokmak değil, ilahi nizâmın kanunları çerçevesi ile bulunduğun yerde olup o hal ile empati kuracaksın.

Bu dünyada her birimizin belki kendine göre güçleri yetenekleri var bu dünyanın bir sınırı da var. Biz bu dünyanın içinde her şeyi yapacak durumda değiliz ama her birimizin her şeyi yapacak güç ve potansiyeli var. Fakat bu beden içerisinde bu araç içinde sınırlıyız sınırımız var ve o sınırların kalkacağı zaman da var. Burada bu kurduğumuz bağlantı bu bedenle. O zaman şimdi bu bedenle tam bir empati kur, bu bedeni kullanan sensin... Ellerine bak, sen bu musun yoksa bunu kullanan mısın? İşte bazılarımız öyle bir empati halinde ki kendini baktığı elleri zannediyor ama sen bu değilsin. İçeriye doğru giden bir sürü halin var, bedeninin kullanıcısısın. İşte bu bir empati eğer bu empatiyi kullanamıyorsa insanlar kas, zihin, beden bir sürü rahatsızlıklar yaşıyorlar. Hatta bazı akıl hastalıklarında empati tamamen yok, bazı asosyal kişilerde canlılara karşı zulüm var. Neden? Empati kuramadığı için bir kişiye zarar veriyor. Kendi bedeniyle, kendi hayatıyla, kendi varlığıyla empati kuran bir kişi herhangi bir canlıyı incitmekten uzaktır.

Canının kıymetini bilen başka canların da kıymetini bilir. Neden çünkü empati kanunu mükemmel işler, sen kendi varlığınla empati kurabildiğin ölçüde kainattaki diğer canlılarla varlıklarla empati kurabilirsin.

Bu sefer arada o dağlar kadar farklar var zannedilen kısım kalkıverir. Sen ne kadar içeriye doğru bir empati kurabiliyorsan kendinden kendine doğru kainat internetiyle bağlantıya geçebildiğin gibi diğer parçalarınla da kainat içerisinde iletişime bağlantıya geçebilme hakkın ve özgürlüğün var.

Sen sevgi, güven, farkındalık ve şuur hızını arttırdıkça titreşimlerin yukarıya; korku, endişe, yavaşlama, durağanlıkla ise aşağıya daha geri titreşimlerle empati kurabiliyorsun. O zaman hissedişlerimizi kuvvetlendireceğiz. Bugüne kadar eğer bazı acılar bazı rahatsızlıklar yaşayıp da sertleştirip katılaştırdığınız halleriniz var ise bunları bir deneyim olduğunun bilgisini oraya koyarak ve o acıyı yumuşatıp, bundan sonra hayata yeni bir bakış açısıyla inanç kavramlarınızı, inandığınız düşünce şekil ve sistemlerinizi siz kendinizi güncelleyebildiğiniz oranda değişebileceğinizin bilgisini oraya koyacaksınız.

Şu ana kadar bu inanç sistemleri size nereden aktarıldıysa anneden ya da babadan, onları onlara geri iade edip yeni güncellemeler yaparak onlardan da faydalıyı almanın yolunu seçeceğiz. Bugüne kadar bu katılık bu sertlik bu yargılama dediğimiz hayatla empati kuramama halinin de size şu ana kadar faydalı olduğunu kabul edeceğiz. Ve bu faydanın içerisinden şimdi o zaman empati kurabilirim diyebiliriz. Ben karşımdaki ile empati kurabilirim, onun halinin içine girebilirim yüreğinin içinden bakabilirim. Acaba seviyor mu, sevmiyor mu? İfadesinin içerisinden hissedişe geçebilirim, ses tonunun içerisindeki bilgiyi var ise olan bilgeliği algılayabilir ve şuurunun içerisine girebilirim. Gözlerinin içerisinden girerim gözlerinin içerisinden kalbine akabilirim.

Her birimizin buna gücü yeter. Bu deneyimleri her seferinde büyüterek empati gücümüzü geliştirerek bu sefer bir çiçeğe de bir bebeğe de enkarne olabiliriz. Kokladığınızda etraftaki birçok çiçeğin kokusuyla birlikte bilgisini de alabilirsiniz bunlar yüksek empati ile algıların hislerin açılmasıyla olan gerçekleşmelerdir. Paylaşmak çok önemli, bize emanet edilen sunulan bir bilgiyi bizde olan güzellikleri paylaşmak insanın önce kendisi için iyidir. Ne kadar kendine faydalıysan bütüne ya da bütüne ne kadar faydalıysan kendine faydalısın. Kendi hayrım için bütünün hayrına nasıl daha çok faydalı olabilirim nasıl güzel şeyler yapabilirim? Bütünün hayrına yaptığınız her türlü güzellik zaten sizin güzelliğiniz olacak. Gerçekten kendi halimizle kendi dünyamızla hem hayat rüyamız hem de ruhsal rüyamızla ne kadar empati halinde isek o kadar etrafımızla ve çevreyle empati halinde olacağız.

Bu yazı toplam 25774 defa okunmuştur.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 1971-2023 Dersim Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 (428) 212 10 16 | Faks : 0 (428) 212 10 16 | Haber Scripti: CM Bilişim