Gerekirse özür dileriz dendi ama 1938'de süngülenmesine rağmen sağ kalan Ali Doğan'ın özür dilenme, öldürülenlerin onur ve itibarlarının iade edilmesi gibi talepleri, Bakanlar Kurulu'nca dikkate alınmadı. Yeni bir hukuk süreci kapıda...
Gerekirse özür dileriz dendi ama 1938'de süngülenmesine rağmen sağ kalan Ali Doğan'ın özür dilenme, öldürülenlerin onur ve itibarlarının iade edilmesi gibi talepleri, Bakanlar Kurulu'nca dikkate alınmadı. Yeni bir hukuk süreci kapıda
38 deki katliamdan kurtulan Ali Doğan, 83 yaşında.
Başbakan Tayyip Erdoğan , 23.11.2011’de partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, Dersim olaylarıyla ilgili belgeler açıklayarak, şöyle demişti: “Dersim’de, adım adım çerçevesi çizilmiş, bahaneleri hazırlanmış bir operasyon var. Çeşitli tarihlerde Dersim raporları hazırlanıyor. 1937, 1938 ve 1939 yıllarında Dersim’de maalesef büyük bir dram yaşanıyor. Havadan, karadan, toplarla, hatta gaz bombalarıyla, Dersim’de hareket eden her şey, çocuklar, kadınlar katlediliyor… Eğer devlet adına özür dilemek gerekiyorsa ve böyle bir literatür varsa, ben özür dilerim ve diliyorum.”
Talepler ve insan hakları
1937/38/39 “Dersim Tedip / Tenkil Harekâtı” sürecinde iki küçük kardeşi ve annesi dahil olmak üzere yakınlarından 19 kişi süngülenerek katledilen, kendisi ise süngülenmesine rağmen kurtulan, Dersim’in Bornak köyünden Ali Doğan adına Haziran ayı içerisinde Bakanlar Kurulu’na başvuruda bulunarak, Bakanlar Kurulu’nca şunların karar verilmesini talep ettik: Ali Doğan’dan özür dilenmesine ve özrün kamuoyuyla paylaşılması; Dersim 1937/38 sürecine dair hakikatin tamamının kamuoyuyla paylaşılması; başvurucunun ve başvurucunun öldürülen yakınlarının onurlarını, itibarlarını ve haklarını iade eden resmi bir açıklama yapılması; Dersim 1937/38 süreci ve sonrasında meydana gelen hadiselerle ilgili olarak sorumlulukların kabûlünü ve gerçeklerin tanınmasını içerecek şekilde kamuoyundan özür dilenmesi; başvurucunun öldürülen yakınları için anma törenleri düzenlenmesi; Dersim 1937/38 süreci ve sonrasında meydana gelen ihlâllerin doğru bir anlatımının uluslararası insan hakları hukuku ve uluslararası insancıl hukuk eğitimi ve çalışmalarına yönelik dokümanlara dahil edilmesi ve söz konusu ihlâllerin bir daha tekrar edilmeyeceğine dair garanti verilmesi.
Talebimizi Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Antlaşması gereğince, BM Genel Kurulu’nca kabul edilen 60/147 sayılı Ağır Uluslararası İnsan Hakları Hukuku İhlâlleri ve Ciddi Uluslararası İnsancıl Hukuk İhlâlleri Mağdurlarının Çözüm ve Tazminat Hakkına Dair Temel Prensipler ve Kurallar ile insan hakları hukuku mevzuatına dayandırdık.
Gene yanıt yok
Ve fakat başvurumuza yanıt verilmedi. Hukuken idari bir başvuruya 60 gün içerisinde yanıt verilmemesi, talebin reddi anlamına geliyor. Red kararının iptali amacıyla Danıştay’da 23.08.2012 tarihinde iptal davası açtık. Tabii dava, Dersim ‘38 süreci için özür vs. talepleriyle genel olarak idari yargıda ve özel olarak da Danıştay’da açılan ilk dava. İptal kararı verilmesi durumunda Ali Doğan’ın taleplerinin yerine getirilmesi zorunluluğu doğacak.
Şunu belirtelim: Başbakanlık Arşivi’nden çıkan 15.08.1938 tarihli bir telgraf belgesinde şöyle deniyor: “... muhtelif köylerden mukavemet görmesi üzerine haydutlara öteden beri yataklık ve şeriklik eden Zimbik hiç Kırnık ve bornak Köylerinden 395 haydut ölü olarak ele geçirilmiştir.”
15.08.1938 tarihli telgraf belgesinde bahsi geçen Bornak şimdiki Merkez’e bağlı (aynı zamanda davacının köyü de olan) Düzpelit köyünün yöresel adıdır. Belgede bahsi geçen Zimbik köyü, Hozat’a bağlı Çığırlı köyünün; Kırnık, Hozat’a bağlı Buzlupınar köyünün; Hiç, Merkez’e bağlı Demirkapı köyünün yöresel adıdır. Bu dört köy birbirine komşu köyler.
Dolayısıyla kuvvetle muhtemel ki, belgede Zimbik, Hiç, Kırnık, Bornak köylerinden “haydutlara öteden beri yataklık ve şeriklik eden” ve “ölü olarak ele geçirildiği” ifade edilen “395 haydut” arasında davacının annesi, 2 ve 4 yaşlarındaki kardeşleri ile diğer 16 yakını da var. Bu belge aynı zamanda davacı ve yakınlarının süngülenmesi olayını da içeriyor.
Bu telgraf belgesi, 1938’de Tunceli’de yürütülen askeri harekatın komutanlığını yapan dönemin 3. Ordu Müfettişi Orgenaral Kazım Orbay tarafından dönemin Başbakanı Celal Bayar’a gönderilmiş günlük harekât raporunu da içeriyor.
Her türlü hakkı var
Dersim soykırımı gibi ağır uluslararası insan hakları hukuku ihlalleri ve ciddi uluslararası insancıl hukuk ihlalleri içeren pratikler bakımından son derece yol gösterici nitelikte kurallar içeren Ağır Uluslararası İnsan Hakları Hukuku İhlâlleri ve Ciddi Uluslararası İnsancıl Hukuk İhlâlleri Mağdurlarının Çözüm ve Tazminat Hakkına Dair Temel Prensipler ve Kurallar’da öngörülen çözüm araçları şunlar: Hakların geri kazanımı. Rehabilitasyon. Devam eden ihlallerin durdurulması için etkili önlemler alma. Mağdurların, akrabalarının, tanıkların ve mağdura yardımcı olmak için veya ihlallerin artarak devamını engellemek için müdahale etmiş insanların güvenliğine ve çıkarlarına zarar vermemesi veya bunları tehdit etmemesi şartıyla gerçeklerin ortaya çıkartılması ve hakikatin tamamının kamuoyuyla paylaşılması. Kayıpların nerede olduklarının araştırılması, kaçırılan çocukların ve öldürülenlerin kimliklerinin tespiti için yapılacak araştırmalar ile cesetlerin bulunması, tanımlanması ve ailelerin ve toplumların kültürel pratikleri veya mağdurların vasiyet ettiği veya ettiği varsayılan şekillerde yeniden gömülmesi için verilecek yardımlar. Mağdurun ve mağdura yakinen bağlı kişilerin onurlarını, itibarlarını ve haklarını iade eden resmi bir açıklama veya yargı kararı. Sorumlulukların kabulünü ve gerçeklerin tanınmasını içerecek şekilde kamuoyundan özür dilenmesi, ihlâllerden sorumlu şahıslara karşı hukuki ve idari yaptırımlar. Mağdurlar adına düzenlenecek anma törenleri. İhlallerin doğru bir anlatımının uluslararası insan hakları hukuku ve uluslararası insancıl hukuk eğitimi ve çalışmalarına yönelik dokümanlara dahil edilmesi. Söz konusu ihlallerin bir daha tekrar edilmeyeceğine dair verilecek garantiler. Bu çözüm araçları literatürde bulunmasına rağmen Başbakan’ın üyesi ve başkanı olduğu Bakanlar Kurulu’nca Ali Doğan’a galiba çok görüldü.
Hatırlatmak isteriz: Literatürde soykırım, savaş suçu, insanlığa karşı suç hallerinde devletlerin, hükümetlerin neler yapması gerektiği fazlasıyla yazıyor. Galiba literatürde bir benzeri olmayan Türkiye’nin, Dersim 38 gibi ağır uluslararası insan hakları hukuku ihlâlleri ve ciddi uluslararası insancıl hukuk ihlalleri içeren bir sürece dair -aradan geçen onca zamana rağmen- hiçbir adım atmaması!
Devletin ve hükümetin Dersim ‘38’e dair artık adım atması gerekirken, 83 yaşında bir Dersimli olan Ali Doğan’ın sırtında ağır acıları ile literatür içerisinde davalar açarak ilerlemesi vicdani mi? İleri demokrasiniz Ali Doğan’la öldükten sonra mı buluşacak?
* Hukukçu, Dersim