CHP Dersim İl Başkanı Ali Rıza Güder, İlçe Başkanları ve partililerinde bulunduğu bir grup, Silivri Cezaevinde bulunan gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül’ü ziyaret ettikten sonra basın açıklaması yaptı. CHP Dersim İl Başkanı Ali Rıza Güder tarafından okunan basın metni ise şöyle:
“Sunday Times’ın genel yayın yönetmeni Harold Evans’ın İngiliz basınının “yarı yarıya özgür olduğunu” söylediğinden bu yana 40 yıl ve biraz daha zaman geçti. Bu söz bugün ülkemizin basın ve medya dünyası için de rahatlıkla söylenebilir. Küçük bir farkla… Günün koşullarında basın ve medyamızın yardakçı ve yandaş yarısı tümüyle özgürken, geri kalan yarısı gerçeğin peşine düştüğünde karşısında vergi denetçilerini, Ergenekon savcılarını ve vatansever katilleri bulmaktadırlar. Bir yarısı medyayı yönlendirme, sansür, şantaj, aldatma, tetikçilik, eğlence aracı olarak kullanırken haysiyetli olanlar bilgi verme ve aydınlatma aracı olarak görmektedir. Birinin elinde medya, Edward Murrow’un söylediği gibi “ışık ve kablo ile dolu bir kutudan” ibaretken, diğerinin elinde demokrasiyi ve özgürlüğü savunanların yeldeğirmenlerine savurduğu mızraktır.
Çünkü 6 Şubat 1852’de The Times’da yayınlandığından bu yana gazeteciliğin temel felsefesi olmuş şu sözler daima dürüst olanın aklında ve yüreğindedir;
“Basının birinci görevi, zamanın olaylarıyla ilgili en taze ve en doğru haberi elde etmek ve bunu derhal ortaya çıkartarak bütün bir ulusa mal etmektir.”
Hepimiz görünmez bir çevrede yaşıyoruz. Kesintisiz ve doğru bilgi akışı olmadıkça kör ve savunmasız kaldığımız bir dünyadır bu. Özgür basın olmazsa; o bakanın bileğine vurulmuş 700 milyarlık köle prangasını, tüm o köprülerin temelinde havuz medyasından haraç kesilen milyar Eurolar olduğunu, Somadaki ve Tuzladaki işçinin aslında birer köle olarak çalıştırıldığını ve MİT tırlarında aslında silah olduğunu bilemezdik. Ne yazık ki bugünün Türkiye'sinde dürüst gazetecilik bedelsiz değildir. Gerçeğin peşindeki gazeteci faşist dikta rejimlerinin en ucuz en adi suçlamasına uğramaktadır. Vatan hainliği.. Hitler faşizminde Carl von Ossietzky, Putin Rusyasında Anna Politkovskaya, Mc Carthy Amerikasında Edward Murrow'un kaderini Erdoğan rejiminde Can Dündar ve Erdem Gül paylaşmaktadır.
Niçin buradayız ve ne umuyoruz!! Arkamızda soğuk hapishane duvarları ve önümüzdeki şu boşluğa haykırdığımız sözlerin kime ulaşmasını ve ne etki yaratmasını bekliyoruz ki? Türkiye Cumhuriyeti ordusunun neredeyse lağvedildiği, Genel Kurmay Başkanı’nın terör örgütü liderliğinden hapis yattığı, haberciliğin bedelinin “kara gömlekli” ve “uzun bıçaklı” yargıç ve polisin elinde hapislerde sürünmek olduğu bu ülkede ne gücümüz olabilir ki! Buradayız çünkü Robert Kennedy’nin bundan 50 yıl ve biraz önce söylediği şu sözler her zaman kulağımızın bir köşesindedir; “Ne zaman bir insan bir ideal uğruna, başkalarının yaşamını güzelleştirmek için veya haksızlığa karşı başkaldırdığında, baskı ve zorbalığın duvarlarını yıkan küçücük bir umut dalgası yaratır.”Bu umuda sarıldığımız için buradayız; özgürlük uğruna özgürlüğünden ve yeri geldiğinde yaşamından vazgeçmenin boşuna olmadığına inancımızdan ve bu şiara inanmış iki haysiyetli ve dürüst adamın önünde saygı duruşunda bulunmak için buradayız. Onlar ise Suriye’de ve Irak’taki kirli savaşta “demokrasinin cephanesi” olmak yerine “ırkçılığın ve mezhepçiliğin süngüsü” olmayı yeğlemiş, insan kalbi yiyen insanların başını kesen iblislere silah taşırken suçüstü yakalanmış bir tiranın kabadayılığı karşısında boyun eğmedikleri diz çökmedikleri için buradalar...Can Dündar ve Erdem Gül, sade yurttaşa atalarımızın bu ülkeyi özgür ve cesur insanın yurdu olsun diye kurduğunu hatırlattılar. Ve sadece bu da değil. Bize ilham verip kim olduğumuzu da hatırlattılar. Bizler özgürlük savunucuları olduğumuzu söylüyoruz.. Öyleyiz de... Tarihimiz tanığımızdır ki korkakların soyundan gelmiyoruz. Ve mantığını yitirmiş bir hükümetin tehdit ve şantajlarına boyun eğmeyeceğiz.
Can Dündar ve Erdem Gül sadece geçici bir süre daha buradalar. Her Türkiye aydınının uzun yolculuğunda yolunun mutlaka düştüğü bu hapishanede, kimilerinin hapishane ranzası dediği “haysiyetin sade tahtında” gururla gülümsüyorlar. Kısa bir süre daha.”