Tanrının yarattığı yaşama hakkı olan, size zararı olmayan, doğada, kendi evi sayılan yerde, bölgesinde, yaşayan doğayı zenginleştiren, süsleyen, bir canlıyı, av sporu maskesiyle katletmek resmen cinayettir.
İnsan kimliğiyle bu cinayetleri işleyenler, resmen insan değillerdir. Birer canavardırlar. İlkel sözcüğünün, yakıştırmasını bile bu canavarlar için kullanmaktan imtina ediyorum. Çünkü ilkel insanlar, çaresizliğin dışında keyfi olarak bu canlara kıymazlardı. Yiyecek bir şeyleri olmadığı mağara hayatı yaşadıkları için avlarlardı. Şimdiler de, bu çağda sofraları dolu olan bu insanların, spor maskesi adı altında bu kıyımları yapmaları İnsanlık kimliğine yakışmayan canavarlıktır. Vahşettir.
Toplumlarda giderek artan duyarlık sonrası bu tür canavarlıkların sona ereceğini ummuştuk. Yanılmışız. Güvenliğimizden yaşamımızdan sorumlu Devletimiz, bizzat bu canavarları teşvik ederek, bu vahşetlerin, cinayetlerin işlenmesine izin vermektedir. Devlet Babamız, Bu doğa katillerini, para karşılığı katliama davet etmektedir. Onlardan para alarak ‘gelin ’parasını verin. Dersim Doğasındaki, Dersim halkının inancına göre KUTSAL sayılan, Hızır’ın dağ keçilerini, yaban domuzlarını, katledin. Diyor. Uygar ülkeler, doğalarında yaşıysan canlılara, kıymazken, korurken, bizim ülkemiz, o ülkelerden insanları para karşılığı doğamızdaki canlıları katletmeleri için davet etmektedir. Hâlbuki devlet kendi doğasının, zenginliği olan canlıları, bütünüyle korumakla görevli, sorumlu olmalıdır. Hele hele para karşılığı asla katledilmesine izin vermemelidir.
Geçen yılda devlet tarafından davet edilen doğa katillerinin katliam yapmalarına toplum izin vermemişti. O zaman da yazmıştım. İlimizdeki görevli, yetkili, doğa sorumluları, paralı doğa katliamına izin vermeyecek tedbirleri, önceden almalıdırlar. Av için izin verilmek istenilen bölgenin, yöre halkı tarafından kutsal mekân kabul edildiği, o mekânda yaşayan dağ keçilerinin, katledilmesinin, günah olduğunu rapor edip, av ihalesinin, doğamızda yapılmasını engellemelidirler.
Doğa katillerinin, katlettikleri yaban domuzunu, arabalarının arkasında sürükleyerek taşımaları, insanım diyen birinin yapacağı görüntüler, değildir.
Kınalı keklikler, doğamızın bir nevi endemik türleri sayılan süsü zenginliğiydi. Ne yazık ki, o güzelliği eskiden gördüğümüz gibi, göremiyoruz. Sesini, eskiden dinlediğimiz gibi dinleyemiyoruz. Giderek daralan doğa alanları, bu güzelliklerin, canlıların, giderek tükenmesine, yol açmaktadır. Sokakta koruduğumuz kediler, köpekler, kargalar gibi doğadaki canlıları da korumak, bizlerin, insanlık görevi olmalıdır.
Kırsal alanda, yaralı bir atmacayı gören jandarma, yakaladığı atmacayı, tekrar doğal yaşam alanına bırakılmak üzere tedavi ediyor. İnsanlık görevini yapıyorlar.
Büyük bir umutla beklenen kar, bir türlü istenildiği kadar yağmadı. Barajlar kurulduktan sonra kar, doğamızı, terk etti kaçtı. Özlediğimiz sokakları dolduran kar bir türlü yağmadı. Kar merkezi, Munzur’un doğum yeri Ovacık’ta da kar yok. Hemen her gün arar sorarım. Ora. Dan da sevindirici haber alamadım.
O beş günlük karne, dinlenme tatili, bitmek üzere. Öğrencilerin çoğu öğretmenlerinin verdiği yüklü ödevler, nedeniyle, dinlenme, oyun, gezi, yapamadılar. Öğretmenleri ödev vermemiş öğrenciler, dinlendiler. Gezdiler. Arkadaşlarıyla, yakınlarıyla bir araya gelip oyunlar oynadılar. Tatilin tadını çıkardılar.
Milli Eğitim Müdürünü aradım. Ankara’daymış. Okullarda öğrencilere öğlen yemeği verebilmeleri için Ankara’da, Milli Eğitim Bakanlığının kapısını çalarak, gerekli ödeneği çıkarmaları için görüşmeler yapıyorlarmış. Umarız, ihtiyaçları olan ödenekleri sağlayarak dönerler.
Öğlen yemeklerini yiyecek parası olmayan yoksul aile çocukları öğlen yemeklerini bedel ödemeden okullarında yerler.