Üçü de, ülkede değişimin özgürlüğün fideleri, öncüleriydi. Ülkelerinin siyasi-ekonomik olarak bağımsızlığını istiyorlardı. Çalışanların, üretenlerin, işçilerin haklarını savunuyorlardı. Bütün suçları buydu. Devrimci olmaktı. Cinayet işlememişlerdi. Düzenin ülkede işçilerin, köylülerin, yoksulların yararına değişmesini istemişlerdi.
Tıpkı Cumhuriyet tarihinin bir başka kara lekesi olan Mendereslerin yargılanması gibi, emir komuta zinciri içindeki askeri rejimin, mahkemelerinde yargılandılar. Savunmalarının, evrensel hukuk kurallarının, bir anlam ifade etmediği yargılama sonucu, ölüme mahkûm edildiler. Çünkü ölümle cezalandırılmaları istenmişti.
6 MAYIS 1972’de bir köyde öğretmendim. 5 Mayıs günü radyo, Sıkıyönetim askeri mahkemesinin verdiği idam cezalarından, Yargıtay’ın onayladığı 3 idam cezasının, TBMM’sinde Adalet Partisinin çoğunluk oyları ile kabul edildiğini ilk haber olarak verdi. Bu beklediğimiz bir haberdi. İnfazın tıpkı Menderesler gibi geciktirilmeden yapılacağını tahmin ettiğimden hanıma, ‘Hanım üç fidan bu gece toprağa düşecek.’ dedim. İnanmak istemeyerek yüzüme baktı.
Sabahın ilk haber saatinde radyoyu açtım. Yanılmamıştım. Belkide anne olan TRT’nin bayan spikeri, beklentimi doğruluyordu. İlk haber olarak veriyordu. Üç fidan yeniden doğmak için toprağa düşmüştü. Süleyman Demirel bir aşiret ağası gibi kan davası güttüğü Mendereslerin intikamını üçe, üç almıştı. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, tıpkı Mendereslerin idamını durdurmak istemesi gibi, Denizlerin, idamlarının kabul edilmemesi için çok çaba sarf ederken, Adalet Partisi ve onun Genel Başkanı Süleyman Demirel, adeta açıkça bir intikam almak için idamların mecliste onaylanmasını sağlamıştı. Hâlbuki Denizlerde Mendereslerin idamına karşılardı.
Denizleri, idama mahkûm ettiren, hala, ‘Pişman Değilim.’diyen askeri savcı BAKİ TUĞ, Deniz’in idam sehpasında yaptığı, Türk ve Kürt halklarını selamladığı tarihi konuşmasını engellemek isteyen, infaz savcısı SAMİ UĞUR, infazları ağzında sigarası ile keyifle izleyen, mahkeme başkanı, Ali Elverdi astırmamıştı onları. Mendereslerin kan davasını güden Süleyman Demirel astırmıştı.
Üç fidanın, toprağa düştüğünün ünlü tanığı, onlarla birlikte tarihe geçen onların acısını bir ömür yaşayan, gözlerindeki yaş 39 yıldır kurumayan onlara hep hasret çeken, HALİT AĞABEYLERİ (AVUKATI), Üç fidanın toprağa düştükleri, 6 Mayıs tan bir gün öncesi,
5 Mayısta, 90 yaşında onlara kavuştu. Dinmeyen hasret sona ermiş. HALİT ÇELENK 39 yıl arkalarından ağladığı gözyaşı döktüğü, özlediği, müvekkillerine sevdiklerine kavuşmuştu. Bu bir ilahi buluşmaydı. Bu bir ölümsüz sevgililerin buluşmasıydı.
Onlar ölmedi. Onlar işçilerin, köylülerin, Türk ve Kürt Halklarının gönlünde ölümsüzleştiler. Sevginin Denizine gömüldüler. Onlara gönüllerinde yer verenler, taht kurmalarına izin verenler, bu yıl 2011 yılında Ankara ASRİ MEZARLIKTA, Üç fidanla, onlara kavuşan avukatını birlikte andılar.
Bir ömür boyu aynı yastığa baş koyduğu, Üç fidanın arkasında birlikte ağladıkları, eşini, onların ölüm tarihinde bir gün önce kaybeden üç fidanın sevgili ŞEKİBE ablaları, artık yalnızdı. Merak etmesinler, O yalnız onların ablaları değil. Onları sevenlerin, işçilerin köylülerin, Türk ve Kürt Halklarının da ablasıdır.
6 Mayıslarda, hep o iki düğmeli radyo gözümün önüne gelir.
İçimden o haberi verdiği için kızarım ona.