O gözlerini denizlerden saçlarını altından almıştı. Güldükçe, gülen yüzünde mavi sarı, beyaz çiçekler açardı.
Basın emekçisiydi. Adı CEMDİ. Halkının gözü kulağıydı. Onların görmediklerini görür, duymadıklarını duyardı. Duyduklarını gördüklerini, halka insanlara götürürdü. Onlarında duymalarını, işitmelerini sağlardı.
Boynunda asılı, fotoğraf makinesi kamerası onun bir parçası, SİLAHIYDI. Onunla yaşam kavgasını sürdürürdü. Yaşananlara tanık olurdu.
Karanlıkta kalmasına izin vermediklerini aydınlatmak için, her türlü tehlikeyi göze alarak koştururdu.
23/Ekim/2012 tarihinde Van’da meydana gelen depremde yaşanan acıları paylaşmak için, Van’a koşmuştu. Orada, o, yıkımda yaşananları bütün dünyaya duyurmak için gitmişti.
Yetkililer tarafından depreme dayanıklı olduğu söylenen otelde kalıyordu.
İkinci bir depremde, yıkımda, oda sağlam dedikleri otelin enkazı altında kalmıştı.
Kap karanlıkta saatlerce aydınlığa çıkmayı beklemişti. Onu aydınlığa çıkarmak isteyenler, karanlığı yenememişlerdi. Gözlerini denizlerden almış, deniz gözlü, karanlığın içinde denizler kadar mavi gözlerini bir daha açmamak üzerine kapatmıştı.
Meslektaşı arkadaşları bir zamanlar, keçileri güttüğü, pınarlarından su içtiği, ÇIĞIRLI köyündeki ebedi istirahatgahında, kendisini ziyaret ettiler. Onun Deniz rengi gözlerine, çiçekler açmış yüzüne, bakarak onunla konuştular.’Seni seviyoruz. Seni unutmayacağız dediler. O da biliyordu unutmayacaklarını.
Gülen yüzü bir kez daha gülmüştü.
Fikri TAŞ