AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin grup toplantısında Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’yı hedef alarak, “Ne zamandan beri terörle iç içe olanlar TTB gibi önemli bir kuruluşun başına geçebiliyor. TTB, bunun gibi kimi meslek kuruluşları açıkça Anayasa’ya aykırı faaliyet içindedir. Çoklu baro çalışmasının bir benzerini yapacağız” dedi.
Konuya ilişkin açıklama yapan Dersim Barosu Yönetim Kurulu, "Şebnem Korur Fincancı ve Türk Tabipler Birliği yalnız değildir" ifadelerine yer verdi.
Açıklama şöyle:
"Erdoğan’ın söylediklerine bakınca, bütün meslek odalarında “çoklu oda” sistemine geçileceği, diğer ayrıntıların ise odaların kendine has özellikleri dikkate alınarak yapılacağı anlaşılıyor. Tabii burada “gereklilik ölçütü”; AKP ve MHP’nin odalardaki etkinliğini artırarak iktidarının “arka bahçesi” yapmak ama bunu yapamadıklarında da onları parçalama, etkisizleştirme ve toplum indinde itibarsızlaştırmak, bunun için ellerinden geleni yapmaktır!
Bu iddiasının kanıtı olarak da Erdoğan, birkaç hafta önce, yüz binden fazla hekimin üye olduğu TTB’nin seçime katılan üyelerinin oylarının yüzde 67’sini alarak TTB’nin Merkez Konseyi Başkanlığına seçilen Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’yı gösterdi!
TTB: TEHDİTLERE VE SUÇLAMALARA KARŞIN MÜCADELEYE DEVAM!
Şebnem Hoca, akademik kariyerini yaptığı bir adli tıp uzmanı hekim olmanın hakkını her zaman verirken; mesleğini de insan hakları mücadelesinin hizmetine vermeyi başarmış bir hekim, bir aydın, bir insanlık sevdalısıdır. Dahası Şebnem Hoca, adli tıpçı bir insan hakçısı olarak sadece ülkemizde değil BM’den Uluslararası Af Örgütüne, AİHM’ye kadar uluslararası insan hakları çevreleri tarafından da alanında bir otorite olarak kabul edilen, insan haklarıyla bağlantılı devasa sorunların çözümünde de fikirlerine değer verilen...varlığı ve çalışmalarıyla ülkemizin ve halklarımızın onuru olan bir mücadele insanıdır!
Nitekim TTB, dün yaptığı açıklamada, “Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, geçmişte olduğu gibi bu dönemde de TTB’nin, hekimlerin mevcut tutum ve değerlerini gözetecek olan Merkez Konseyin bir başkanı olarak görev yapacaktır... Asıl hedefin de halk sağlığı için gerçekleri söylemekten geri durmayan hekimler ve onların örgütlülüğünü yıpratma, ortadan kaldırma çabaları olduğu çok açıktır” diyerek, hem Şebnem Hoca’nın hem de TTB’nin tehditler ve suçlamalar karşısında geri adım atmadan, halkın sağlık hakkını savunmada ısrar edeceğini ilan etmiştir.
Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, doğrudan kendi alanı olmayan konularda da müdahil olup bedel ödemiş bir aydındır.Evrensel gazetesi yazarı olan ve Kapatılan Özgür Gündem gazetesi ile dayanışmak amacıyla başlatılan “Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği” kampanyasına katılan ve hakkında “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla dava açılarak hapis yatan Şebnem Hoca, basın özgürlüğü mücadelesinin sadece gazetecilerin ya da ağır sansür baskısı altındaki basın kurumlarının meselesi olarak görülemeyeceğini tutumuyla ifade eden az sayıda isimden biri. Ölüm oruçlarında hayatın kazanması için mücadele veren az sayıda insandan biriydi yine. Onun ve arkadaşlarının hayata dair örnek pratikleri tarihin içinde onurlu yerleriyle duruyor.
"TEMEL HAKLAR İÇİN BİRLİKTE MÜCADELEDE ŞARTTIR"
Evet, çarşamba günü partisinin grup toplantısında Cumhurbaşkanı, Şebnem Hoca’yı ve TTB’yi hedef göstermiştir. Ama elbette ki, bu konuşmasında , tüm meslek örgütlerine yönelik olarak hem onların kuruluş yasalarının değiştirileceğini hem de bu örgütlerin içine yönelik operasyon yapılacağını açıkça ilan etmiştir.
Bu yüzdendir ki, sorun sadece TTB’ye yönelik saldırı değil bütün meslek örgütlerine, onların şahsında da bu örgütlere üye milyonlarca hekim, mühendis, eczacı, muhasebeci,... gibi her meslekten emekçilerin örgütlerine saldırıdır. Meslek örgütlerinin AKP ve MHP’nin “arka bahçesi” olması için yapılan hazırlıkların tamamlandığı da açıkça Cumhurbaşkanı ağzından ilan edilmiştir. Bunun için tarih de verilmiştir: Yeni yılın başı!
Bu yüzden de Erdoğan’ın açıklaması; TTB ve diğer meslek örgütlerinin ortak bir mücadele hattına girmeleri için hiç vakit geçirmemeleri gerektiğini göstermektedir. Her meslekten emekçiler ve ilerici demokrat bütün güçler, ileri işçi ve mücadeleci sendikalar; meslek örgütleriyle acilen mücadele birliği içine girmelidir.
Bilimin ve onun işaret ettiği aklın yerine gücün ve otoritenin kurallarının hakim olduğu bir toplumun, 16. yüzyıldaki o karanlıklar çağından kurtulamayacağını hatırlatmaya gerek var mı?
“Çoklu Baro Sistemi”ne karşı mücadelede yaşananlardan çıkarılan dersler, ve bu konudaki yakın geçmişteki tartışmalar dikkate alındığında bundan sonrasına dair ortak mücadeleyle hazırlanmanın ötesinde her şey boş laftan öte geçmez!
Biliyoruzki ; hayatta iz bırakmadan yaşayıp ölen ve ölü taklidi yapanlar hakkında hiçbir şey bilmiyoruz.Tarih yazmak ve tarihe not düşmek ortaklaşarak birlikte mücadele ile olur."