Eskiden Dersimin hangi mahallesinden oturursanız oturun şöyle bir kapının önüne veya tek katlı damınızın üzerine çıktığınızda çevrenizde meşe veya meyve ağaçlarını, başınızı kaldırdığınızda her mevsimini tüm içtenliğiyle yüreklerimize hissettiren ve yaşatan 4 mevsimini, soluduğunuzda ciğerlerinizi dolduran dünyanın en sağlıklı havasını alırdınız. Çocukların üzerinde oyun oynadıkları saf ve halis dersim toprağı vardı. Komşuluk ilişkileri çok yakın fakat balkona çıkıldığında evler birbirine el değmeyecek kadar uzakta bulunurdu.
Lanet olsun... Kızmamak elde değil !
Dersimi beton yığınına çevirdiler adeta. Ne çocukların üzerinde oyun oynadıkları toprağı ne de pencereye çıktığında karşında görünen o dağlar var artık.
Kentleşmenin en güzel örneklerinin sergilenmesi gereken bir avuç Dersimde, on yıllardır süregelen imar planındaki yanlış uygulamalara, çoğu müteahhitlerin ve arsa sahiplerinin daha çok kazanma hırsıda eklenince bakıyoruz ki Dersim beton yığınına dönmüş durumda. İyi örnek vereceklerimizin sayısı bir elin parmağını aşamıyor. Dersimin yüzü aşkın cadde ve sokağı sadece beton bina ve neredeyse olmayan kaldırımlardan oluşuyor. Sokağında veya kapısının önünde tek bir ağaç bile olmayan binlerce beton yığını ev.
Daha çok yeşil alanı olan binaları tercih etmek yerine insanlarımız tercihini daha büyük olan evlerden yana kullanıyor. Bu durumda müteahhitleri ve arsa sahiplerini daha çok inşaat yapmaya itiyor. Şehir merkezi olan Moğultay Mahallesi sadece bina, yol veya kaldırımdan oluşuyor. Yeşil alan yok denilecek kadar az. Yapılaşmanın hızla geliştiği Atatürk mahallesinde ise durum benzer bir şekilde hızla ilerliyor. Son olarak 18. maddenin uygulanmaya konulmasına rağmen Atatürk mahallesinde yeşil alanı hiç olmayan, bitişik nizam adı altında çarpık yapılaşma örnekleri çoğaldıkça çoğalıyor. Yüzde 25-30 u aşmaması gereken birçok yerde inşaat alanının % 70 lere kadar çıktığı görülüyor. Duvarlarla çevrelenmiş arsalarda ne yeşil alan bırakmışlar, ne park nede otopark alanı. Bu ve benzer yapılaşmaları imar kanununa dayanarak yapmak ve izin vermek bu şehri çirkinleştiriyor. Atatürk mahallesinde Yurtkurun yukarı kısımlarına yapılan binalarda bunu yerinde görebilirsiniz. Bu olumsuz örnekleri Alibaba mahallesinde de yavaş yavaş görmeye başlıyoruz. Alibaba mahallesinin Munzur’a bakan kısımlarında beton binalar yükselmeye devam ediyor. Cumhuriyet mahallesinde de yeşil alanı veya çocuk parkı olmayan binaların sayısında artış görünüyor. Cumhuriyet mahallesinin şimdiki halini gelecekte çok arayacağız.
Çarpık yapılaşma bununla bitmiyor. Beton molozuna dönmüş Dersim şehrinde daha önceden yol olarak ayrılmış bölümler ortadan kaldırılarak burası arsalara tahsis edilmiş durumda. En kötü örneği Moğultay mahallesinde Hastane Caddesi ile Ata sokak arasında olan kısımda görülmektedir. Ortasında yol geçmesi gerekirken bu durum önceki belediyeler döneminde ortadan kaldırılmış. Binaların balkonları neredeyse birbirine değecek gibi duruyor. Örneğin burada yani ara bölümde yer alan binalarda yangın çıksa ne itfaiye girebilir nede müdahale edilebilir. Yani durum vahim. Dilerim böyle bir facia yaşanmaz.
Binaların pencere ve balkonları birbirine değen apartman sayısı yüzlerce. Dağı yıkıp yüzde 80 civarında eğimi olan yamaçlara inşaat dikmek de Dersim’e özgü olsa gerek. Eğimli arazilerde binaların arkasına çekilen ve 7-8 metreyi bulan istinat duvarları gelecekte tehlike oluşturabilir.
Artık inşaat yaparken müteahhitler arsaların yüzde kaçına imar yapabilirim diye bakıyorlar. Yani hangi arsalara daha çok inşaat ruhsatı alıp, daha az yeşil alan bırakırım diye bakıyorlar.
Yazık…. Bu kente, Dersim’e yazık. Açtığımız her penceresinden ve çıktığımız her balkonundan karşı dairenin balkonu ve penceresiyle karşılaşmak ne kötü. Daha ciddi kötü yapı örnekleriyle karşılaştığımız Dersim'de bir elin parmaklarını geçmeyen İyi örnek olarak Yaşamkent sitesi ve Safir evleri çekinmeden verebiliriz. Dilerim bu işi yapan mimar ve mühendislerimiz hiç değilse bundan sonra daha güzel örneklerle çıkarlar karşımıza. Ve vatandaşlarımız dairelerini seçerken daha özenli davransınlar artık. Büyük daireler seçmek yerine, daha çok yeşil alanı olan, çocuklarının oyun oynayabilecekleri parkı olan ve kendilerini gerçekten mutlu hissedebileceklerine inandıkları projelere yönelsinler.
Haydar ÇETİNKAYA