Yaban hayatı ve bitki türü bakımından en zengin bölgelerin başında gelen Dersim coğrafyası ekolojik yıkımla karşı karşıya. Üzerinde çoğu kaçak yapılan 5 büyük baraj ve HES’in olduğu Dersim’de toplamda 27 baraj ve HES projesi hazırlandı. Yıllardır baraj ve HES’lere karşı açtığı davalarla hukuk mücadelesi yürüten Dersim Baro Başkanı Barış Yıldırım yapılan, yapım aşamasında olan ve iptal edilen baraj ile HES’lerin hukuki süreçlerini anlattı.
‘TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK SU TOPLAMA HAVZASI’
Dersim’de bulunan akarsuların başta Munzur ve Peri olmak üzere Türkiye’nin en büyük su toplama havzası olan Fırat Havzası’nın temel dinamiği konumunda olduğunu söyleyen Yıldırım, Türkiye’nin su dinamiğinin yaklaşık üçte birinin Dersim coğrafyası sınırları içinde olduğunu dile getirdi. Bölgenin yüzde 75’inin dağlık, yüzde 5’inin sadece plato şeklinde olduğunu ifade eden Yıldırım, durum böyle olunca bölgeye dönük çok ciddi baraj ve HES projelerinin planlandığını ve hayata geçirildiğini kaydetti.
‘6 BARAJ VE 8 HES PROJESİ MEVCUT’
Dersim’e ilişkin olarak şu ana kadar planlanmış ve inşa edilmiş toplam 27 baraj ve HES projesinin bulunduğu bilgisi veren Yıldırım, bu projelerden ilkinin 1961 yılında Çemişgezek ilçesi üzerinde bulunan Tağar Çayı üzerinde kurulan Çemişgezek HES projesi olduğunu anımsattı. Ardından Munzur projesi olarak nitelendirilen projeler ile özellikle Munzur ve Pülümür suyu üzerinde toplamda 6 baraj ve 8 HES’in öngörüldüğünü aktaran Yıldırım, “Bu projelerden ilki kaçak şekilde Mercan suyu üzerinde Munzur Milli Parkı üzerinde 1985 yılında inşa edilmeye başlanıyor. Mercan regülatörü ve HES 2003 yılında enerji üretimini alıyor. Biz bu projenin kaçak olduğunu 2010 yılında açığa çıkardık. Diğer proje Munzur kapsamında ilimizde Mazgirt Köprüsü mevkiinde gövdesi inşa edilen 17 Ağustos 2009’da da su tutumuna başlayan Uzunçayır Barajı ve HES projesi. Hali hazırda bu halen enerji üretiyor. Bu projenin de kaçak olduğunu ortaya koyduk. İmar planları hala bulunmuyor. Bu projenin inşa edilmesiyle Munzur ve Harçik sularının Dersim şehir merkezinde birleştiği noktada yer alan Gola Çetu (Xızır’ın Gölü) sular altında kaldı” dedi.
‘PÜLÜMÜR BARAJI VE HES PROJESİ SONLANDIRILDI’
Munzur projesi kapsamındaki 6 baraj ve 8 HES projesinden de birinin Pülümür Çayı ve Harçik Çayı üzerinde olduğunu söyleyen Yıldırım, bu baraj ve HES projesinin ÇED sürecinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından sonlandırıldığını belirtti. Yıldırım, sonlanan projenin gerekçelerinin ise bölgede çevre düzeni planına göre ekolojik karakterin korunması gereken alan olması, bölgede diri fay hatlarının bulunması, bölgenin sürekli heyelana maruz kalması gibi gerekçeler olduğunu aktardı.
‘MUNZUR VADİSİ KORUNMALI’
Munzur Milli Parkı sınırları içerisinde yapımı planlanan 4 baraj ve 5 HES projesinin bulunduğunu vurgulayan Yıldırım, Munzur’da yapılmak istenen baraj ve HES’lere ilişkin şunları söyledi: “Şunu ifade etmek isteriz biz 2010 yılında şuan için acele kamulaştırma kararı alınan Konaktepe Barajı ve Konaktepe HES I ile HES II projesine Enerji Piyasası Denetleme Kurulu (EPDK) tarafından lisans verilince dava açtık. Danıştay 13. Dairesi o dönem yürütmeyi durdurma kararı verdi. Sonuç olarak gerek HES şirketi gerekse de EPDK’nin yürütmeyi durdurma kararına yaptığı itirazsa Danıştay İdari Davalar Kurulu tarafından reddedildi. Hali hazırda bu karar kesinleşmiş durumda. Danıştay kararı yürürlükte. Danıştay kararında şunu ifade etmişti; Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) tamamlanmadan projenin çevresel etkileri analiz edilmeden, kesinlikle projelere ilişkin hiçbir karar alınamaz. Fakat süreç devam etti. Hal böyleyken dönemin Çevre ve Orman Bakanlığı 18 Nisan 2011 tarihinde 10 ayrı üniversiteye 9 ayrı rapor hazırlatarak Munzur Vadisi baraj projelerinin hayata geçirilmesi için start verdi.
18 Nisan 2011 tarihinde Çevre ve Orman Bakanlığı Munzur Milli Parkı’nda yapımı planlanan 4 baraj ve 5 HES ile daha önce kaçak yapımı yapılan Mercan Baraj ve HES’e ‘Üstün Kamu yararı vardır’ diyerek izin verdi. Biz bu karara da dava açtık. Netice itibariyle önce İdare Mahkemesi davamızı reddetti. Sonrasında Danıştay 10’ncu Dairesi Munzur Milli Parkı’nda planlanan tüm baraj ve HES projeleri ile kaçak Mercan ve HES’in Çevresel etkilerinin analiz edilmesi gerektiğini ve buna göre karar alınması gerektiğini ifade etti. Bu karar da yürürlükte hala duruyor. Şimdi hal böyleyken Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2016 yılı başlarında Munzur Vadisi Milli Parkı sınırları içerisinde yapımı planlanan Konaktepe Barajı ile Konaktepe HES I ve HES II için Nazım ve Uygulama İmar planlarını onayladı. Bu planlamalara karşı biz de hukuksal süreç başlattık. Mahkeme keşif kararı verdi. Bu planlaması dahi hukuksuzdu. Çünkü mahkeme kararları vardı. Süreç böyle devam ederken yakın zamanda da 13 Ocak 2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla Konaktepe Barajı ve Konaktepe HES I ve HES II için acele kamulaştırma kararı alındığına vakıf olduk. Buna karşı da hukuksal girişimlerimiz oldu ve olacak da.”
‘600 BİTKİ TÜRÜ BULUNMAKTA’
Danıştay kararına rağmen Konaktepe Barajı’na ilişkin “Acele Kamulaştırma” kararı alınmasını hukuksuzluk olarak değerlendiren Yıldırım, bir diğer hususun ise Munzur Vadisi Milli Parkı’nın Dünya Kültür Mirası listesinde yer alması gerektiğini söyledi. Munzur Üniversitesi senatosunun bu konuya ilişkin hazırlamış olduğu raporunun da bulunduğunu hatırlatan Yıldırım, “Biz de Tunceli Barosu olarak Munzur Vadisi Milli Parkı’nın Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınması ve önerilmesi ile ilgili dava açtık. Şuan davamız devam etmektedir. Dersim’deki belediyelerimize de bu konuda çağrıda bulunduk. Belediyelerimizin de bu davaya dâhil olması noktasında bir görüşümüz oldu. Ayrıca Munzur Vadisi Milli Parkı birinci derece doğal sit olarak tespit edilmesi gereken alanlardandır. Munzur Vadisi Milli Parkı hali hazırda saptanmış bin 600 bitki türü bulunmaktadır. Bunların yüzde 18’i endemik türdür. Yapılan araştırmalar geliştikçe bu sayının daha da artacağını düşünüyoruz. Ayrıca Munzur Vadisi Milli Parkı’nda şu ana kadar saptanmış çok sayıda endemik yaban türü de bulunmakta. Bölgede Anadolu Pars’ının yaşadığına dair bulgulara rastlanılmakta. Bu konuda bilimsel tespit ve mütalaalarda var. Ayrıca Munzur Alası olarak tarif edilen balık sadece yeryüzünde Munzur’da yaşayan bir balık türü. Bunun dışında yöreye has başkaca çok sayıda yaban hayatı yaşamı söz konudur. Vaşaklar, dağ keçileri, boz ayılar bunun örnekleri olarak sayılabilir” diye belirtti.
‘PERİ’DE 6’SI BARAJ TİPİ 9 HES PROJESİ’
Seyrantepe Barajı, Tatar Barajı, Pembelik Barajı ve bunlara bağlı HES’lerin kaçak olduğunu, bunların mahkeme kararlarıyla da sabit olduğuna dikkat çeken Yıldırım, bu projelerin nazım imar ve uygulamaları bulunmadığını, dolayısıyla bu projelerin kaçak şekilde başlanıp tamamlanan projeler olduğunu söyledi. Yıldırım, “Yani dünyanın hiçbir ülkesinde rastlanılmayacak bir durum söz konusu oldu. Bingöl dağlarından başlayarak, Elazığ-Dersim sınırlarını belirleyen Peri suyu Keban Baraj gölüne akar. Bu su üzerinde 6’sı baraj tipi toplam 9 HES inşa edildi. Peri coğrafyasının ekosistemi ortadan kaldırıldı. Dünyada bunun örneğine rastlayamazsınız. Bunu da açık ve net ifade edelim” ifadelerini kullandı.
‘ÇEMİŞGEZEK’TE ACELE KAMULAŞTIRMA İPTAL ’
Çemişgezek ilçesinde bulunan Tağar Çayı üzerinde projelendirilen Tağar Regülatörü ve HES projesi bulunduğunu ifade eden Yıldırım, bu projeye karşı açılan 5 ayrı davanın bulunduğunu belirterek, acele kamulaştırma kararlarının 2 ay önce iptal edildiğini aktardı. Yıldırım, “ÇED gerekli değildir kararını iptal ettirdik. Projenin lisansına ve ÇED olumlu kararına karşı açtığımız davalar devam ediyor” şeklinde konuştu.
‘PÜLÜMÜR’DE DİKKAT ÇEKEN SU SAMURLARI ETKİSİ’
Pülümür’de Karasu üzerinde planlanan Sansa Regülatörü ve HES’e karşı açılan davada olumlu neticeler elde ettiklerini ifade eden Yıldırım, şunları aktardı: “Şu an için şirket projeden vazgeçti. Yine Armağan Regülatörü ve HES projesine karşı girişimlerimiz devam ediyor. ÇED olumlu kararına karşı açtığımız davada Danıştay önemli bir karar verdi. Yörede su samurlarının yaşadıklarına dikkat çeken bir karardı bu. Ayrıca yine Pülümür Nehri üzerinde planlanan Pülümür Regülatörü ve HES projesi de bulunmaktadır. Projelere karşıda çok yönlü girişimlerimiz oldu. Takibimiz devam etmektedir.”
‘DERSİM ADETA BİR ADAYA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ’
Hozat, Pülümür ve Pertek’teki HES projeleriyle ilgili başlattıkları hukuki sürecin sürdüğünü aktaran Yıldırım, Dersim’de inşa edilen 5 barajın akarsu ekosistemine büyük zarar verdiğini dile getirdi. Buradaki yaban hayatına, bitki habitatlarına büyük zararlar verildiğine dikkat çeken Yıldırım, “Pek çok arkeolojik alan su altında kaldı. Bunun dışında verimli tarım toprakları sular altında kaldı. Bunlar dışında insan ve toplum yaşamına dönük ciddi olumsuz etkiler oldu. Dersim coğrafyasının artık baraj ve HES projelerini kaldırmayacağını düşünüyoruz. Bu bilimsel olarak da böyle. Baraj ve HES projelerinin geniş Dersim coğrafyasında Bingöl, Elazığ, Erzincan, Muş ve Malatya gibi illerde de söz konusu. Böylelikle Dersim adeta bir adaya dönüştürüldü. Dersim sınırlarını genelde belirleyen akarsular olduğu için ve bu akarsular üzerinde genelde barajlar inşa edildiği için bu da bölgeyi tam anlamıyla ekolojik ve kültürel yok edişe doğru da götürüyor” ifadelerini kullandı.
‘BİTKİ ÇEŞİTLİLİĞİ HOLLANDA’DAN FAZLA’
Maden Ocakları için yapılan başvuruda bilirkişi raporunun, Munzur Havzası’nın son derece önemli bir havza olduğu, sahip olduğu bitki çeşitliliği bakımından Hollanda’dan daha fazla bitki içerdiği, İngiltere ile neredeyse eşdeğer bir bitki miktarı içerdiği, yine Anadolu Parsı dahil neslinin tükendiği sanılan çeşitli canlı türlerine ev sahipliği yaptığı ifade edilerek ayrıntılarıyla ortaya konulduğunu söyleyen Yıldırım, “Bunlar dışında bir de bu projeler hayata geçirilirken bölgenin kültürel mirası, kültürel gelenekleri ve inançsal yapılarının da göz ardı edildiğini düşünüyoruz. Zira Dersim coğrafyasında Alevilik inancında doğa eksenli bir süreç bir ritüel zinciri söz konusudur. Akarsular genelde kutsal bilinir. Kişilerin gidip ibadet ettiği, kurban kestiği, niyaz dağıttığı yerler genelde akarsu kıyılarında bulunan ziyaretgâh alanlarıdır. Bu bakımdan da düşünce ve vicdan ile din özgürlüğünün de korunması bakımından bu projelerin artık sonlandırılması gerekir” dedi.
Müjdat CAN