Dersim Doğa Koruma Gönüllüleri, geçtiğimiz günlerde Dersim’in Pülümür ilçesinde yer alan ve Hel dağlarının güneyini oluşturan Karagöz yaylasında 1900 hektar büyüklüğünde krom maden projesinin hayata geçirilmek istendiğini açıkladı. Konuya ilişkin sosyal medya aracılığıyla yazılı açıklama yapan Dersim Doğa Koruma Gönüllüleri, açıklamada doğal yaşamın, yaban hayatının, zengin bitki çeşitliliğinin yok edileceğini belirtti.
DERSİM COĞRAFYASI EN ÖNEMLİ BİTKİ VE YABAN HAYATI SAHASI
2013-2014 yılında bakanlık projesi olan ve Tunceli Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü bünyesinde yapılan Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Envanter ve İzleme Projesi sonuç raporunu vurgulayan Doğa Koruma Gönüllüleri, “ilimiz coğrafyası doğal güzelliklerinin yanında zengin bitki çeşitliliği ve barındırdığı yaban hayatı çeşitliliğiyle Anadolu’nun en önemli bitki ve yaban hayatı sahası konumunda diyebiliriz. İlimizde yapılan envanter çalışması kapsamında 1503 takson tespit edilmiş olup bunlardan 264’ünün endemik olduğu ortaya konmuştur. Yine bu çalışmalar sonucunda 204 adet kuş türünün varlığına rastlanmıştır. Bölgede yapılan çalışmalarda elde edilen sonuçlarda tespit edilen memeli türü sayısı ise 44’tür. 11 balık türü, 2 kaplumbağa, 7 kertenkele ve 12 yılan türü yine bölgede tespit edilmiş ve kayıt altına alınmıştır. Hatırlatmak isteriz ki Türkiye geneli bitki sayısı 12 bin olup, ilimiz bitkilerinin oranı %15 civarındadır. Vaşağı, su samuru, ayısı, kurdu, çakalı, ur kekliği, bezuvarı, şamuası, akbabası, kartalları ve ismini sayamadığımız yüzlerce memeli, sürüngen, kuş, balık türleriyle ilimiz yaban hayatı açısından oldukça zengindir” ifadelerini kullandı.
BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİ KORUMA ADINA ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER
Dersim Doğa Koruma Gönüllüleri, bu konuda her ne kadar önemli çalışmalar ortaya konmuş olsa da, bu önemli doğa, bitki ve yaban hayatı alanlarının yeteri kadar koruma altına alınmadığını oysa ki Türkiye’nin, Anayasa başta olmak üzere çeşitli çevre kanunları ve altına imza atmış olduğu çeşitli milletlerarası sözleşmelerde doğanın, yaban hayatı, bitki çeşitliliği ve yaşama ortamlarını yani bir bütün olarak biyolojik çeşitliliği koruma altına alacağını taahhüt etmiş olduğunu ifade ederek Türkiye’nin çeşitli tarihlerde altına imza atarak taraf olduğu öneme sahip bazı uluslararası sözleşmeleri şöyle sıraladı:
“1. Avrupa yaban hayatı ve yaşam ortamlarının korunması sözleşmesi
2. Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına dair sözleşme
3. Nesli Tehlike altında olan Yabani Bitki ve Hayvan Türlerinin korunmasına dair sözleşme
4. Biyolojik Çeşitlilik sözleşmesi
Bu sözleşmelerin bütününden çıkarılacak olan şudur; Türkiye bu sözleşmelere dahil olarak yabani fauna ve flora ile doğal yaşam ortamlarını bilhassa nesli tehlike altında olan yaban hayatı türleri ile yine bitki türlerini ve yaşama ortamlarını korumayı, doğal yaşama zarar verecek her türlü zararlı faaliyetlere karşı gerekli tedbirleri almayı taahhüt etmiştir.”
ÇEVRE KANUNLARI ve ANAYASA
Dersim Doğa Koruma Gönüllüleri açıklamada çevre kanunlarını da ortaya şöyle koymaktadır:
“Anayasa Madde:56: “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir”der.
Çevre Kanunu Madde:1: Bu Kanunun amacı, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamaktır.
Çevre kanunu Madde:9: Doğal çevreyi oluşturan biyolojik çeşitlilik ile bu çeşitliliği barındıran ekosistemin korunması esastır.
Hayvanları Koruma Kanunu: “Nesli yok olma tehlikesi altında bulunan tür ve bunların yaşama ortamlarının korunması” esastır der ve yine “Yabani hayvanların yaşama ortamlarından koparılmaması, doğada serbestçe yaşayan bir hayvanın yakalanıp özgürlükten yoksun bırakılmaması esastır” diyerek devam eder.
Su kirliği kontrol yönetmeliği: su kaynaklarının korunmasını esas alır. Orman kanunu da yine ormanlarımızın korunmasına vurgu yapar.”
KARAGÖZ YAYLALARINDA KROM MADENİNE KARŞIYIZ, AMA NEDEN?
Dersim Doğa Koruma Gönüllüleri Karagöz Yaylaları’nda açılması planlanan krom madenine neden karşı çıktıklarını madde madde sıraladı:
“-Kes kopyala ve yapıştır mantığıyla hazırlanmış projelere ait ÇED dosyalarının büyük çoğunluğu gerçeklikten ve doğayı korumacı yaklaşımdan uzaktır, yazılıp çizilenlerde tek amaç sadece projeyi hayata geçirmeye yönelik bilgilerdir.
-Madencilik şirketlerinin başvurduğu yöntemlerden biri de projeyi ÇED’den muaf tutmak için çalışma yapılacak alanı 25 hektarın altında göstermeleridir. Ki Karagöz, Dağbek, Sağlamtaş köylerinin bulunduğu bölgede yapılması planlanan krom madeni ocağı için faaliyet alanı 24,71 hektar gösterilerek ÇED gerekli değildir onayı alınmıştır. Oysa ki ruhsat alanı 1924 hektardır. Yani 19 milyon 246 bin metrekare. Yani on yıllara yayılacak zaman diliminde bu alan büyük ölçüde belki daha fazlası yok edilecektir.
BİTKİ ÇEŞİTLİLİĞİ, YABAN HAYATI, SU KAYNAKLARI
Açıklamada krom madeni yapılması planlanan bölgenin zengin bitki çeşitliliğine sahip olduğuna, yaban hayatının geçiş sahası olarak nitelendirildiğine, su kaynaklarının yoğun olduğuna değinildi:
“ÇED dosyasında ilin flora zenginliğine değinilmişse de proje alanında flora araştırmasına yeteri kadar yer verilmediği ve floranın zarar görmeyeceği belirtilmiştir. Oysa ki Karagöz-Dağbek-Hel dağları arasında kalan bu bölge yerinde somut olarak tespit ettiğimiz yüzlerce farklı bitki türüne ev sahipliği yapmaktadır. Bölge botanik açısından oldukça zengin veriler içermektedir. Kalan nakılı, Artos dağarcığı, Lilpar, mahçup lale, rüzgargülü, serhişing, unutmabeni, kazteresi, ve daha sayamadığımız birçok çiçek bu yaylaları ve dağları süsler.
Projede bölgedeki yaban hayatı zenginliğinden ve bu türlerin ne şekilde etkileneceğinden gerçekçi manada yer verilmemiştir. Dersim coğrafyasında iki farklı dağ keçisi yaşar. Bunlardan biri yaban keçisi yani bezuvar, diğeri ise çengel boynuzlu dağ keçisi yani şamua. Bu her iki dağ keçisi türü BERN sözleşmesi ek-2 listesinde yer almaktadır ve bunların yaşam alanlarıyla birlikte korunması gerekmektedir. Planlanan maden ocağı sahası ve bu sahayı kuzey istikametinde çeviren Hel dağları bezuvarlarımızın ve şamualarımızın yaşama ve üreme ortamlarıdır. Hele hele şamuaların ilimiz coğrafyasında ender görüldüğü alanlardan biridir Hel Dağları ve Karagöz Yaylaları. Vaşağımız, ur kekliğimiz, boz ayımız, akbabamız da tehlike altındaki türler listesinde yer alan fauna zenginliğimizdir. Ayrıca bu alan yaban hayatı açısından önemli bir geçiş sahasıdır. Doğu-batı, kuzey- güney de geçişi sağlayan önemli bir alandır bu saha.
-Devamında bu madencilik şirketi bu alanda önemli su kaynaklarının bulunmadığını, yapılacak madencilik faaliyetinin su, toprak ve havaya ciddi zararlar vermeyeceğini iddia etmektedir. Oysaki durum böyle değildir. Bölge su kaynakları açısından oldukça zengindir. Topraktan süzülen bu sular, akar akar bölgede yer alan büyük derelere karışır. Bu dereler de bin yıllardır izlediği yolu takip ederek Pülümür çayıyla birleşir ve diğer bütün kaynaklarla gibi, içinde barındırdığı sucul hayvanlara, yaban hayatına, bitkilere, ağaçlara hayat verir. Doğada saf halde bulunan madenlerin zararları çok olmasa da bu madenlerin çıkarılması durumunda tam bir zehre dönüşür. Kromda zehirli ağır metaller bulunmaktadır ve bunlar hem çevre hem de insan sağlığı açısından oldukça zararlıdır bazen öldürücüdür. Hava kirlenir, toprak kirlenir, su kirlenir ve zehir olur adeta. Çevrede varsa tarım alanları verimsizleşir. Bitkiler ölür.
-Krom madeninin hayat bulması durumunda bir bütünlük oluşturan doğa tahrip olur ve asla kapatılmayacak dev zehir çukurları oluşur. On yıllarca yıl sürecek çalışmalar neticesinde ağır buldozerlerin, kırıcıların, kamyonların ve bölgede kullanılacak patlayıcıların hiç bitmeyecek gürültüsü ses kirliliği yaratır, bölgede yaşam süren bütün yabani hayvanları ürkütür, yaşama ortamlarını terk etmesine neden olur.”
HAYVANCILIK, ARICILIK VE DOĞA TURİZMİ
Açıklamada proje bölgesinde ve yakınlarında Dağbek, Karagöz, Sağlamtaş köyleri bulunmakta olduğu ifade edilerek yaşamsal faaliyetlere dikkat çekildi:
“Buralarda sürekli yaşayan ve mevsimsel gelip yerleşen köylüler bulunmaktadır. Bu yaylalar köylülere aittir. Bitki örtüsü bakımından zengin olan bu yaylalarda hayvancılık yapılmaktadır. Bölgede yaşayan halkın, bağ, bahçe ve ekip biçtikleri tarlaları bulunmaktadır. Arıcılık ekonomik anlamda bölge insanının uğraş verdiği önemli bir faaliyettir. ÇED dosyasında bu konuya neredeyse hiç değinilmemiştir. Sormak istiyoruz. Toprak kirlenecek, hava kirlenecek, su kirlenecek. Bir zehir olup çökecek üzerine yaşam olan ne varsa.
Bölge hangi yönüyle ele alırsak alalım, oldukça zengin veriler içermektedir. Ulaşım olmasa da kışın ayrı bir güzellik sunan kış manzarasıyla, ilkbahar ve yaz dönemlerinde ise hep yemyeşil çayırlarıyla, bin bir çiçeğiyle, akarsularıyla, dağıyla, kanyonlarıyla insanı büyüleyen bir doğa güzelliğine sahiptir. Bölgede yer alan ve 7 basamaktan oluşan devasa Karagöz/Gurük şelalesi bu özelliği itibariyle görülmeye değer önemli yerlerden biridir. Bunun dışında da irili ufaklı başka şelalelerde göze çarpmaktadır. Bölge doğa turizmi açısından adeta bir mücevherdir.
Karagöz krom madeni projesinin hayat bulması durumunda yaratacağı tahribat DİMİN madencilik şirketinin ÇED dosyasında belirttiğinin aksine onarılmayacak kadar ağır olacaktır. Bu proje için ÇED gerekli değildir kararı doğru bir karar olmadığı gibi, bu ve benzeri ağır sonuçlar doğuracak projeler için ÇED zorunlu tutulmalıdır. Saydığımız nedenlerden kaynaklı olarak, bu alanda yapılması planlan Karagöz krom madeni projenin yeniden değerlendirilmeye alınmasını ve iptal edilerek bu alanda yaratabileceği tahribatın önüne geçilmesini istiyoruz.”
Hüseyin Yaşar SEZGİN