'Başka bir tıp daha var' başlıklı konferansta 'Dersim’de belediye sağlık alanında neler yapabilir?' sorusuyla konu özelleşti ve Tunceli Belediyesi’nin neler yapabileceği üzerine katılımcılar tarafından çeşitli fikirler üretildi.
Geçtiğimiz hafta sonu Bilim ve Aydınlanma Akademisi’nin Tunceli Belediyesi ile ortaklaşa olarak düzenlediği konferanslardan birini sunmak için Dersim’deydim. Konferansın başlığı “Başka Bir Tıp Daha Var” olarak belirlenmişti ve kapitalizmin “hastalık” odaklı tıp anlayışının alternatifi olan “sağlık” odaklı tıp yaklaşımı üzerine konuştuk.
Sağlığı odağına alan tıp, elbette önceliğini “önleyici” sağlık hizmetlerine verecek, sağlıkçılar pasif bir biçimde insanların hastalanmalarını beklemek yerine, insanların hastalanmamaları için alınması gereken tedbirlere yoğunlaşacaktır. Bu bağlamda belediyelere çok önemli görevler düştüğünü biliyoruz.
Dünya Sağlık Örgütü’nün “sağlığın sosyal belirleyicileri” başlığı altında sıraladığı maddelere bakıldığında, bunların büyük kısmının ve en önemlilerinin belediye sağlık hizmetleri arasında yer aldığı görülür. Belediyelerin barınma, beslenme, erken çocukluk bakımı gibi sağlığımızın en önemli sosyal belirleyicilerine ilişkin yapabileceği birçok şey vardır.
“Dersim’de belediye sağlık alanında neler yapabilir?” sorusuyla konu özelleşti ve Tunceli Belediyesi’nin neler yapabileceği üzerine katılımcılar tarafından çeşitli fikirler üretildi.
ÜCRETSİZ İÇME SUYU
İlk olarak Tunceli Belediyesi’nin Dersim halkına ücretsiz içme suyu sağlamasının önemi vurgulandı. Zaten Başkan Maçoğlu ve ekibinin seçim vaatleri arasında yer alan bu uygulama aynı zamanda Dersimlilerin “su hakkı” olarak görülmeliydi. Munzur suyu belediye tarafından evlere bağlanmalı, bütün Dersimliler içme suyuna ücretsiz, kamusal bir hizmet olarak erişebilmeliydi. Böylece belediye su ile bulaşabilecek hastalıkları kaynağında kontrol altına almış, hijyen için en önemli şartı sağlamış olacaktı.
GIDA ZEHİRLENMELERİNİN ÖNÜNE GEÇMEK
İkinci olarak Tunceli Belediyesi’nin gıda güvenliliği ve gıda hijyeni alanında yapabilecekleri tartışıldı. Örneğin belediye Dersim’deki gayrı-sıhhi müesseselerde (lokantalar, pastaneler, kafeteryalar, kantinler vb) çalışanlar için ücretsiz eğitimler, sertifika programları düzenleyebilirdi. Ülkemizde giderek büyüyen bir sorun olan gıda zehirlenmelerinin önüne geçmek için atılabilecek adımlar arasında bu eğitimlerin önemli bir yeri vardı.
SPORTİF ETKİNLİKLER
Üçüncü bir konu Dersimlilerin sağlıklı bir yaşam sürdürebilmeleri için sportif etkinliklerin örgütlenmesiydi. Tunceli Belediyesi bu konuda halkı örgütlemek için birçok olanağa sahipti. Belki mahalleler veya işyerleri düzeyinde “yürüyüş grupları” örgütlenebilir, kapitalizmin spor alanında ürettiği pahalı, “bireysel” çözümler yerine, ücretsiz, “toplumsal” çözümler üretilebilirdi.
Elbette konuşulabilecek onlarca konu vardı fakat bize konferans için 1 saat süre ayrılmıştı ve biz bu süreyi 1 saat kadar aşmıştık. Son olarak İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği konusu tartışıldı. Tunceli Belediyesi bu alanda, kendi bünyesindeki emekçilere yönelik önemli hizmetler sunabilirdi. Elbette işe emekçilerin İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği hizmetlerinin “örgütlenmesine” katılımını sağlamak için “demokratik” bir Kurul oluşturarak başlanmalıydı. Komünist bir belediyeye bu yakışırdı.
Toplantıya katılan arkadaşlar bu konuların takipçisi olacaklarını ifade ettiler. Zaten 2020 Mayıs’ında başka bir konferans için yine Dersim’de olacağız. Neler yapıldığını yerinde görme şansımız olacak. Türkiye de “komünist belediyeciliğin” nasıl bir şey olduğunu görecek.
Dersim’de kaldığım süre içinde bana evlerini açan ve bir an olsun yalnız bırakmayan yoldaşlara bir kez de buradan teşekkür etmek istiyorum.