Dersim Kadın Platformu’nun, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle Sanat Sokağıı’ndan Seyit Rıza Meydanı’na yürüyüş gerçekleştirip açıklama yapmak istedi ancak polis ‘eylem ve etkinlik yasağı’ gerekçesiyle kadınların eylemine izin vermedi.
Yapılan görüşmeler sonucunda sadece Sanat Sokağı’nda basın açıklaması yapılmasına izin verildi. Yapılan açıklamada, ‘Mirabel kardeşlerden Mahsa Amini’ye mücadelemiz sürüyor’ pankartı açıldı. Açıklamayı platform adına SES Dersim Şube Eş Başkanı Serap Kahraman okudu.
25 Kasım’ın tarihçesinden bahseden Kahraman, “Mirabel kardeşler olarak bilinen Patria,Minerva ve Maria Teresa Mirabel;1930'dan 1961'e değin Dominik Cumhuriyeti'ni yöneten Rafael Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele etti. Mirabel kardeşlerin yoksulluğa, işsizliğe, sömürüye, baskılara karşı demokrasi ve insan hakları mücadelesi, onların Trujillo tarafından pek çok kez hapse gönderilmelerine neden oldu. Trujillo,"Ülkenin en büyük iki sorunu kilise ve Mirabel kardeşlerdir" konuşmasını yaptıktan sadece 23 gün sonra 25 Kasım 1960'da devlet güçleri tarafından tecavüz edildikten sonra katledildiler. Mirabel kız kardeşlerden birinin kod adının 'Kelebek' olmasından da esinlenerek; o günden sonra bu üç kız kardeş, "Kelebekler" adıyla anılmaya başlandı. Mirabel kardeşlerin katledilmesi diktatörün yıkılışına giden mücadelenin fitilini ateşledi, 1 yıl sonra Trujillo devrildi. Dominik Cumhuriyeti'ndeki diktatörlüğün yıkılmasında büyük rol oynayan, bedelini hayatlarıyla ödeyen üç kız kardeş 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nün sembolü oldu. 1981 yılında ise Dominik’te toplanan Latin Amerika Kadın Kurultayında 25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü olarak kabul edildi. O günden beri, kadınlar dünyanın her yerinde, başta devlet şiddeti olmak üzere kadına yönelik şiddete karşı seslerini yükseltiyor, taleplerini ifade ediyor” dedi.
TÜRKİYE’DE KADIN CİNAYETLERİ
Türkiye’de kadınların şiddete uğramadığı, katledilmediği, evde, işte, sokakta şiddet görmediği, çocukların istismara maruz kalmadığı ya da iş cinayetlerinde katledilmediği bir gün geçmiyor ifadelerini kullanan Serap Kahraman, “Ücretlerin erimesi psikolojik gerilimi artırıyor; medyasıyla, fetvasıyla, politikasıyla iktidarın kışkırttığı erkeklik hane içinde geçim sıkıntısıyla birleşerek kadına yönelik şiddete dönüşüyor. İstanbul Sözleşmesi’nin bir gece yarısı kararnamesiyle kaldırılmasının ardından nafaka hakkı, çocuk istismarına karşı uluslararası nitelik taşıyan Lanzarote Sözleşmesi, 6284 sayılı yasa tartışmaya açıldı. Yetmedi sağlığa erişim hakkımızdan üreme haklarımıza, medeni haklarımızdan örgütlenme haklarımıza varana kadar tüm haklarımız hedefe koyuldu. Irkçı ve dinci söylemler eşliğinde kadınlar eve hapsedilmek istenirken, LGBTİ’ler üzerinden nefret politikası körüklendi. Kadın siyasetçiler adeta hedef tahtasına koyularak cezaevlerine gönderildi, kadın kurumları kayyumlar eliyle kapatıldı.
İyi hal indirimleriyle şiddet cezasız bırakılırken, kadınlar yoksullaşan mutfaklarla, evde, işte sokakta artan şiddet ve tacizle yaşamaya mahkum ediliyor. Çalışsak da yettiremiyor, eve gitsek de dinlenemiyor, sokakta güvenle yürüyemiyoruz. Artan enflasyon, temel tüketim maddelerinden ev kirasına ve ulaşıma kadar gelen zamlar en çok biz kadınları etkiliyor.
Ülkenin bütün kaynakları zenginlere, patronlara, bankalara teşvik, kaynak, hazine garantili hayatlar sunarken, bize sadece açlık ve daha çok sömürü düşüyor.
Yandaş patronlar başta olmak üzere sermayedarlara mevduat garantili fonlarla kamu bütçesinden milyonlara lira akıtılırken, 2023 bütçesinden bir kadına yalnızca 25 TL düşüyor. Her 4 çocuktan birinin okular aç gittiği Türkiye’de bütçe silahlanmaya aktarılıyor” diye konuştu.
“DERSİM’DE DE DURUM FARKLI DEĞİL!”
Dersim’de de şiddet, eşitsizlik, cezasızlık ve yoksulluk tablosunun farklı olmadığını dile getiren Serap Kahraman, “İl merkezinden, ilçelerden ve köylerden şiddet haberleri arka arkaya geliyor. Dersimli kadınlar makbul aile ve makbul kadın kalıplarına sıkıştırılmak isteniyor. Üniversite öğrencileri hem yerelden erkekler tarafından hem de kamuda çalışan erkekler tarafından tacize uğruyor. Bu kimi zaman öğrencinin ev aramasından faydalanmaya çalışarak, kimi zaman çalıştığı iş yerinde, kimi zaman da yurt yolunda oluyor. Bu kentte bir taraftan 18 yaşındaki üniversiteli kadınlar tacize maruz kalırken diğer taraftan 80 yaşında bir kadın “bastonun ses çıkardı” bahanesiyle şiddete uğruyor.
Tüm memlekette kadınların kalbinde adeta bir yara açan Gülistan Doku’nun akıbetinden hala haber yok. Şehrin ortasında kadınların üzerine silah doğrultan kolluk personellerinin cezalandırılıp cezalandırılmadığıyla ilgili yetkili makamların halkla paylaştığı bir bilgi yok. Fakat 25 Kasım yaklaştığında çeşitli bahanelerle verilen eylem ve etkinliklerin yasaklanması kararı jet hızıyla verilebiliyor. Kadınlara karşı bu kadar hızlı karar verilebiliyorsa kadınlar için de aynı hızla kararlar verilmesin istiyoruz.
İç karartan, bunaltan bu atmosferde, her türlü haklarımızın günden güne geriletilmeye çalışıldığı bu ülkede, bizler de umutsuz, çaresiz, yalnız ve pes etmiş değiliz. Tıpkı 62 sene önce Dominik’te olduğu gibi 2022 yılında da Mahsa Amini’nin düzgün örtünmediği bahanesiyle ahlak polisi tarafından öldürülmesiyle İran’da kıvılcımı çakılan isyan ateşi, rejime karşı bir başkaldırıya dönüştü. Dünyanın pek çok yerinde yükselen sağcı-otoriter rejimler sebebiyle medeni haklar başta olmak üzere kadınların pek çok hakkına yönelik saldırılar var. Bu sebeple İran’da çakılan kıvılcımın ateşi tüm dünya kadınlarının yüreğini ısıtıyor. Kadınların bedenine, üreme haklarına, yaşam tarzına, siyasal ve sosyal tüm haklarına yönelik saldırılara karşı dünyanın her yerinde kadınların hem İranlı kadınlarla dayanışmak için hem de haklarını ve hayatlarını korumak için sokakları doldurduğu 2022 yılında, biz de haklarımız ve hayatlarımız için sokaklardayız” şeklinde konuştu.
Kahraman, konuşmasının sonuç bölümünde kadınların taleplerini şöyle sıraladı:
İstanbul Sözleşmesi yeniden yürürlüğe girsin!
Şiddeti önleyici acil eylem planı uygulansın!
İLO 190 sayılı sözleşme kamu özel ayrımı yapılmadan onaylansın!
Sığınma evlerinin sayıları artırılsın, koşulları iyileştirilsin!
Her mahalle ve işyerine ücretsiz kreşler açılsın!
Eşit işe eşit ücret verilsin!
Okullarda çocuklara bir öğün ücretsiz ve sağlıklı yemek verilsin!
HABER: KENAN KORKMAZ