Geçtiğimiz günlerde ilimizde kadın bir vatandaş, iki jandarma personeli tarafından canlı bomba ihbarı neticesinde güpegündüz şehrin ortasında üzerine silah doğrultularak müdahaleye maruz bırakıldı. Yaşanan olayda can kaybının olmamasını büyük bir şans olarak değerlendiriyoruz. Her birimizi yaşadığımız kentte, güpegündüz böylesi akıl ve mantık dışı uygulamalara maruz kalma ihtimali ile yüz yüze bırakan bu hadiseyi dehşetle karşılıyoruz. İnsan haklarına saygılı ve hukukun üstünlüğü bağlı bir devlette; yaşam hakkı başta olmak üzere bireyin can ve mal güvenliğini sağlamak devletin en önemli görevi ve sorumluluğudur. Yine, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile masumiyet karinesi Anayasa ve uluslararası Sözleşmelerle güvence altına alınmıştır. Kişinin güvence altında bulunan bu haklarına devlet tarafından veya devlete bağlı kolluk kuvvetleri tarafından müdahale edilebilmesi için ölçülü ve makul gerekçelerin bulunması gerekir. Oysa ki; adeta bir skandal niteliğindeki hadisede müdahaleye maruz kalan kadının 10 dakika öncesinde emniyet personeli tarafından GBT kontrolünden geçirilmiş olması, iki jandarma personelinin olay esnasında görevli dahi olmaması yaşananların boyutunu ortaya koyuyor. Kaldı ki, müdahaleye maruz kalan mağdur kadına olay esnasında jandarma personellerinin jandarma olduklarını dahi söylememiş, herhangi bir ikazda dahi bulunmamışlardır. Buna rağmen mağdur kadın direniş göstermemiştir ve o anki panik ve korkuyla yere yatmıştır. Yine canlı bomba iddiasına yönelik müdahale esnasında çevredeki halkı korumak adına jandarma bir açıklamada bulunmamış, kontrolsüzce havaya 2 el ateş etmiş ve haliyle halkı paniğe sevk ederek önüne geçilemeyecek tehlikelere sebebiyet vermiştir. Müdahaleye maruz kalan kadının canlı bomba şüphelisi ile örtüşecek bir kıyafet giymemiş olması Jandarma personeli tarafından kadına yönelik olarak silahla yapılan müdahalenin keyfiliği noktasına da dikkat çekmektedir. Hukuken jandarmaların yapmış olduğu bu müdahale PVSK Md. 16 zor ve silah kullanma yetkisini de açıkça ihlal etmektedir. Müdahaleye maruz kalan kadının özgürlük ve güvenlik hakkının ihlali boyutuna ulaşmıştır. Yine kadının masumiyet karinesi ihlal edilmiş, suçlu muamelesi görmüştür. Birçok ihlale neden olan bu yaklaşımlar, toplum tarafından da mağdur kadın tarafından da kabul edilemez niteliktedir. Bu durumun yaşanmasında yıllardır bitmek bilmeyen savaş siyaseti ve kahramanlık hamasetiyle ülkeyi yönetenlerin büyük payının olduğunu görüyoruz. Ülkedeki nefret ve kutuplaştırma söylemlerinin bazı kesimlerin iliklerine kadar işlediğinin de göstergesidir. Diğer taraftan soruşturma makamlarına da çağrıda bulunmak istiyoruz. Olayın yaşanmasına neden olan personellerle ilgili sağlıklı, adil ve etkin bir soruşturmanın yürütülmesi en öncelikli taleptir. Zira, bundan sonraki süreçte buna benzer hadiselerin bir daha yaşanmaması için, adli makamların bu tür olaylar karşısında hukuktan yana, adaletten yana alacağı tutum ve vereceği kararlarla doğrudan ilgilidir. Suça karışan devlet görevlilerine karşı sıkça karşılaşılan cezasızlık tutumunun benzer hadiselere yol açacağı anlamına geleceği unutulmamalıdır. Dersim Kadın Platformu olarak, kadın vatandaşımızın mağduriyetine neden olan bu olayı kınıyor ve buna benzer hadiselerin bir daha yaşanmaması için yetkili kurumları daha dikkatli davranmaya, vatandaşın, başta can güvenliği olmak üzere temel hak ve özgürlüklerine müdahale etme noktasında gerekli hassasiyeti göstermeye davet ediyoruz.