(…) 19 Mart’ta Fevzi Paşa (Çakmak) İstanbul’da Harbiye Nazırı idi. (…) Fevzi Paşa kendini götüren subayla, Geyve’de Ali Fuat Paşa’nın (Cebesoy) karargâhına gider. Ali Fuat, Ankara’ya haber verir. Mustafa Kemal, Fevzi Paşa’yı affetmez. Ali Fuat, İstanbul Hükümeti Harbiye Nazırı’nın bile Ankara’ya gelip milli idareye katılmış olmasının çok iyi bir hava yaratacağını anlatarak Mustafa Kemal’i caydırır. (…)
Bunlar, Falih Rıfkı’nın Çankaya adlı eserinde Fevzi Paşa’yla ilgili olarak söylediklerinin bazılarıdır…
Falih Rıfkı’nın bunları söylemiş olmasının nedenleri var: Fevzi Paşa, Mustafa Kemal Paşa’yı Anadolu’dan çekip almaya can atmıştır. Kazım Karabekir Paşa, anılarında, O’nun karalamalarını anlatır.
Ancak Fevzi Paşa’nın kendini kabullendirmesi ve inandırmasıyla karşı- karşıyayız. Çünkü, Mustafa Kemal Paşa’nın rütbesindeydi. Yani Mareşal idi.
Biz Dersim’liler Mareşal’i severdik; Seviyoruz da. Ama O bizi hiç sevmemiş. Çünkü şu acımasızlıkları var:
Mareşal, Kasım 1930’da bir doğu gezisine çıkıyor. Erzincan’da kendisine Pülümür köylüleri şikâyet ediliyor. Soygun ve talan yapmalarından yakınılıyor… Bir takım baskıları anlatılıyor…
Mareşal hemen bir rapor düzenleyerek: Aşkirik, Gürk, Dağbey ve Hariy halkının, tedip ve tenkilini, ayrıca köylerin bombalanmasını istiyor… Yerli memurların alınmasını istiyor. Bazı köylerin halkının Trakya’ya sürülmesini istiyor. Ve hükümet, birkaç istemini, kısmen, yerine getiriyor…
Anlatıldığına göre; Mareşal, namazında- niyazında olan biridir ve “ mürittir”. Ama bana, Reşat Nuri Güntekin’in Anadolu Notları’nda anlattığı “Patron Hoca”yı hatırlattı.
Patron Hoca; biraz daha ileride inmek isteyen, fakat istenilen on kuruşu olmayan yolcuyu heybesiyle birlikte yolun ortasına fırlatır…
Rıza CAN