Kemal Bilbaşar; Edebiyat konulu eğitimden gelmiyor. Gazi Eğitimin tarih bölümünü bitiriyor. Emekli oluncaya dek, İzmir’de öğretmenlik yapıyor. Ama öğretmenliğin yanı sıra, bazı öykü ve oyunlar da yazıyor. Ödül bile alıyor. Ama Bilbaşar’ın; artık belli biri olduğunu sanmıyoruz. O’nu, “özel” bir yazımın sahibi eden iki eseri var: Cemo ve Memo
Cemo erkek adı gibi algılanır. Ama değil. Soyunda “Beylik” olan bir kız…
Bir de Cano var… Ve bunlar, “Doğu’lu” kişiler… Türkçeyi çok özel bir şiveyle konuşuyorlar… Yazar, o şiveyi şiirleştirmiş sanki… Bu o kadar belli ki; “Bilbaşar’ın eserlerinin bir özelliği budur.” diyebiliriz. Öteki özelliklerini ancak edebiyatçılar bilir…
İki eserin de, kişilerinin mekanı Dersim’dir. Ama Cano ile Memo birer kere ayrılıyorlar. Cano Şeyh Sait’e karşı, Memo’da askere gider.
İki eserde de, hemen hemen yalnız eserlerin kişileri konuşuyorlar. Sade, Memo’nun son bölümünde, devreye Asteğmen giriyor.
Anıları var. Anlatılarının başlığı şöyle:
Hozat Seyyar Jandarma Alayı Yedek Asteğmeni, Dersim Ayaklanması’na ait anılarını anlatıyor.
Biz de o anılardan, şunları alıntıladık:
Asteğmen; Dersim’de olup bitenleri “ ayaklanma” olarak niteliyor ve şunları söylüyor:
(…) “ Hozat Seyyar Jandarma Alayı’nın bu ayaklanmada vebali var mıdır.” diye sorarsanız, kuşkusuz“ vardır” derim. Hem de vebali büyüktür. (…)”
Asteğmen; Abdullah Alpdoğan Paşa’nın çalışmalarından söz ediyor ve şu üzüntüsünü dile getiriyor:
(…) Ne var ki o yaz sonu işbaşına getirilen yeni hükümet, Paşa’nın sabırla, müsamahayla Dersim’li aşiretlerin yüreğinde kurmaya çalıştığı köprüleri temelinden attırmış, yeni Başbakan, hükümetin Doğu siyasetinde temdin”- uygarlaştırma- yerine “tenkil” görüsünü hakim kılmıştır. (…)
Asteğmen (Kemal Başarır); o Dersim’lilerin Emil Zola’sıdır…
Rıza CAN