Dersim'de korona salgını ile tarıma yönelme hızlandı

Dünya çapında binlerce insanın ölümüne neden olan koronavirüsü salgının ardından Dersim’de halk doğaya ve tarıma yöneliyor.

Korona salgınından vefat eden ve hastanın olmadığı Dersim'de metropolde yaşayanlar, köylerine yönelerek yerli tohum ile organik tarım gerçekleştiriyor.

Pülümür ilçesine bağlı Armağan köyünde geçtiğimiz yıl Anka Dersim Girişimi, yerli ve tamamıyla doğal organik tohumların yok olmasını engellemek için Karakılçık, Aşure, Bare ve Gerek79 buğday tohumları Dersim merkez başta olmak üzere ilçelerde bulunan çiftçilere dağıtarak bu tohumların üretilmesi sağlandı.

Girişim tarafından şuana kadar Dersim'in Pertek, Mazgirt ve Ovacık ve Pülümür ilçelerinde olmak üzere 250 dönüm buğday ekimi gerçekleştirildi.

Bu yılda Covid-19 salgını nedeniyle çok sayıda insanın köylerine dönerek tarıma yönelik taleplerin artması üzerine girişim çalışmalarını genişleterek sürdürüyor.

Armağan köyünde bir araya gelen kadınlar ve erkekler kollektif bir çalışma örneği göstererek vatandaşları köylerinde organik tarım yapmaya davet ediyor.

Anka Dersim Girişimi'nden Ali Erdem, geçen yıl 15 dönüm ektikleri tohumun vatandaşlardan talep gelmesi üzerine 45 dönüme çıkardıklarını söyledi.

Erdem, "Geçen yıl Armağan köyünde Anka Dersim öncülüğünde yerli 100 yıllık tohumları ektik. Şimdi de vatandaşlarımızdan korona virüsü nedeniyle tarıma yoğun ilgi var kollektif bir şekilde yeni alanlara daha fazla ekim gerçekleştik. Bu yıl çok ilgi var imc şeklinde yardımlaşıyoruz ve ekiyoruz. Vatandaşlar köyüne dönüp tarım yapmak istiyor. Herkes gelsin tarım yapsın" dedi.

Saniye İldeniz de korana virüsünün bütün insanların doğaya ve tarıma yönlendirdiğini ifade ederek şunları söyledi:

"Yaşadığımız dönem insanlara artık paranın bir önemi olmadığını, doğanın ve temiz nefes almanın daha kıymetli olduğunu, zenginliğin önemli olmadığını bir kez daha gösterdi.Bu hastalıktan sonra sadece nefes bizi kurtarır, herkes köyüne, atalarının toprağına dönsün toprağını eksin, huzur ve sağlık topraktadır"

Uzun yıllar metropolde yaşadıktan sonra köyüne dönen Hasan Ali Gündüzkaya ise, "Yıllarını metropolde geçirmiş bir birey olarak metropolün metan yorgunluğunu yaşayan insanlardan birisiyim, 40 yıl sonra kendi toprağıma dönme arzusunu içimde içselleştirdim ve toprağıma döndüm. Toğrağıma döndüğüm için çok mutluyum çünkü topraktan geldim, toprağa gidecem felsefesiyle hareket eden bir insan olarak, Kapitalizim denen sistem insanı ve herşeyi yok etmeye yönelik bir sistem olduğu için toprağın varlık ve ana yanını keşfeden biri olarak köyüme dönmekten çok mutluyum" dedi.

Dayanışma amacıyla köye gelip üretimde rol oynayan Yalınca Cemevi Başkanı Selçuk Güzelde sürece dair şu aktarımlarda bulundu:

“Doğal hayatımızın içerisinde olan ürünlerin tekrar hayat geçirilmesi ve uzun süreli yaşaması için, bugün Metin Kahraman canımızın evine mihman olduk.

Ona ne getirdik doğal ürün olarak? Erzincan Karatuş Köyü’nden yerli ürün olarak patates getirdik. Yerli ve organik olarak kalan tek üründü. Bu tohumları getirerek hem Pülümür, Erzincan kırsalında hem de bu bölgelerde Sansa bölgesinde bunun farklı topraklarda farklı nasıl ürün verebileceğini, devamlılığının nasıl geleceğini sağlamak için bugün buradayız.

Nasıl başladık böyle bir sürece? Cemevi olarak nasıl parçası olduk derseniz; bizler yaklaşık iki hafta önce ‘‘Yergat’’ adını vermiş olduğumuz bir kampanya süresi başlattık. Yardımlaşmak ve Pandemi sürecinde insanların gıda desteğini sağlamak için böyle bir kampanya başlattık. Yergat; yardımlaşma demek. Eski dilde; bizim insanlarımızın kendi arasında kullandığı bir dildir. Anlamlı olsun istedik. Ve bu ismi vererek de 21 günde toplamda 55 köye ulaşarak 1307 ailemize gıda desteği sağladık. Bu gıda desteğini sağlarken, aslında bu süreçte şunu gördük ki; onlara vereceğimiz bir haftalık gıda paketin bir süre olup sonradan tekrardan buna ihtiyaç duyacağı aslında temel şeyin kalıcı yani doğal ürünlerin geri gelmesi patates gibi fasulye gibi Karakılçık buğday gibi ve sayamadığım bir sürü doğal ürünlerin geri gelmesi gerektiğini hissettik. Tabi bu süreç içerisinde değerli üstat Metin Kahraman’la irtibata geçtik. Kendisi kampanyamızı gördüğü için bizi tebrik etti ve bu konuyla ilgili bir araştırma yaptığını; doğal ürünlerle ilgili bizden Erzincan Bölgesi’nde yetişen hala doğallığını koruyan Karakuş Köyü’ndeki patatesin tohumunu istedi. Tabi ben kendimce şöyle bir düşünce oluştu; Metin Kahraman popüler olmuş bir insan. Neden patates ile uğraşsın? Neden fasulye ile uğraşsın? Sonra bunu kendimde sorgulamaya başlayınca, aslında her şeyin öze dönüş olması, doğal olması, devamlı olması hepimizin daha ileriye daha sağlıklı bir şekilde bakmasını sağlayacaktı! Belki de bu yardımlaşmaya hiç ihtiyaç bile duymayacaktık. Sonra kendimizi sorgulayarak; yönetim olarak böyle bir karar aldık. Bir şeyler yapmamız gerektiğini, en azından Metin Kahraman bu bölgede bu çalışmaları yürütebiliyorsa, bu kadar popüler bir insan buralara gelip bu emeği verip çalışabiliyorsa buna zaman harcaya biliyorsa bizler de bu toprakların çocukları olarak bu topraklara borcumuz olduğunu, aslında işte tekrar bu öze dönüş başlatmamız gerektiğini ufak da olsa bir adım atmamız gerektiğini düşünerek bugün buradayız.”

Haber: Ali Haydar Gözlü