Araştırmacı-yazar Mesut Özcan, son 4 yıldır yerleştiği Dersim’e kültür, sanat ve edebiyat alanında büyük emekler veriyor.
Sağlığında, Munzur dergisinin de yazarı olan eğitimci, şair-yazar Vecihi Timuroğlu’nun vefatından sonra kütüphanesini ve arşivini alarak Dersim’e taşıyan Özcan, daha sonra Cemal Süreya’nın el yazılarını, mektuplarını alarak Dersim’e getirmişti. Vecihi Timuroğlu Kütüphanesi’nde onlarca mektup ve yüzlerce imzalı kitap bulunmakta. Bunlar arasında Edip Cansever, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Enver Gökçe, Muzaffer Buyrukçu, Cemal Süreya, Adnan Yücel, Ahmet Özer, Ahmet Telli, Şükrü Erbaş, Yılmaz Odabaşı, Ceyhun Atuf Kansu, Cahit Külebi, Mahmut Makal, Rıfat Ilgaz, Muzaffer İzgü gibi yazar, şairler var.
Mesut Özcan daha sonra ise, Türkiye’nin kooperatifleşme, kentleşme konusunda en büyük bilim adamlarından biri olan ve 1980 Darbesi’nde Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı olan, 1993 yılındaki Sivas Madımak Katliamı’ndan son anda kurtulan Prof. Dr. Cevat Geray’ın da kütüphanesini ve arşivini alarak Dersim’e taşıdı. Yine onlarca imzalı kitap, mektup bulunan bu kütüphanede imzası bulunan yazar, şairlerden bazıları şunlar: Cemal Süreya, İsmail Beşikçi, Yalçın Küçük, İlber Ortaylı, Aziz Nesin…
Özcan, Türkiye’nin önemli eleştirmenlerinden biri olan Mehmet Yaşar Bilen’den, 1980 öncesi ve sonrası bazı şair ve yazarların kendisine yazdığı yüzlerce mektubu alarak Dersim’deki Vecihi Timuroğlu Kütüphanesi’ne taşıdı. Yazılan mektupların arasında Adnan Yücel, Asım Bezirci, Ahmet Telli, Ahmet Özer, Öner Yağcı, Vecihi Timuroğlu, Hasibe Ayten, Yılmaz Odabaşı, Metin Altıok, Aziz Nesin, Ceyhun Atuf Kansu, Fakir Baykurt, Fikret Otyam, Adnan Özyalçıner, Adnan Binyazar, Necati Cumalı, Metin Demirtaş ve daha birçok ismin mektupları var.
Yine Özcan’ın Dersim’e taşıdığı mektuplardan biri de 1986 yılında, bir uçak kazasında yitirdiğimiz şairlerden Ergin Günçe’ye ait. Ergin Günçe’nin 1950 yıllarda kendisine yazdığı mektupları ve şiirleri Mesut Özcan’a veren ise Ergin Günçe’nin arkadaşı Dinçer Günday.
Mesut Özcan, geçtiğimiz günlerde ise, yayıncı, yazar-şair Hasibe Ayten’in 1980 öncesi ve hemen sonrası kendisine yazılan yüzlerce mektubu alarak Dersim’e taşıdı. 1980 öncesi Sesimiz adında bir edebiyat dergisi çıkaran Hasibe Ayten’in dergisi, 1980 Darbesi ile, Vecihi Timuroğlu’nun dergiye yazdığı bir yazıdan dolayı kapatılmıştı. Hasibe Ayten’in Munzur dergisi Vecihi Timuroğlu Kütüphanesi’ne bağışladığı yüzlerce mektup arasında mektubu yer alan bazı isimler şöyle: Hasan Hüseyin Korkmazgil, Ümit Yaşar Oğuzcan, Behçet Necatigil, Asım Bezirci, Vedat Günyol, Aziz Nesin, Şükrü Erbaş, Ahmet Özer, Mehmet Yaşar Bilen, Buket Uzuner, Tomris Uyar, Metin Eloğlu…
“Şu an kütüphanemizde binlerce kitap var. Bunların tümü çok değerli kitaplar. Dergimiz adına şimdilik iki özel kütüphane kurmuş durumdayız. Biri Vecihi Timuroğlu Kütüphanesi, ötekisi de Prof. Dr. Cevat Geray Kütüphanesi…” diyen Mesut Özcan şöyle sürdürüyor sözlerini: “Kütüphanemizde bine yakın mektup, yüzlerce imzalı kitap bulunmaktadır. Binlerce fotoğraf var… Henüz bize bağışlanan kitaplar bitmedi. Sanıyorum yaz aylarına doğru iki kütüphaneyi ve arşivi daha alarak buraya taşıyacağız. Yine, bağışlanacak mektuplar, fotoğraflar vs. var. Bağışlanan tüm kütüphaneler, mektuplar, belgeler burada, bağışlayanın adıyla anılacak. Örneğin Munzur Dergisi Vecihi Timuroğlu Kütüphanesi, Munzur Dergisi Prof. Dr. Cevat Geray Kütüphanesi gibi… Gelen mektuplar da yine böyle anılacak… Bağışlayanın adıyla anılacak yani… Örneğin Munzur Dergisi Vecihi Timuroğlu Kütüphanesi Mehmet Yaşar Bilen Arşivi, Hasibe Ayten Arşivi gibi…Dinçer Günday Arşivi gibi… Bunları, burada koruyacağız. Bizden önceki yazarların, araştırmacıların, şairlerin neler yaptığını, neler düşündüğünü, neler yazdığını, neler konuştuğunu, neleri tartıştığını göreceğiz böylelikle…”
Böyle bir kütüphane için neden Dersim’i tercih ettiğini sorduğumuzda ise Mesut Özcan şu yanıtı verdi: “Efsane isimler, efsane bir kente yakışır. Bu efsane isimler, Dersim’e benziyor da aslında. Asil ve asi… Haktan yana, hukuktan yana, doğruluktan yana ve bunun için gözünü daldan budaktan sakınmayanlar bunlar… Bugün sivil toplum örgütlerine bakın, insanlıktan yana, haktan, hukuktan yana, emekten yana olan örgütlere, kurumlara bakın hepsinde mutlaka vardır bizim insanımız ve olduğu yerde de öncüdür, önderdir, söz sahibidir yani… Bir Cevat Geray, bir Hasan Hüseyin Korkmazgil, bir Enver Gökçe, bir Ahmet Arif, bir Cemal Süreya, bir Vecihi Timuroğlu, bir Ergin Günçe, bir Adnan Yücel, Ahmet Özer, Ahmet Telli…Daha burada isimlerini sayamadığım onlarca yazar, şair, araştırmacı… Hepsi Dersimli değil, içlerinde Dersimliler de var…
Biliyorsunuz, daha geçtiğimiz günlerde ülkemizin önemli şairlerinden Ahmet Telli, bir üniversitede, yani bir bilim yuvasında gittiği bir söyleşide, neredeyse linç edilecekti… Geçmişten öğreniyoruz ki, her dönem kendi sanatçısını, edebiyatçısını yaratıyor. Yani her dönem, kendine dokunmayan, öven, ülkenin gerçekleriyle ilgisi olmayan ürünler yazan, söz söyleyen sözüm ona yazarlar, çizerler, araştırmacılar yaratıyor. Kendisine söz söyleyen, eleştirenleri de içeri tıkıyor, sürüyor, anasından doğduğuna pişman ediyor. Oysa gerçek sanatçı, edebiyatçı, yazar, araştırmacı hiçbir dönemin adamı olmamalı, hiçbir dönemin sanatçısı, yazarı, çizeri olmamalıdır. Ülkesinin ve halkının çıkarını, ülkesinin ve halkının sorunlarını, ülkesini ve halkını yönetenlerinin kötü yönetimlerini, başarısızlıklarını yazanlar, konuşanlardır gerçek yazar, şair, sanatçı. Böyle düşündükleri, böyle davrandıkları, böyle yazdıkları için hapis yatan, ömrünün yarısını burada geçiren, ülkesinden kaçmak zorunda olan, fakat duruşundan da hiçbir şey kaybetmeyen sanatçılarımız var geçmişte… Buraya ürünlerini, mektuplarını, kütüphanelerini, fotoğraflarını getirdiğimiz sanatçılarımız işte böyle sanatçılar… Her şeye karşın, dik duran, doğruyu söylemekten çekinmeyenlerdir. Birileri geçmişte onları anasından doğduğuna pişman etmeye çalışmıştır fakat tersine onlar kendilerine bu zulmü çektirenleri anasından doğduğuna pişman ettirmişlerdir.
Bu yüzden böyle bir kütüphanenin yeri burasıdır. Umarım, kütüphanemiz daha da büyür. Ve umarım biz burada Türkiye’de ilk kez bir sanat, edebiyat vakfı, sanat edebiyat müzesi kurarız. Çabamız, çalışmalarımız bu yönde.”