Açıklamada, “Doğamız parsel parsel bu doğanın talanından sermaye kazanan şirketlere yerle bir edilmek üzere teslim ediliyor” denildi.
Kocakoç Pah bölgesinde daha önceden açılmak istenen fakat protestolar nedeniyle askıya alınan taş ocağı için ilgili şirket ve ortaklarının köye gidip taş ocağını işletme faaliyetine başlayacakları öğrenildi. Bölgede yaşayan köylülerin projenin durdurulması karşı mücadelelerini yürütüyor.
Dersim’nin doğasını yok eden bu projelere karşı mücadele yürüten çevre aktivistleri Haydar Çetinkaya ve Burhan Gündoğan, neden taş ocağına karşı olduklarını anlattılar. Yapılacak projelerin ise tüm çevresel etkiler dikkate alınarak gerçekleşmesi gerektiğini vurguladılar.
Yerüstü ve yeraltı doğal kaynaklarının Türkiye ve dünyada hammadde ihtiyacından kaynaklı hızla tükendiğine dikkat çekilerek, “Her gün değişen kanunlar ile özellikle madencilik ve enerji sektörünün önü açılıyor, şirketlere çoğu ülkelerde görmediğimiz yetkiler ve haklar tanınıyor, doğayı ve tabiatı koruma kanunlarında değişiklikler yapılarak dokunulmaması gereken orman arazileri, milli parklar, sitler, tarım ve yaşam alanları inşaat, madencilik ve enerji şirketlerinin hizmetine sunulur hale getiriliyor. Yerli ve yabancı şirketlerin iştahı kabarıyor. Herkes alabildiğince bu pastadan pay almaya çalışıyor. Pastadan pay alan, bir dilim ve bir dilim daha istiyor. Gözü bir türlü doymuyor. Doğamız parsel parsel bu doğanın talanından sermaye kazanan şirketlere yerle bir edilmek üzere teslim ediliyor” denildi.
Doğa tahribatının, insan ve çevre sağlığı açısından ciddi sorunlar teşkil eden sorunların Dersim’de de yaşandığına dikkat çekildi.
HES, BARAJ, MADEN, TAŞ OCAĞI PROJELERİ…
Açıklamada Dersim coğrafyasında yapılan ve yapılmak istenen HES, baraj, maden projeleri ile bu projeleri Dersim’de neleri yok edeceği anlatıldı:
“7774 km2 lik yüzölçümüyle Dersim coğrafyasında ve ilin sınırlarını çizen nehirler üzerinde 8’i tamamlanmış en az 25 Baraj ve HES projesi. Binlerce, yüzbinlerce yıllardır özgürce akan nehirler önlerine set çekilerek ölüm sessizliğine gömülüyor. Sular altında yok olup giden topraklarımız, doğamız, köylerimiz, mezarlarımız, ziyaretlerimiz ve anılarımız.
Yerli ve yabancı sermayeye şirketlerine verilmiş onbinlerce hektar büyüklüğünde ve işi bittiklerinde üzerinde yaşam adına ne varsa yok edilecek, ölü toprakların bırakılacağı onlarca altın, bakır, krom madeni projeleri. Bütün bunların yanında bir de ruhsat almış veya başvurusu yapılmış 100 den fazla taş, alçı ve kireç taşı projeleri var haritamızda.
Marçik’te açılmak istenen taş ocağına, daha birkaç gün önce Sinan köyünde bir kez daha girişimde bulunulan projeye, Pah’ta yapılması planlanan, Pah karakolunun dibindeki taş ocağı projesine, Uzuntarla önlerindeki kireç ocaklarına, Gömemiş’teki projeye, Gaxmud’a açılmak istene taş ocağı, kireç taşı projelerine bir bakalım. 50 km karelik bir alanda ve hepsi de doğa ile iç içe. Su kaynaklarına, yaşam alanlarına çok yakın. O bölgede yaşayan insanların sağlığı, psikolojileri hergün çalışan iş makinalarının sesi nedeniyle bozulacak.”
Açıklamada tüm bunların karşısında insanların mera alanlarına, orman arazilerine, yaşam alanlarına, tarım arazilerine, bağına, bostanına, su kaynaklarına zarar veren, insan sağlığını hiçe sayan projeler karşı çıktığı ve direnebildiği kadar direndiği ifade edildi.
PROJELERDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER
Temel amaçlarını, doğayı, doğal yaşam alanlarını, yaban hayatı ve hava su kaynakları korumak olduğunu söyleyen çevreciler bu projeler yapılırken dikkat edilmesini istediğimiz önemli hususlar şöyle sıraladılar:
* Çevresel etkileri olan bu tür projelerde mutlaka projenin büyüklüğüne bakılmaksızın ÇED süreci zorunlu tutulmalıdır.
* Halkın görüşü mutlaka dikkate alınmalıdır.
* Bu tür projeler yerleşim yerlerinden mutlaka uzakta bulundurulmalıdır.
* Tarımsal alanlardan, bağ-bahçe ve arıcılık, hayvancılık yapılan mera alanlarından uzak olmalıdır.
* Bu projeler içme suyu kaynaklarına zarar vermeyecek, dere ve nehir yataklarından uzakta olmalıdır.
* Orman arazileri, önemli bitki türleri ve yaban hayatı barındıran bölgelere bu tür projeler yapılmamalıdır.
* Kültür varlığı, inanç yeri, ziyaretgah ve mezarlık alanlardan uzak durulmalıdır.
* Devlet, orman arazilerinin bu tür projeler için tahsisinden vazgeçmelidir. Ormanlarımız korunmalıdır. (HABER MERKEZİ)