Tunceli Valiliğinin pandemi nedeniyle kent genelindeki eylem ve etkinliklerin 24 Kasım ile 8 Aralık tarihleri arasında yasaklamasına rağmen Dersim Kadın Platformu, Seyit Rıza Parkı’nda toplanarak kadına yönelik şiddete tepki gösterdi.
Dersim Kadın Platformu adına söz alana Fatoş Argın, “Bugün dünyanın dört yanında eşitsizliği, yoksulluğu, savaşları ve şiddeti üreten erkek egemen kapitalizme karşı isyanımızı meydanlara taşımak, kadın dayanışmasının sınırları aşan gücüyle buluşmak ve itirazlarımızı hep birlikte daha fazla duyurmak için yine alanlardayız.
25 Kasım 1960'da Dominik Cumhuriyeti'nde faşist Trujillo diktatörlüğüne direndikleri için katledilen Mirabel Kardeşlerin anısını devralan biz kadınlar, bu yıl 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Dayanışma Gününü ağır bir ekonomik çöküşün ortasında, yoksulluk kamburu sırtımızda büyür, geçim imkansızlaşır, işsizlik korkusu bir karabasan gibi üstümüze çökerken karşılıyoruz. Evdeki şiddet, sokaktaki şiddetle, işyerindeki şiddet, siyasetteki şiddetle iç içe artıyor, iktidarın kadınların haklarını her gün tırpanlayan hamleleriyle pervasızlaşıyor, önlemsizliğin ve cezasızlığın yarattığı teşvik iklimi kadına yönelik şiddeti vahşileştiriyor”dedi.
Argın, “Ekonomik sorunlar, geçim derdi, en temel ihtiyaçların bile karşılanamaz hale gelişinin en büyük yükünü sırtlanan kadınlar, yoksulluk ve çaresizlik girdabında çaresizliğe mahkum ediliyor. İstanbul Sözleşmesi’nin bir gece yarısı kararıyla iptal edilmesi şiddet faillerini cesaretlendirirken, kadınların kağıt üstündeki en küçük haklarının dahi ortadan kaldırılması için iktidar adeta bir savaş ilan etmiş durumda. Adalet yok, hukuk yok, kadınların başvurup cevap alabilecekleri, destek bulabilecekleri devlet kurumlarının kapısı kadınların yüzüne çarpıyor”diye konuştu.
Argın sözlerini şöyle sürdürdü: “Kürt kadın siyasetçiler, kadın kurumları bu kadın düşmanı politikalardan en çok pay alanlardan oluyor. Kayyımlar eliyle tasfiye edilmeye çalışılan kadın kurumları, kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda iktidarın nasıl bir yol haritası çizdiğini de gösteriyor. Şiddet her yerde katmerlendiği gibi kentimizde de katmerleniyor. Neredeyse iki yıldır Gülistan Doku’dan haber alamıyoruz. Kentimizde fuhuş çetesi gibi önemli iddialar gündeme geliyor. Bu iddiaların araştırılması ve gereğinin yapılmasını istiyoruz.
Diğer taraftan Afganistanlı kadınlar hayatlarını savunmak için mücadele eder ve “Taliban’ı tanımayın” derken, Afganistan’daki Taliban’la inanç olarak bir farklarının olmadığını söyleyen iktidar cihatçı terör örgütü temsilcilerini resmi davetle ülkeye çağırıyor. Kadınların medeni haklarını garantileyen laiklik kırıntılarına da göz dikileceği adeta ilan ediliyor. Ülkede seçim gündemi iki kutup arasına sıkıştırılırken, geleceğimiz hakkında tartışmalar sürdürülürken halkın, kadınların, gençlerin iradeleri yok sayılıyor. Her derdin çözümünü sandığa havale edenler, “hele bekleyin, biz başa gelince çözeceğiz” diye sükût telkin edenler, biriken öfkeyi söndürmenin, başka bir hayat için verilecek mücadelenin önünü almanın hesabındalar.
Kadınlar için açlık, yoksulluk, işsizlik, şiddet, taciz, cinayetler, hak gaspları “hele bekleyelim” diyecek boyutu çoktan geçti.Ekmeğin küçüldüğü, şiddetin büyüdüğü bu karanlık tablo, milyonlarca kadını aynı sorunların tarafı haline getiriyor. Kadınların “artık yeter” duygusu büyüyor. Çare arayışı, mücadele eğilimi güçleniyor. Birlik olmak, dayanışmak, buluşmak, tepki göstermek, yan yana gelmek artık hayatta kalmanın tek çıkar yolu.
Mücadele, yaşamak için tek seçenek. Tüm kadınları şiddetin, yoksulluğun, işsizliğin, eşitsizliğin karşısında bu tek seçeneğin bir parçası olmaya, evlerden sokaklara, işyerlerinden okullara bulunduğumuz her alanda mücadele etmeye çağırıyoruz" dedi.
Kenan Korkmaz