Dersim Tarih Kültür Vakfı Girişimi Başkanı Hasan Aytaç, Avrupa Dersim Tarih ve Kültür Merkezi Başkanı Ahmet Canpolat ve Avrupa Dersim Tarih ve Kültür Merkezi II. Başkanı Hüseyin Kenan Aydın tarafından DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’a açık mektup yazıldı.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, geçtiğimiz hafta DEVA Partisi Tunceli İl Başkanlığının kongresine video konferans yöntemiyle katılmış ve “Geçmişte yaşanan olayları çok iyi biliyoruz ve acıları paylaşıyoruz. Alevi vatandaşlarımızın başta cemevlerine ilişkin talepleri olmak üzere inanç, düşünce ve davranış temelinde birikmiş sorunlarının çözümü için gerekli her tür adımı atacağız” ifadelerini kullanmıştı. Dersim Tarih Kültür Vakfı Girişimi Başkanı Hasan Aytaç, Avrupa Dersim Tarih ve Kültür Merkezi Başkanı Ahmet Canpolat ve Avrupa Dersim Tarih ve Kültür Merkezi II. Başkanı Hüseyin Kenan Aydın bu açıklamaları olumlu ancak yetersiz bulduklarını belirterek bir açık mektup yayınladı. İşte o mektup...
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’a açık mektup
Sayın Babacan 22 Kasım 2020 tarihinde Tunceli (Dersim) İl Kongresine telekonferansla katılarak, Dersim Halkına hitaben “Geçmişte yaşanan olayları çok iyi biliyoruz ve acıları paylaşıyoruz. Alevi vatandaşlarımızın başta cemevlerine ilişkin talepleri olmak üzere inanç, düşünce ve davranış temelinde birikmiş sorunlarının çözümü için gerekli her tür adımı atacağız” dediniz.
Bilmenizi isteriz ki açıklamanızı -yetersiz ama- olumlu karşıladık. Aynı zamanda mesafeli yaklaştık. Yetersiz çünkü Dersim 1937-38 yılları arasında yaşanan büyük trajediyi “geçmişte yaşanan olayları” diye tanımlamaya çalışıyorsunuz. Öncelikle yaşananlara doğru adlandırmayla başlayabiliriz. Kaldı ki dönemim başbakanı 2011 yılında yaşananları “vahşet” olarak tanımlamış ve “özür” dilemişti. Uygar ülkeler kendi hatalarından öğrenirler, insanlara karşı yaptıkları yanlışlarıyla yüzleşirler, özür dilerler ki; benzer hatalar bir daha yaşanmasın. 83 yıldır kapanmayan bu yaranın iyileşmesi sahici bir özür ve gerçek bir yüzleşme ile mümkündür. Alevilerin çoğunlukta olduğu tek kent olan Dersim üzerinden Alevilere seslenerek; sorunları çözme sözü verdiniz. Milyonlarca Alevinin yaşadığı bir ülkede ibadet yerlerinin dahi tanınmaması, yasal güvenceye sahip olmamaları bir utançtır. Bu utancının ortadan kaldırılmasına katkı sunacağınızı umut etmek istiyoruz.
„Geç kalmış adalet, adalet değildir!“ Gönül isterdi ki, bu söylemlerinizi devletin etkili kademelerinde iken dillendirebilseydiniz.
Sayın Babacan, Dersim’e gelmek istiyorsunuz, buyurun gelin, misafirimiz olun. Dersim Halkı misafirperver bir halktır. Birlikte Munzur’dan bir tas su içelim.
Sözlerinize inanmak isteriz, ancak tecrübelerimiz daha temkinli olmamızı gerektiriyor. Bu toprakların mağdur çocukları “şaki”, “sergerde”, “isyancı” diyerek suçlandılar, onurları aşağılandı. Resmi tarih kitaplarında; Dersim 1937-38 yılları hiç yaşanmamıştı, katı bir inkar dönemi yaşandı. 2009-11 yıllarında acımızı dindirecek olumlu sözler söylendi. Umutlandık, sabırla olumlu adımlar atılmasını bekledik. Sonuç yine değişmedi; inkar ve yasak. Çok gerilere gitmeyelim henüz iki hafta önce Tunceli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi; kurmak istediğimiz Dersim Tarih Kültür Vakfı’nı “Dersim ismi resmiyette kullanılamaz, Dersim 1937-38 tanıkları ile yapılan mülakatların kamuoyuna açılması, Alevi dua, beyit ve ritüellerinin kaydedilmesi ve Dersim, Alevi tarihinin arşivlenmesi” çalışmalarını “milli birliğe ve beraberliğe aykırı” bularak ret kararı verdi.
Söylediklerinizin samimiyetine inanmak istiyoruz ve umarız iktidara geldiğinizde bu söylediklerinizi unutmaz, inkara yönelmezsiniz. Bu duygularla çalışmalarınızda başarılar dileriz.
