Erzincan’ın İliç ilçesi Çöpler köyünde faaliyette olan Kanada ve Çalık Holding ortaklığındaki Anagold altın madeninin siyanür borularından birisinin patlaması sonucu, Fırat Nehri’ne zehirli madde aktığı iddia edilmiş ve bu duruma dair şirket de açıklama yaparak “Maden sahasında gerçekleşen solüsyon döküntüsünün içerisindeki toplam siyanür miktarı yaklaşık 8 kg'dır” diyerek sızıntıyı kabullenmişti. Erzincan Valiliği ise ancak siyanür borusunun patlamasının üzerinden dört gün geçtikten sonra açıklama yapmıştı. Çevre Şehir ve İklim Değişikliği Bakanlığı ise yaptığı açıklamada, zehirli maddenin akar durumda olan dereye bulaşmadığını iddia etmiş ve akıntının kuru alana aktığını belirtmişti. Ancak bakanlık söz konusu şirketin faaliyetlerinin durdurulduğunu açıklamıştı. Durumu yerinde incelemek için bölgeye giden Dersim Emek ve Demokrasi Platformuna Erzincan Demokrasi Platformu da eşlik etti. Maden bölgesinde yapılan açıklamalarda dayanışma çağrısında bulunan Dersim Baro Başkanı Kenan Çetin “Şirket defolup gitmeli” dedi.
İncelemenin ardından burada söz alan Dersim Baro başkanı Kenan Çetin yakın zamanda 75 baronun açıklamasının olduğunu da hatırlattı. Çetin, yaşanan sızıntının bakanlık yetkilileri tarafından kayıt altına alındığını hatırlatarak “Havuz yaklaşık 200 futbol sahası büyüklüğünde. 600 futbol sahasından daha büyük bir yere yol çalışmasının yapılacağı da biliniyor. Bu havuzdan bilimsel anlamda 38 zehirli kimyasalın, taşı bile erittiği ortada” dedi.
‘DOĞADA Kİ BİYOÇEŞİTLİLİK AZALIYOR’
Sadece buraya değil bölgenin çeşitli illerine, Dersim’e, Elazığ’a kadar yayılan bir tehlikenin söz konusu olduğunu vurgulayan Çetin “Kanser etkisi, nefes darlığı, koah hastalığını tetikleyen bir durum söz konusu. Yakınımızdaki köy 84 haneden oluşuyor. Köy, 40 bin küçük hayvana sahipken bugün sadece 2 bin küçükbaş hayvana sahip. Yani Kanadalı şirket sadece doğaya, canlılara zarar vermiyor. Burada köylerimiz insansızlaşıyor. Hayvan sayısı azalıyor, doğada ki biyoçeşitlilik azalıyor” diye konuştu. İlçe halkının ekmek, iş talepleriyle şirketlerin tehditleri altında olduğunu aktaran Çetin: “Korku cumhuriyeti oluşturuyorlar. Türkiye’de beşli şirketler, beşli çeteler olduğu gibi burada ki şirketlerin tehdit altında olduğunu biliyoruz ama doğa yok ediliyor. Altın yenilmez, bunu gümüş kaşıkla yemek yiyenler bilemezler. Bu ülkede biz sermaye sınıfının ezilen halkın kazanımlarını yok ettiğini biliyoruz. Burada bir ülke yok edilmeye çalışıyor. Bunun karşısında; baroların, demokratik kitle örgütlerinin, siyasi partilerin, çevre örgütlerinin duyarlılığı yayılmalı. Bugün geçici kapatma dediğimiz şey kaldırılmalı, burası kapatılmalı. Burası sadece bize emanet edilmiş bir yer değildir. Geleceğimiz olan çocuklara, börtü böceğin, doğanın, kurdun, kuşun hakkı teslim edilmeli.
Burada ki şirket defolup gitmeli”
39 KİMYASALIN 23’Ü DOĞRUDAN KANSEROJEN KİMYASAL
Şirketin yüzde 20 hissesinin Çalık grubuna ait olduğunu söyleyen Sedat Cezayirlioğlu şirketin geri kalan hisselerinin Kanada-Amerikan ortaklı bir şirkete ait olduğunu da söyledi. Şirketin 2010 yılına kadar siyanürle üretim yaptığını hatırlatan Cezayirlioğlu şöyle devam etti: “Siyanür altının yüzde 30’unu alabiliyor. 2019 yılında 1 milyar dolarlık yatırım yapınca siyanür ve sülfirik asitin de dahil olduğu 38 kimyasalla bunu devreye soktular. Sebebi de siyanürün yüzde 30’unu, bu sistemin de yüzde 96’sını alıyor olması... Bu toprağı komple yok ediyor. Siyanür havuzunun içerisinde 39 tane kimyasal var. ÇED raporunda da var, 23 tanesi doğrudan ölümcül kanserojen kimyasal.”
Yedi yıla yakındır şirketin çalışmalarına karşı mücadele yürüttüğünü söyleyen Cezayirlioğlu, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) dahil birçok yerden bilimsel raporlar hazırlattığını söyledi. Bu raporlara göre İliç’deki altın madeni ocağının ikinci bir örneğinin olmadığını söyleyen Cezayirlioğlu “Bu şekilde bir tesis dünyanın hiçbir yerinde yok. Bunun atıkları kapalı tanklarda yerin yüzlerce metre altında olması lazım. Buhara, atmosfere, soğuğa, sıcağa karışmaması lazım. Bunların 23 tanesi direkt kanserojen kimyasal. Resmi beyanlara göre 122 bin ton sülfirik asit kullanılmış. Bu tesis kaçak nükleer tesisten daha tehlikeli” diye konuştu.
‘7 SİYANÜR HAVUZUNUN YERİ BELLİ’
Şirketin yeni yaptığı yol için “Şu an kullanılan yol barajın altında kalacağı için yapılıyor” değerlendirmesinde bulunan Cezayirlioğlu “Burası üçüncü seviyede yakında sekiz seviyeye çıkacak. Yolun altına kadar dolacak” dedi. Şirketin iki tane siyanür havuzu yapmak için izin aldığını söyleyen Cezayirlioğlu 7 siyanür havuzunun da yerinin belli olduğunu aktardı. Siyanür havuzunun şu anki büyüklüğünün 66 milyon ton olduğunu söyleyen Cezayirlioğlu şöyle devam etti: “197 futbol sahası büyüklüğünde, 640 futbol sahasına çıkarılacak” dedi.
Şirketin çalışmalarına dair Türkiye’den tepkilerin arttığını söyleyen Cezayirlioğlu, tehdit edildiğini de aktardı. Cezayirlioğlu duruma dair şu değerlendirmede bulundu. “Bir ay önce bir tane memur arkadaş diyor ki “Sedat ağabey bir tane paylaşımına beğeni attım. Ertesi gün madenden aradılar’ bu kadar baskı altında. İlçenin nüfusu 11 bin, üçüncü bir arkadaş bulamadım.” Siyanür havuzunun normalde 25 yıl içerisinde dolacağına dair şirketin tahminlerinin olduğunu belirten Cezayirlioğlu “Ama yanıldılar. 2 yılda doldu. Ne yaptılar peki? Evaparatörlerle (püskürtme cihazları) ile bu gölün dolmasını engellemek için siyanürlü, sülfirik asitli suyu barajdan çekip buharlaştırarak atmosfere verdiler. Bulutlarda sınır var mı yok, o bulutlar her tarafa yayılıyor. Bakanlık bu püskürtme cihazlarına izin verdi ancak ben çektiğim videoyu yayınlayınca izinli olmasına rağmen korkularından durdurdular. Bilimsel raporlara göre burası aktif fay hattı üzerinde eğer burada bir deprem olursa Türkiye tarımına ciddi zararlar verecek.”
‘BURADA KATLİAMA DUR DEMEK İÇİN BURADAYIZ’
Dersim Dernekleri Fedarasyonu (DEDEF) başkanı Özkan Tacar da Dersim’de nasıl madenlere karşı çıkıyorsak İliç de bizim komuşumuz. İkizdere, Kazdağları, Bergama, Akdeniz’de yaşananlar nasıl bir coğrafyaya felaket getiriyorsa burada da katliama dur demek için buradayız” dedi. Dersim’in Mazgirt ilçesine bağlı Akpazar Beldesi’ni seçilmiş belediye başkanı Orhan Çelebi de “Rant uğruna topraklarımız yok ediliyor. Bu topraklarda yaşayan insanlar ve diğer canlılar yok edilmek isteniyor. Bu yok edilişin temel sebebi de kapitalistlerin kendi paralarına para katma, daha çok zengin olmak uğruna yok ediliyor. Gördüğümüz manzara bir katliam manzarasıdır” diye konuştu.
MAÇOĞLU: HERKESİ MÜCADELEYE ÇAĞIRIYORUZ
Dersim Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, son 500 yılın en kötü yüzyılının yaşandığına değinerek “Son 70 yılda 500 yıldan daha fazla doğa tüketildi. Daha dün Marmaris’teki yangın alanındaydım. Orada hepimizin içi, canı yanıyordu. Bugün buraya geldiğimizde daha devasa büyük bir katliamın, zulmün olduğunu görmeye başladık. Dersim’in Ovacık ilçesi hemen durduğumuz yerin güneyi. Munzur dağlarının güney kısmında kalan bölge hemen kuzeyi İliç. Bu bölgenin köyleri ortak yaylaları kullanıyor. Şimdi burada yapılan tesisin buradaki buharlaşma sadece biz insanlara değil, doğanın bütün canlılarına zarar veriyor. Buradaki buharlaşma ve rüzgarın binlerce kilometre uzak alanlara götürmesi mümkün” diye belirtti. Sağlık emekçisi olduğunu hatırlatan Maçoğlu, altın madeninin etkisine dair şu değerlendirmelerde bulundu: “Mesela koah, astım ve benzeri genetik birçok hastalıkları tetikleyen ve insanların yaşamlarını daha da kalitesiz hale getiren, yaşamlarını zulme çeviren bir durum söz konusu. Bizlerde kapitalist sistemin bize dayatmış olduğu ranta ve üç beş kişinin dünyayı yönetme kabiliyetine karşı bütün ezilenlerin, bütün emekçilerin yaşamını, refahını düşünen sosyalistler olarak buna dur demek zorundayız. Türkiye'deki bütün halklara, bütün dostlarımıza çağrımız şu; Bu topraklarda nerede olursa olsun bu tür durumlar geleceğimizi yok etme projeleridir. Yüz sene sonra bu topraklarda bir tek canlıyı görmediğimizde bizim burada günahımızın olduğunu söylememiz lazım. Bizim burada suçumuzun olduğunu söylememiz lazım. Eğer müdahale etmezsek gelecekteki çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğini garantiye almazsak sorumlusu biziz. Herkesi bu tür durumlara karşı mücadeleye çağırıyoruz.”
Orhan Kurul