Gazete yerime gidiyordum. Önümde yürüyen iki kişiden biri, elindeki poşetten çıkardığı ekmekleri bir lokantanın, önünde yolun kenarında yatan köpeğe vermek istiyordu. ‘ Verdiğiniz ekmekleri yemezler. Dedim. Nedenini sorar gibi baktı. ‘Sokaktaki köpekler, lokantaların önlerini mesken tutmuşlar. Lokantalardan çıkan artıklar, o noktayı tutmuş mesken edinmiş, birkaç tane köpeklere yetiyor. Üstelik hayvan sever Tunceli halkı, sokak köpeklerine bakarlar. Beslerler. ET yemeye alışmışlardır. Kolay, kolay ekmek yemezler. Sokaklar, onlarla dolu. Köylü et bulamadığından, yiyemediğinden, köylerdeki köpekler, ekmekleri havada kaparlar.’ Dedim.
Yan yana geldik. Birlikte yürüdük. Yurt dışında ikamet eden, çalışan, memleketlerine, izine, gelmiş, DERSİMLİ hemşerilerimmiş. Beni tanıyorlarmış,’ Yazılarınızı internette okuyoruz. ‘Dediler. SEYİT RIZA Parkına kadar birlikte yürüdük. Parkın karşısında geri dönüşüm konteyneri vardı. Onu göstererek,’ Hemen her sokağa, köşeye, bunlar konulmalıdır. Belediye bu konuda üstüne düşeni yapmalıdır. Toplumun ilgisini, dikkatini çekecek şekilde bu kültürü yaymalı, gerekeni yapmalıdır. Geri dönüşüm, günümüz yaşamında önemli bir yer tutmalıdır. Bu kültür yaygınlaştırılmalıdır. Sizin Komünist Başkanda yakışanı olur.’ Dedi.
Görüşürüz. Diyerek ayrıldık. DERSİMİN doğası, şehri, yurt dışından, il dışından gelenlerle dolmuştu. Sokaklardaki karşılaştığımız yüzlerin yüzde doksanı onlardı. Her halleriyle, giyinişleriyle, alışverişleriyle kendilerini belli eden ziyaretçi misafirlerdi. Şehre, şehrin esnafına, bu zorlu, tarihi ekonomik süreçte, destek olan, katkı veren onlardı. Seyyar satıcıların ekmek kapılarıydı. Vatandaşın pahalılıktan gidemediği lokantalar, onlarla doluydu.
Gittiğim kasap,’ Hocam size söylüyorum unutmayın. Dışardan gelen ziyaretçiler gittiğinde. Bizde dükkânı kapatacağız. Çünkü et alacak, müşterimiz kalmayacağı gibi eskisi gibi kesilecek hayvanda bulamayacağız. ’Dedi. Yalnız kasap değil, hemen, hemen bütün esnaf, lokantalar, müşteri bulmakta sıkıntı çekeceklerdi.
Üstü, güneşten, sıcaktan, korunmak için kapatılmış YERALTI ÇARŞISININ üstünde. Belediye tarafından, MUNZUR KİTAP GÜNLERİ, sergisi düzenlenmişti. Geçmiş yıllarda Ankara’ya gittiğimde ilk ziyaret ettiğim yerlerden biride, Kızılay’da, ZAFER Pasajıydı. Pasajın tümünde kitapçılar vardı. Orada gezmek, yeni eserlerle tanışmak, serinliğinde bir çay içmek. Tutkuydu. Kitap hastalığı, 1958,yılında ortaokul Birinci sınıfta nasılsa elime geçmiş, Esat Mahmut Kara kurt tun SON TREN romanıyla başlamıştı.
Heyecanla gittiğim. MUNZUR KİTAP FUARI, yeraltı çarşısının üstünde kurulmuştu. Adeta küçük bir dünyaydı. Hangi ülkeden kimi ararsanız, bulabileceğiniz renkli bir dünya kurulmuştu. Dünyayı görmek isteyenler, oradaydılar. Farklı dillerden, inançlardan insanların, orada olmaları, o dünyayı daha çok renkli kılmıştı. O, dünyada gezdikçe kendimi bir kitap denizindeymiş gibi hissettim. Ankara Zafer çarşısında, hiç bu kadar kitap görmemiştim. Gezdiğim gördüğüm kütüphaneler, içinde de hiç bu kadar, zengin, büyük bir kütüphane görmemiştim. Gezdikçe, yeni yeni yazarlarla, DERSİMLİ, yazarlarla, eserleriyle tanıştım.
DOSTOVYEKİNİN , Suç Ve Cezası,. Yaşar Kemalin, İNCE MEMEDİ, Fakir Baykurt’un, YILANLARIN ÖCÜ, Reşat Nuri Güntekin’in ÇALI KUŞU, Necati Cumali’nin, SUSUZ YAZI, Orhan Pamuğun, KARA KİTABI, Yakup Kadrinin, YABANI, DERSİM yazarlardan, MESUT Özcan’ın, KÜRDÜN GELİNİ, ÖYKÜLERİYLE, DERSİM AĞITLARI, DARBE YILLARINDA DERSİM, DERSİM madımak söyleyişleri, Kadir DULKADİRİN, İKİ DİLDE DERSİM MASALLARI, hepsi orada, DERSİM Okurlarıyla buluşmak için yerlerini almışlardı.
Hasan GÖYÜLDARIN, ödül kazanmış, ünlü iki şiir kitabı, Mesut ÖZCAN Beyin düzenlediği sergide yerlerini almışlardı. Okurlar, Yüz lira değer biçilen kitapları, para ödemeden, karşılıksız, YARALI SEVGİYE BİR İMZA atarak alabiliyorlardı. Büyük bir ilgi vardı. İmzalayanların listesi kabarıktı. Yaralı sevgiye imzayı atanlar, iki şiir kitabını, bedel ödemeden alıyorlardı. Sayın GÖYÜLDAR, çok emek verdiği iki eserini SEVGİ karşılığı, ücretsiz okurlarıyla buluşturuyordu. Sevgi onun için çok anlamlı, değerli bir bağdı. İnsanı, insan yapan, yücelten bir değerdi.
Sayın Göyüldarın şiirlerine bir göz attım. Bütün bir yaşamın bütün kareleri, bütün renkleri oradaydı. Bir yaşamın, sevenleriyle, çevreyle, doğayla, bir araya geldiği, buluştuğu, sevgiyle bütünleştiği, eserlerdi. SEVGİYE BİR imzada ben atarken anlamlı bir imzanın heyecanını yaşadım.
Sergide, gezmeye, görmeye, tanışmaya doyulmuyordu. Hemen her gün gezilmek istenen bir buluşma yeriydi. Normalin üstünde sıcaklık vardı. Sergi ancak 18 sonrası 6 da açılıyordu.
Tunceli Belediyesi, Tunceli Halkına yakışır, önemli bir kültür, etkinliği düzenleyerek, Tunceli halkını, her yerden, her memleketten, gelmiş ziyaretçilerini, DERSİMİN, bütün dünyanın, ünlü isimleriyle,eserleriyle, renkleriyle, buluşturmuşlardı.