Dersim katliamına dair gerçeklerin açığa çıkarılmasına dönük hukuki girişimler içerisinde yer alan isimlerden biri olan Av. Reyhan Helin Bulut, devletin dün fiziki olarak katlettiği Dersimlileri ve coğrafyasını bugün de kültürel soykırıma tabi tuttuğunu vurgulayarak, 1937 ile 2014 yılları arasında aslında bir fark olmadığını söyledi.
İsyanın önderlerinden Seyid Rıza ve 6 arkadaşı, görüşülmek için çağrıldıkları Erzincan'da yakalanmaları sonrası getirildikleri Elazığ Buğday Meydanı'nda asılarak idam edilmelerinin yıldönümünde anılırken, 1937-38 yılları arasında gerçekleştirilen Dersim soykırımına dair gerçekler hala arşivlerden gün yüzüne çıkarılmayı bekliyor. Ulus-devlet anlayışının bir sonucu olarak tekçi devletin, soykırımla ortadan kaldırılmak istenen Kürt-Kızılbaş kimliğe sahip Dersim'e dair var olan bakış açısı, asimilasyon politikaları ile baraj ve HES'lerle talan edilmek istenen Dersim coğrafyasında kültürel soykırım olarak devam ediyor. Gerçekleşen katliam kadar devam eden kültürel soykırıma dönük yürütülen hukuki girişimler içerisinde yer alan bir isim olan Av. Reyhan Helin Bulut, devletin Dersim'e bakış açısını hukukçu kimliği ile değerlendirdi.
Dersimlilerin katliamdan bu yana sürgün hayatı yaşadığını ve yeniden dönüş ile ilgili bazı düzenlemeler yapılsa da insanların hala köylerine dönemediğini dile getiren Bulut, baraj ve HES projeleri istilasına işaret etti. Bulut, bu projelere rağmen köylerine dönenlerin ise hala toprağa gömümü olan mayınlar ile bugün hala istenildiği zaman seyehat haklarının engelenebilmesinden de anlaşılabilecek olduğu üzere çok çeşitli zorluklarla karşılaştıklarını kaydetti.
Bulut'a göre bu durum özünde 1938 ile 2014 arasında aslında çok ciddi bir fark olmadığının göstergesi.
Gerçeklerin açığa çıkması için samimi bir irade şart!
Dersim'de gerçekleştirilen vahşetin en temel hak olan yaşam hakkına yönelik olduğunu ve bunun da bir insanlık suçu olduğunun altını çizen Bulut, yapılan katliamın açığa çıkarılması için artık samimi bir iradenin ortaya konulması gerektiğini vurguladı. Bunun için öncelikli yapılması gereken ise yıllardır bu yönlü taleplere rağmen herhangi bir adım atılmayan gizli devlet arşivlerinin açılması. Yine Meclis bünyesinde oluşturulan Dersim Araştırma Komisyonu'nun yaptığı araştırmaları ve arşivleri kamuoyu ile paylaşması gerektiğini söyleyen Av. Bulut, arşivlerin saklanmasının nedenini anlamanın mümkün olmadığını söyledi.
Katliamı kabul edip arşivleri açmamak çelişkidir'
Bulut'un katliama dair gerçekleri açığa çıkaracak arşivlerin açılması ile birlikte üzerinde önemle durduğu bir diğer nokta ise katliama dair bulunan insan kemiklerin araştırılmasına dair yapılan hukuki başvuruların sonuca kavuşturulması. Bu yöndeki yargısal başvurulardan sonuç alınamadığını ifade eden Bulut, buna ilişkin "Bir taraftan hakikatin açığa çıkması için Meclis Araştırma Komisyonu kuruyorsunuz bir taraftan katliamı kabul edip özür diliyorsunuz bir taraftan ise arşivleri açıklamıyorsunuz. Bu bir çelişkidir" yorumunda bulundu.
'Böylesine bir acının siyasi amaçlara malzeme edilmesi korkunç'
Katliamın bugün iktidarda bulunan AKP hükümeti tarafından siyasi çıkarlarına malzeme olarak kullanıldığını da dile getiren Av. Bulut, "Dersim katliamı ile ilgili bir çalışma yürütülüyorsa, yargı makamlarının da görevlerini yerine getirmesi gerekiyor. Ancak yapılan başvurular takipsizliklerle sonuçlanıyorsa burada ciddi bir oyalama süreci yürütülüyor yada siyasi amaçlara alet etme söz konusu oluyor. İnsanların hala anlatmakta zorluk çektiği böylesine bir acının siyasi amaçlara malzeme edilmesi, korkunç bir durum" diye konuştu.
Dersim 38 ile yüzleşmek
Bulut, Dersim 1937-38 ile nasıl bir yüzleşme yapılması gerektiğini ve atılması gereken adımlar üzerinde de durdu. Yüzleşme için öncelikle geçmişten bugüne kadar süregelen hak ihlallerinin sona ermesi gerektiğini vurgulayan Bulut, sonrasında ise saklanan arşivlerle gerçeklerin ortaya çıkarılması, katledilenlerin kemiklerinin nerede olduğunun açıklanması, mağdurların itibarlarını iade eden ve sorumlulukların kabul edildiği resmi bir özre ihtiyaç olduğunun altını çizdi.
Kaynak-DİHA