Kadın Platformu tarafından yapılan açıklama metni ise şöyle:
“Bundan tam 165 yıl önce, 1857 yılında Amerika’nın New York kentinde bir dokuma fabrikasında çalışan kadın işçiler; güvenceli iş, eşit işe eşit ücret talepleriyle greve gittiler. Kilitli kaldıkları fabrikada çıkarılan yangında 129 kadın işçi can verdi. Bugünde hala fabrikalarda “eşit işe eşit ücret” diyen ,”insanca yaşamak istiyoruz “ diyerek sendikal hakları için direnen, ek zam talepleri için iş bırakan kadınlar grev alanlarının da direngen gücüdürler.
Değerli basın mensupları: Ülkede yoksulluk gün geçtikçe artıyor dayanılmaz hale geliyor. Bundan en fazla zarar görenler ise kadınlar oluyor. Tüm dünyada etkisini hala sürdüren Covid19 sürecinde kadınlar katbekat yoksullaştırılmış, evlere kapanmak zorunda bırakılmış, ev içi emek değersiz kılınarak erkeğe ve devlete muhtaç hale getirilmiştir. Tarihin, emeği üreten ve onu toplumsallaştıran kadın gerçekliği, bugün semt pazarlarında çürük meyve toplamakta, karda kışta ucuz ekmek kuyruklarında beklemektedir. KHK eliyle meslekten ihraçlarla, sürgünlerle, ekonomik krizden kaynaklı büyüyen yoksullaştırmayla toplum iradesiz, umutsuz, yoksul bırakılmak istenmektedir. Kadınlar açlıktan, soğuktan ve hastalıktan evlatlarını kaybetmekte; yaşamını güvencesiz sürdürmektedir. 8 Mart vesilesiyle bir kez daha kadın emeğini özgürleştirici politikaların yaşam bulmasının toplumsal refah için gerekliliğini savunuyoruz. Kadınlar Her gün yeni bir kadın cinayeti, ev içinde, sokakta, iş yerinde, kampüste erkek şiddetine, tacize maruz kalıyor.
Haklarımıza ve hayatlarımıza göz diken kazanılmış haklarımızı gasp etmeye çalışan iktidara karşı, İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN VAZGEÇMİYORUZ diyoruz. Yaşamın zorlukları karşısında, sosyal yardımlara muhtaç edilen biz kadınların, medeni haklarını gasp edip ”devlet destekli nafaka modeli” diyerek getirilen sadaka modelini kabul etmiyoruz. 5 Ocak 2020 den beri Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan Doku’dan haber alınamıyor. Etkin bir soruşturma yürütülmeyerek, sorumlular korunarak, Gülistan’ı unutturmaya çalışıyorlar. Gülistan bulununcaya kadar Dersim’li kadınlar olarak mücadelemiz sürecek, GÜLİSTAN DOKU NEREDE? diye sormaya devam edeceğiz.
Var oluş gerekçelerimizden olan anadilimiz, ulus devlet politikalarıyla yasaklanarak, asimilasyona uğratılmakta ve yok sayılmaktadır. Anadilimiz okullarda seçmeli ders olarak değil eğitim ve öğretim dili olarak okutulmalıdır. Bugün Türkiye cezaevlerinde sağlık sorunlarından kaynaklı ölümün sınırında yaşayan onlarca siyasi tutsak bulunmaktadır. Cezaevlerinde İnsanlık vicdanın kabul edemeyeceği koşullarda ölüme terk edilen, her türlü sağlık hakkı elinden alınan, tedavi edilmeyen hasta kadın tutsaklar için mücadele etmeye devam edeceğiz. Hasta Kadın Tutsaklar derhal serbest bırakılmalıdır.
TÜM DERSİMLİ KADINLARA ÇAĞRIMIZDIR
Büyük inanışlarla kadın özgürlük mücadelesinde hayatını kaybeden, bugün hâlâ yolumuzu aydınlatan tüm kadın yoldaşlarımızı bir kez daha saygı ve minnetle anıyor; onların bize bıraktığı mirasla enternasyonal kadın dayanışmasının büyüyeceğine, toplumsal özgürlüğün kadın dayanışması ile gerçekleşeceğine, erkek egemen sistemin iflas ederek kadın özgürlükçü yaşamın esas kılınacağına olan inancımızla tüm kadınları 8 Mart’ı coşkuyla karşılamaya çağırıyoruz. Yaratılan korku, baskı, şiddet ve ölüm duvarlarını yıkıp birleşme zamanıdır. Bizleri evlere kapatmaya çalışanlara, daha fazla yoksulluk, daha fazla şiddet, daha fazla geleceksizlik sunanlara itirazımız var. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlarının Mücadele ve Dayanışma Günü’nde; EŞİT, ŞİDDETSİZ, ÖZGÜR, BİRYAŞAM için ÖFKEMİZLE, İSYANIMIZLA, SÖZÜMÜZLE, RENGİMİZLE mücadelemizi birleştirelim. Yaşasın 8 Mart! Yaşasın Kadın Dayanışması!
Caner Aktan/Kenan Korkmaz