Halkın diliyle HEKİMLİK, kutsal bir meslektir. İnsanlar, sağlıklarını onların tedavileri, önerileri ile korurlar, sürdürürler.
Bu kadar kutsal önemli görevi sürdüren doktorlar, son zamanlarda meslekleri ile ilgili olarak saldırıların hedefi oldular. Saldırılara tepki duyan sağlık çalışanları, örgütlü bir halde tepki gösterdiler. Sağlık hizmetlerini belli bir süreliğine durdurdular.
Hasta haneden gelen bir okurum, kızgındı. Doktorlara yapılan saldırılar sonucu, doktorlar sağlık çalışanları, bir günlük iş bırakmışlar. Hastasını hastaneye götüren okurum. Gitmesi gereken doktora hastasını muayene, kontrol, ettirememiş.
Hastasını muayene ettiremeyen kızgın okurum,‘Son zamanlarda sanki moda olmuş. Önüne gelen doktorlara saldırıyor. Onların saldırganlığı yüzünden hastalarımız ortada kalıyor. Hasta yakınlarını üzen, görevini bir doktor gibi yapmayan doktorlar yok değil. Bu eksikliklerini ifade etmenin yolu onlara hak etmedikleri saldırıyı yapmak olmamalıdır. Hasta yakınlarının, sorumlu davranmaları gerektiği gibi doktorlarda onların tepkilerine yol açmayan hizmetlerde bulunmalıdırlar.’diye tepkilerini dile getirirken, konuşmalarımıza tanık olan bir başka okurum.’hastaları üzen, görevini doktor gibi yapamayan doktorlar da vardır. Ama onlara kaba kuvvetle saldırmak, haksızlıktır. Hak etmedikleri bir davranıştır.’Diyerek bir anısını anlattı.
‘Hastaydım. Hastaneye, doktora gittim. Oturdum sıramı bekledim. Uzun süre kapıdaki sıra numarası değişmedi. Gelen numaraya bakmadan girdi içeri. Bazı hastalar hemen çıkarken bazıları uzun süre içerden çıkmadılar. Paydos saati, sıramda gelmişti. Doktor salonda cep telefonu kulağında bir o başa, bir bu başa, gidip geliyordu. Girdim içeri. Doktoru bekledim. Telefon konuşmasını bitirip gelen doktor, bir hastaya söylenmemesi gereken bir dille,’Söyle.’dedi. Bana mı dediniz. Ne söyleyeceğim size .’Dedim. Çam yardığının farkına varmış olmalı ki,’neyiniz var dedi.’aç ağzını.’Dedi. Açtım. Baktı. Tek kelime etmeden bilgisayardan yazdırdığı reçete numarasını elime tutuşturdu. Hiç bir açıklama yapmadı. Şuna dikkat et. Hastalığın budur. Demedi. Adeta kapı dışarı edildim. Doktorluk bu değildir. Muayene saatinde iki kez salonda telefon kulağında gitti geldi. Muayene saatinde uzun süre cep telefonu ile konuşmak bir doktora yakışmaz. Hastalara ayrı, ayrı muamele yapmakta yakışmaz. Bütün hastalara doktor sıcaklığı ile bakmalıdır. Hastayı muamele sırasında bile sıcak güven veren yaklaşımı ile tedavi etmelidir.’Doktorun bütün bu yaptıkları karşısında onun mesleğine saygımın gereği üzücü bir tepkide bulunmadım.’Diye içini döktü.
Konu edilmiş iken, araya girdim. Muayenede olduğundan habersiz, hastane başhekimini telefonla aradım. Telefonuna kayıtlı olduğum halde açmadı. Tekrar tekrar aradım. Açmadı. Sonradan karşılaştığımızda,’Kusura bakma hasta muayene ediyordum. Açmadım.’Dedi. Bu kez ben ona ‘kusura bakma. ’Dedim. Başhekim doktor gibi davranmış. Muayene saatinde çalan telefonunu açmamıştı.
Bize katılan bir başka okurum,’Soyadı KAPLAN olan Hastanemizin dâhiliye mütehassısını anlattı.’Yürümekte, konuşmakta zorluk çeken yaşlı bir hastam var. Sık, sık doktora, dâhiliye mütehassısına götürmekteyim. Zaman, zaman geç saatlere beklediğimiz olur. Tek dâhiliye mütehassısı olacak ki, kapısının önü, gün boyu sıra bekleyen hastalarla dolar. Taşar. Bu kadar yoğunluğa rağmen, bu doktorun, bıkkınlık gösterdiğine, hastalarını baştan savdığına tanık olmadım. Kim olursa olsun bütün gün, hastaları ile istisnasız yakından ilgilenir. Hastalarına hasta olduklarını göz önünde bulundurarak, davranır. Özen gösterir. Hastam hep ona dua eder.’Dedi.
Okurum bunu anlatınca bizim DENİZ aklıma geldi. Ayağından rahatsız yere basamıyordu. Bir iki değişik uzman doktorlara götürdük. Muayene eden doktorlar, DENİZ’LE sıcak bir diyalog kuramadıklarından, ona çocuk hasta muamelesi içinde yaklaşamadıklarından doktorlara soğuktu. Muayenede rahat değil tepkiliydi. Hastalığı geçmediğinden üçüncü bir doktora nöroloji doktoruna götürmemizi önerildi. DENİZ’İ doktora götürmek için bin dereden su getirdik. Yalvar yakar aldık götürdük. Nöroloji doktoru, AYSUN İNCE Hanım, DENİZ’İ güler yüzle sıcak bir şekilde karşıladı. Onun anlayacağı dilden konuşturarak sohbet etti. DENİZ, doktora geldiğini unutmuştu. Oldukça rahat doktor ablayla sohbet ediyordu. Bizlerde şaşkındık. O kadar güzel bir diyalog kurulmuştu ki, DENİZ, doktor ablanın bir dediğini iki etmiyordu. O güne kadar süt içmeyen DENİZ, doktor ablanın isteği üzerine süt içeceği sözünü veriyordu. Annesine dönerek,’anne akşam bana süt ver, içeceğim. Bardağı da beraber içeceğim diyerek doktor ablası ile hepimizi güldürecek şakasını yapıyordu.
Nöroloji doktoru, doktor gibi davranmış. Doktorluğun güzel bir örneğini sergilemişti. Hastaneden neşeyle çıkan DENİZ, ayağını yere korkusuzca basıyordu.
Sağlık sorunlarının öncelikle öne çıktığı günümüz dünyasında, sağlık hizmetleri toplumun öncelikli sorunu olmuştur. Son yıllarda sağlık hizmetlerinde önemli yenilikler yapılmış, uygar ülkeler gibi toplumun hemen, hemen tamamına devlet tarafından sağlık hizmetleri götürülmüş.. Dağınık sağlık kurumları tek elde birleştirilmiş, farklılıklar giderilmiştir.
Açılan özel hastanelerin yanında, yeni modern hastaneler kurulmuş. Daha önceki yıllarda, hastanelerde yaşanan yığılmalar büyük ölçüde giderilmiş. Daha modern teknik cihazlarla sağlık hizmetleri verilmeye başlanmıştır. Emeklilerin aleyhine muayene reçete parası alınmasına rağmen İlaçlar, vatandaşın alım gücüne kolaylık sağlayacak ölçüde ucuzlatılmış, ihtiyaç duyulan ilaçları bulmak kolaylaştırılmıştır.
Yakın zamanda yapımı, modern sağlık cihazları ile donanımı, tamamlanacak, olan yeni büyük kapasiteli hastanemiz, hizmete girecektir.
Umarız onun büyüklüğüne yakışır sayıda uzman doktor kadrosu da tahsis edilerek, ihtiyaç duyulan bütün eksiklikler, giderilmiş olur.
Fikri TAŞ
[email protected]
*Sitemizde yayınlanan köşe yazılarının sorumluluğu yazarlarına aittir.