Sanat Sokağında bir araya gelen Eğitim Sen üyeleri açıklama yaptı. Grup adına açıklamayı okuyan Eğitim Sen Dersim Şube Başkanı Hüseyin Kasun’un açıklama metni şöyle:
“Bilindiği üzere 2021-2022 Eğitim-Öğretim yılına başlarken hızlı ve amacı belli olmayan değişiklikler yaşandı. Bunların en önemlisi ise Milli Eğitim Bakanı Ziya SELÇUK’un herhangi bir açıklama dahi yapmadan görevden “affını” istemesidir. Ve yerine atanan yeni Milli Eğitim Bakanı Mahmut ÖZER’de herhangi bir tatmin edici açıklama yapmadan göreve başlamış olmasıdır. Yeni atanan bakan Mahmut ÖZER’in talimatları ile 6 Eylül’de tüm tedbirlerin alınarak okulların açılacağı şeklinde bir karar alındı. Eğitim Sen olarak bulunduğumuz her platformdan gerekli tedbirlerin alınması konusunda defalarca uyarıda bulunduk. Ancak okulların açılması ile pandemi tedbirlerinin bir kenara konulup deprem tedbiri kapsamında okulların güçlendirme adı altında birleştirildiği, spor salonlarında eğitime devam edildiği ve okulların birleştirilerek ikili öğretime geçildiği gibi salgın riskini arttıran bir dizi karışıklık yaşanıyor. Her işte olduğu gibi eğitimde de planlama ve öngörü bir basiret işidir. Pandemi nedeniyle uzun süre kapalı kalan okullarda tam da eğitim-öğretim başlarken güçlendirme çalışmasına başlanması anlaşılır değildir.
Eğitim ülkemizin en önemli, ihmale gelmez ve vazgeçilmez ayağıdır. Rant ile, ihale ile, çifte ve ballı maaşlar ile yandaşa peş keş çekilen, hoyratça savrulan kamu kaynaklarının eğitimden esirgenmesi kabul edilemez. Eğitimde ihtiyaç olan olan 100 bin öğretmen yerine, 15 bin öğretmenin atanacak olması ihtiyacı karşılamaktan öte emekli olacak öğretmen sayısını telafi etmeye yöneliktir. Yine okullarda pandemi süreciyle birlikte temizliğin hayati bir önem arz ettiği, kadrolu personel ihtiyacı mevcut iken, geçici çözümlere başvurulması sorunu çözmeyecektir.
Eğitimde diğer bir sorun ise yükseköğretimde yaşanmaktadır. Yakın zamanda yükseköğretim kurumlarına yerleştirme sonuçları açıklandı. Ancak birçok bölümün boş kaldığı ve neden tercih edilmediği gibi sorular sorulmaya başlandı. Yükseköğretim kurumları; bilimin hedeflenmediği asıl amacın eş, dost, akrabanın istihdam edildiği, bir alan haline getirildi.
Yurtların yetersiz ve kiraların ateş pahası, yöneticilerinin liyakatsiz ve basiretsiz, hocasının niteliksiz, eğitimin kalitesiz, öğrencinin güvensiz, mezunların işsiz ve umutsuz olduğu bir akademi neden tercih edilsin ki?
Eserinizle övünebilirsiniz!
Anayasanın bir aparat haline geldiği, tacizin, rüşvetin, yolsuzluğun, usulsüzlüğün, milyon dolarlık rantın ve suçun kanıksandığı, itiraz edenin ise cezalandırıldığı bir ülke yarattınız.
Eserinizle övünebilirsiniz!
Baskı, sindirme, korku ve ihraçlar ile insanların işsiz ve aşsız bırakıldığı bir ortamda; konuşmayan, düşünmeyen, düşündüğünü ifade etmekten korkan, sorgulamak yerine biat eden bir toplum ve akademi yaratınız. Oysa bilim sorgulama ile başlar.
Eserinizle övünebilirsiniz!
Nitelikli ve eğitimli ülke insanının her gün yurt dışına göçtüğü, hatta lise öğrencilerinin bile bu ülkede bir meslek sahibi olmak yerine yurtdışı hayali kurduğu bir ülke yarattınız.
Eserinizle övünebilirsiniz!
Ülkesinde mülteci bir toplum yarattınız.
Elbette ki deprem güçlendirmeleri yapılmalıydı ancak bu çalışmalar yapılırken öğrenciler başta olmak üzere eğitim bileşenlerinin durumu göz önünde bulundurularak en uygun zamanlar kollanarak yapılmalıydı. Maalesef MEB bu durumu göz önünde bulundurmayarak okul zilinin çalması ile birlikte çalışmalara başlamıştır. MEB’in bu ihmalkarlığının ve plansızlığının cezasını COVİD-19 sürecinde yine eğitim bileşenleri çekmektedir.
Ve son olarak EĞİTİMSEN olarak şunu söylüyoruz.
- Ders süreleri acilen 30 dakikaya indirilmeli.
- Okullara kadrolu temizlik personelleri atanmalı.
- Ek yüz bin öğretmen ataması yapılmalı.
- Öğrencilerin ulaşım, konaklama ve beslenme ihtiyaçları karşılanmalı.
- Bu süreçte eğitime ayrılan bütçe artırılmalı.
- MEB bütçesini vakıfların yararına değil öğrencilerin yararına kullanmalı.
- Ek bütçeler ayrılarak yeni okul binaları yapılmalı.
- Sınıf mevcutları seyrekleştirilmeli.
