• BIST 9660.12
  • Altın 2924.471
  • Dolar 34.5992
  • Euro 36.2611
  • İstanbul 7 °C
  • Ankara 0 °C
  • Tunceli -1 °C

Eğitim Sen: REKTÖRÜN BARIŞI “KENDİSİNEDİR”

Eğitim Sen: REKTÖRÜN BARIŞI “KENDİSİNEDİR”
Tunceli Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.Durmuş Boztuğ’un geçtiğimiz günlerde yerel gazetelerde yayınlanan makalesine ilişkin Eğitim Sen Dersim Şubesi tarafından açıklama yapıldı.
Tunceli Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.Durmuş Boztuğ’un geçtiğimiz günlerde yerel gazetelerde yayınlanan makalesine ilişkin Eğitim Sen Dersim Şubesi tarafından açıklama yapıldı.
Eğitim Sen Dersim Şubesi tarafından yapılan açıklama metni ise şöyle;

REKTÖRÜN BARIŞI “KENDİSİNEDİR”
Tunceli Üniversitesi Rektörü Durmuş Boztuğ’un  yerel bir gazetede yayımlanan ;
“Atalarımızın imar ederek uygarlaştırdıkları” diye başlayıp “Bunun için yapacağı tek şey zamanın ruhunu iyi kavrayarak “, terör, kuvvet, şiddet”,  vb eylemlerden uzak durup hiç de yabancısı olmadığı “demokratik duruş”, “ortak yaşama kültürü ve bilinci” ve “kendisi gibi olmayanlara, kendisi gibi inanmayanlara, kendisi gibi yaşamayanlara daha çok saygı ve sevgi” ilkesini hayata geçirmektir”  diye biten ve yeterince “entegre olamamış” Dersimlilere akıl verme amacını taşıyan yazısına cevabımızdır.
“Zamanın ruhunu iyi kavramak” ve Sayın Boztuğ’un bizden ne beklendiğini daha iyi analiz etmek için üniversitede olup bitenle ilgili birkaç bilgiyi sizlerle paylaşmak istedik. Üniversite, bilimsel faaliyetler yerine, adeta ilimizde toplum mühendisliği yapma hedefinde ilerlerken, Rektör Boztuğ’un yaratmaya çalıştığı imaj, üzerinde düşünülmeye değerdir.  Rektör üniversiteyi bir bilim insanı sorumluluğu ve farkındalığı ile değil, adeta bir siyasetçi gibi yönetmeye çalışmaktadır. Rektör üniversiteyi yönetirken son derece stratejik davranmaktadır. Üniversiteyi yapılandırırken oy verme hakkına sahip olan öğretim üyelerinin ezici bir çoğunluğunu “yandaşlık” ilişkileri çerçevesinde elinde tutmuştur. Bu durum kendisinden sonra da sistemin devamını garantiye alan bir yapılanmadır.  Arada adeta “ağızlara bal çalar” gibi aldığı bir- iki öğretim görevlisi kadrosunu –ki bu kadroların oy kullanma hakkı yoktur-  her fırsatta “minnettarlık” psikolojisi yaratmak için hatırlatmaktadır. Dışarıdan atadığı idari personeller ise kadrolarını alıp Tunceli Üniversitesinden ayrılmakta, hakkettikleri halde atanamayan Tunceli’li idari personele ise yargı yolunu işaret etmektedir. Hatta bu konudaki yanlış uygulamalara vurgu yapıldığında “Sizi de üniversiteye ben almadım mı?” yaklaşımı ile üniversite yönettiğini unutmaktadır. Aldığını iddia ettiği bu akademik ve idari personele, adeta pedagojik yöntemlerin de sınırlarını zorlayacak şekilde “entegre olmalarını” telkin etmekte, kendileri açısından yeterince  “entegre” olmayan akademisyenleri ise yine kendisince cezalandırmaktadır. Böylelikle kendisine biçtiği ya da biçilen misyon doğrultusunda tarihsel derinliği ve travmaları olan sorunlarımıza popülist tarzda yaklaşmaktadır. Bu misyonu yerine getirmeye çalışırken kendisince başarılı sayılabilecek ölçülerde “algı yönetimi” yapmaktadır. Bu doğrultuda, hoşgörünün Alevi felsefesindeki yeri ve öneminin farkında olmaksızın, devletin bizi “bağrına basması”nın yolu olarak her fırsatta “hoşgörü ve entegrasyonu” telkin etmektedir.  Sayın Cumhurbaşkanımızın üniversitemizi ziyaretinde, üniversitenin sağlıklı gelişebilmesi için “Tuncelili” akademisyenlerin tercih edilmesine ilişkin yaptığı vurguya rağmen, yıllar sonra geldiğimiz nokta içler acısıdır. Üniversitedeki 108 öğretim üyesinin içerisinde Tuncelili akademisyen sayısı yok denecek kadar azdır. Matematiksel olarak bu oran %10’u geçmemektedir. Dilerseniz bu oranı Fırat Üniversitesi, Bingöl Üniversitesi ya da yeni kurulan üniversitelerden herhangi biri ile karşılaştırabilirsiniz. Buradaki temel beklenti,  Tunceli Üniversitesinde sadece Kürt, Alevi ya da sol dünya görüşüne sahip akademisyenler çalışsın beklentisi değildir kuşkusuz.  Buradaki beklenti daha nitelikli olanın, daha fazla başarı ortaya koymuş olanın, Dersim’de daha uzun süre çalışma olasılığı olanın, gerçekten bu kente ve bu kentte öğrenim gören öğrencilerin nitelikli ve bilimsel eğitime ulaşmaları için emeğini ve yüreğini ortaya koyabilecek samimiyette olanın öncelikle tercih edilmesidir. Biraz deneyimlenen, maddi açıdan biraz doyuma ulaşan ve kendisine başka bir üniversitede yer bulabilen bazı kesimler üniversitemizi basamak olarak adımlayıp, geçip gitmektedir.    


Özellikle mühendislik fakültesindeki yaprak dökümü bu savununun doğrulayıcısı niteliğindedir. Bu durum, ayrıca üniversitemizdeki resmi tatil günlerinin 3,5 güne çıkmasına vesile olmaktadır. Özellikle çevre illerden geliş gidiş yapan çalışanlar cuma günleri üniversiteye gelmemekte,  pazartesi günü ise üniversiteye ulaşmaları en iyi olasılıkla öğle saatlerini bulmaktadır. Cuma günleri üniversitedeki sessizliği görmek isteyenlere, kapılarımız sonuna kadar açıktır. Dekanlık, bölüm başkanlığı ya da müdürlük görevlerini yürüttüğü halde haftada ya da iki haftada bir gün üniversiteye uğrayan “Sivas Ekibi” üzerinde ayrıca düşünmek gerekir.  Dolayısıyla üniversite kaynakları ve olanakları gerçekten bulunduğu makamın/pozisyonun hakkını verenlere değil rektör üzerinden çıkar amaçlı  “üçüncü” kişilere sunulmaktadır. Rektör bütün bu olup biteni “yeni kurulan üniversite” sendromu ile açıklarken kamuoyunu bir kez daha yanıltmaktadır. Rektör sürekli olarak olumsuzluklarını yeni üniversite ve bölgesel hassasiyetler kılıfı ile örtmeye çalışmakta ve gerçekleri kamuoyundan gizlemektedir. Üniversitede yapılan her faaliyet, açılan her birim (Alevilik Araştırma ve Uygulama Merkezi, İnsani ve Sosyal Sorunları Araştırma Merkezi vb.)   reklam malzemesi olarak kullanılmakta ancak içi bir türlü doldurulamamaktadır.  03 Mart 2010 tarihli Dersim’in bir yerel gazetesinde yayımlanan  “Üniversitede Alevi Açılımı” başlıklı makalede yer aldığı gibi Alevîlik Uygulama ve Araştırma Merkezi 4 yıldan beri açıktır, ancak aradan geçen yıllara rağmen Alevilikle ilgili ne tür bir faaliyet yürütüldüğü merak konusudur.  Elbette açılımdan kasıt ibadetlerimizi siyah takım elbiseli “ağır konuklara” açmaksa sayın Boztuğ’a haksızlık etmiş bile sayılırız. İbadetimiz ağır konuklar tarafından ”seyirlik oyun” gibi izlenirken muhtemelen içlerinden geçirdikleri duygu, bugünkü siyasal iktidarın dışa vurduğu düşüncenin tezahüründen farklı bir şey değildir. Dolayısıyla pratik üzerinden bakıldığında, Alevilik açılımı adı altında yaşanan şey, üniversitede alevi akademisyenlerin ve öğrencilerin Rektör ve onun gibiler tarafından ötekileştirilmesidir. Örneğin üniversite binalarına yerleşme işleri sürerken üniversitenin yemekhane binasına hemen bir mescit açılması gecikmemiştir, ancak Alevilerin kentinde alevi öğrenciler için bir ibadet mekanı açılması aklına bile gelmemiştir.  Bütün bu olanlar  “-mış gibi” yaparak kamuoyunu yanıltma hevesinden kaynaklanmaktadır. Hatta bu konuda medyaya görüntü vermişse, ayrıca fotoğraflayarak üniversitenin ana sayfasından paylaşmışsa ve kendi siyaset yolunu döşeyen mesajları bir yerlere ulaştırmışsa, keyfine diyecek yoktur,  gerisi teferruat sayılır.  Ancak unutulmasın ki, şehrin entelektüel birikimi ve yapısı bu küçük saklambaç oyunlarını analiz edebilecek yapıdadır ve 30 Mart yerel seçim sonuçları bunun en bariz yansıması olmuştur
Eğer bir açılım süreci içerisindeysek Rektör Boztuğ’da bu sürecin bir tarafı olarak kendisini konumlandırıyorsa açılıma öncelikle kendi üniversitesinde başlaması gerekirdi. Oysa rektör neler yaptı; üniversiteye Dersimli akademisyen alırken aşiretini sordu;  Kürt, Alevi ve sol dünya görüşüne sahip akademisyenleri üniversiteden nasıl gönderdiğini ve ötekileştirdiğini bağıra bağıra ilan etti; SODES projelerini bazı özel ilişki kanalları üzerinden belli kesimlere hediye etti ve ne tür faaliyetler yürüttüğü belli olmayan “Gençlik Evi” gibi yapılar inşa ettirdi; başı açık olan öğrenciler üzerindeki malum kesimden gelen “abla” “abi” baskısına göz yumdu;  üniversitenin olanaklarını da sorumluluklarını da bütün akademisyenler arasında eşit paylaştırmak yerine kadrolaşmayı tercih etti; sürekli olarak diyaloga vurgu yaptığı halde birkaç aydan beri üniversitede yaşanan gerilimlere rağmen Tunceli Üniversitesi Eğitim-Sen Temsilciliği’ni  muhatap almadı ve sendika tarafından iletilen sorunlar listesini görmezden geldi. Son süreçlerde tercihlerini cumhurbaşkanlığı seçimlerinden ötürü son kurtuluş umudu olarak gördüğü milliyetçi kesimlerden yana kullanırken ve bu kesimleri güçlendirmeye çalışırken, Alevi, Kürt ve sol dünya görüşüne sahip akademisyenlerle arasındaki mesafeyi giderek açarak kopma noktasına getirmiştir. Yani yazısına nokta koyarken söylediği “kendisi gibi olmayanlara, kendisi gibi inanmayanlara, kendisi gibi yaşamayanlara daha çok saygı ve sevgi” ilkesini hayata geçirmektir” sözünün pratikte hiçbir karşılığı yoktur. Sayın Boztuğ’dan beklentimiz; “Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol”dur.
Rektöre sormak istiyoruz “daha çok sevgi ve saygıdan” kastınız nedir?   “Entegre ve hoşgörülü olmak” Dersim’de yaşayan insanların inancından ve kültüründen şahsi çıkarları için vazgeçmesi midir? Ya da bir toplantıda özel bir kolejin şahsınıza söylendiği iddia edilen “sayenizde başarıyoruz” diyerek teşekkür etmek midir? Yoksa, çevrenizde “çıkar ve görüntü” amaçlı bulundurduğunuz bazı Dersimlilerin yaptığı gibi her koşulda ve fırsatta size teşekkür etmek midir? Sayın Boztuğ zamanın ruhuna uygun olarak vermiş olduğunuz bu öğütlerinizi, inancının merkezinde “İnsan ve Sevgi” olan Dersimliler yerine, Tunceli Üniversitesi’nde çalışan ve Dersim’de yaşayacağı göz önüne alınarak, 1000 ila 1500 TL arasında geliştirme ödeneği verilen, ancak ikametgahları çevre illerde olan,  şehri tanımayan ve kullanmayan,  sosyal ve ekonomik ilişkilerini çevre illerle sürdüren ve çoğunluğunu yönetici olarak atayıp ödüllendirdiğiniz “gözde akademisyenler”inize önermeniz daha doğru olmaz mıydı? Rektörün barışı belli ki kendisiyle siyaset yolunu tıkayan kanallar arasındadır. 2008’den beri ilimizde misafir olan ve günümüze kadar Tunceli Üniversitesini yöneten Rektör Boztuğ artık Dersim’den gitmelidir!
 Gitmelidir çünkü; Dersim’de hangi yapılarla ilgili olduğu, kime hizmet ettiği halk tarafından çok iyi bilinmektedir.  Gitmelidir çünkü; özü ile sözü bir değildir. Gitmelidir çünkü; üniversiteyi hiçbir zaman bilim insanı kimliği ile yönetmemiştir. Gitmelidir çünkü; ilimizdeki üniversiteyi geliştirip büyütmek gibi bir amacı yoktur
Gitmelidir çünkü; Dersim halkına karşı samimi duygular beslememektedir. Gitmelidir çünkü; Ankara’ya kendi çıkarları doğrultusunda yanlış bilgiler aktarmaktadır. Gitmelidir çünkü; Kürt, Alevi, ve solculara karşı var olan ötekileştirici düşüncelerinden vazgeçmemiştir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur!

Eğitim Sen Dersim Şubesi
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 1971-2023 Dersim Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 (428) 212 10 16 | Faks : 0 (428) 212 10 16 | Haber Scripti: CM Bilişim