• BIST 9128.97
  • Altın 2940.718
  • Dolar 34.4659
  • Euro 36.3751
  • İstanbul 19 °C
  • Ankara 10 °C
  • Tunceli 10 °C

Ekoloji notları

DEVRİM YÜCEL

Başta Dersim olmak üzere Kürdistan ve ülkede korkunç bir işgal talan var.Bir zamanlar Amerika’yı andırmaya başlıyor gelinen süreç;altına hücum var. filmlerdeymişiz gibi his etmeye başladık ,her gün bir yere Hes ,baraj projesi ile karşımıza çıkıyorlar ,yetmiyor akıllara ziyan siyanür zararsız haberleri yapılıyor. Neredeyse siyanürlü su içip bak zararsız diyecekler.

Dersim de onlarca hes-baraj projeleri, madenler dahası yol projeleri kalekollar!amaçlar belli :hes ve baraj sahaları ile insanların yaşam alanları yok edilip yabancılaşma sağlanacak,madenler ile toprağın zenginliği çalınacak,kale kolla ile güvenlik sağlanacak,yollar ile zenginliklerimiz taşınacak.

Tabi süreç hesapladıkları gibi şirketler ile kol kola girmiş devlet kolluk kuvvetleri vesaireler. Dersime yönelik bu çaba esas olarak olağan üstü hal  dönemin de başladığını unutmamak gerek Devletin Dersim deki yer altı yer üstü zenginlikleri araştırması 70 yıllardan beri daha aktifleşmiş durum da. Bugün durum nedir peki diye sorulduğun da?tüm dağlar maden şirketleri tarafından ruhsatlandırılarak satılmıştır,Dersim’deki tüm dereler ve ırmaklar üstün de onlarca hes-baraj projesi yapılmıştır.Dersim bir bütün olarak bölgeden tecrit edilerek etrafı sudan duvarlar ile örülecek.Tıpkı İsrail Devletinin Filistin halkına karşı ördüğü duvarlar gibi !!!

Erzincan’dan başlayarak Bingöl_Karakoçan,_Kiğı  bölgesine _seyitli köprüsüne,sulardan örülmüş durumda,Pertek_Çemişgezek sular ile doldurularak dünyanın en zengin tarım bölgesi yok edildi !!Tabi salt yok edilen Toprak değildi ;tarih yok edildi yaşayan uygarlıkların ürettikleri tüm tarih sulara gömüldü,yetmedi Keban-Erzincan İliç bölgesin de Keban barajı geç dolsun diye set tipi barajlar yetmedi ,iliçte altın çıkarılacak diye siyanür havuzun yapılması ve tüm pasalar yağmur zamanlarında kebana akmaya başlaması bu konu hakkın da öngörülmüş bir çalışma olmamış olmaması ve bu metalarujik atıkların neye dönüştüğünün bilinmemesi ise daha vahim olan bir durum .

Yerinde yaptığımız çalışmalar sonrasında ilk gözlemlerimiz ise arıların yok olması ormanlık alanların yanması(yaprakların kızarması,erken yaprak dökme),suların aşırı derecede kirliliği ve havaya yayılan kokunun baş ağrısı yapması ve mide bulantısına sebep olmasaydı,bu konu da şirket ve devlet konuşan veya bu konuda direnişe geçmeye çalışan insanlara karşı aşırı derecede sert davranması ve insanların korkudan konuşamıyor olması  idi.

Bir başka gözlemlediğimiz durum da şu idi; siyanürlü havuz alanların ortasında yapılmış olan lüx villalardı.Sorduğumuzda aldığımız yanıt; şirket köylüler için yapmış olduğu idi.Ama pişman olduklarını sessizce fısıldamaya başlamışlar, biz ne ettik kendimize! (geç kalmışlardı)sakat doğum oranları kanserli ölümler hızla çoğalmış ,konuştuğumuz Jeofizikçi Nusret hoca ise bize  sunu söylemişti;saklıyorlar,herkes hasta bu kasabada!!!ve kasabanın şirket ve Devlet tarafından en sevilmeyen insanı.! nedeni anlamak zor olmasa gerek sürekli bir şeyleri anlatma derdin de,bu nedenle hayvanları dahi şirket tarafından zehirlenerek öldürülmüş.

Tehlikenin büyüklüğünün farkında olmak gerek. Geçen yıl Uşak_Eşme de ne olmuştu hatırlayan var mı?Eşme’ye 20 kilometre uzaklıkta bulunan Kışladağ Altın Madeni’nden yayılan hidrojen siyanür gazı nedeniyle Eşme ve köylerinde yaşayan 1500’e yakın kişi zehirlenmişti.Elbet hatırladık olay mahkemeler ve devlet eli ile bizzat  örtülmüştü. 26-28 Haziran tarihleri arasında görülen zehirlenmelerin siyanürlü altın işletmesinden kaynaklandığı ile ilgili iddialar üzerine İzmir’den giden aralarında Tabip Odası ve Kimya Mühendisleri Odası temsilcilerinin bulunduğu bir heyet Eşme’ye gelerek incelemelerde bulunmuş, gönüllülerden kan örnekleri almıştı.Heyetin incelemeleri “yetkisiz” oldukları gerekçesi ile Uşak Valiliği ve Eşme Kaymakamlığı tarafından engellenmiş, alınan kan örneklerine polis tarafından el konulmuştu. TTB ve diğer kurumların girişimlerine rağmen el konulan kanlar verilmeyince yeni gönüllülerden kanlar alınarak bunlarda siyanür olup olmadığını tespiti için Ankara’ya gönderilmişti. Ankara Düzen Laboratuarında yapılan kan tahlilleri sonrasında kanlarda yüksek oranda siyanür tespit edilerek zehirlenmelerin siyanürden kaynaklandığı kuşkusu kanıtlandı.

Yine Bergama-ovacık köyün deki koza madenciliğe ait havuz kapakları taşmış,borulardan birisi patlamış ,siyanür atıkları derelere karışmış dereleri günlerce kırmızı akmıştı.

Yine aynı günlere dek gelen zaman da Manisa-Yırca köyün de Kolin firması tarafından odun motorlarına susturucular takarak bir gece de köylülerin toprakları işgal edilmiş binlerce ağaç kesilmiş,üstelik hasat zamanın da ve  hukuk süreci işliyorken olmuştu.Hatırlayalım: Soma da insanlara tütün ekimi yasaklanmış bağları ve zeytinlikleri ellerinden alınarak kendi topraklarında madenlerde çalışmaya zorlanmış ve 300 den fazla insanımız katledilmişti,

 

Karadeniz de ;

Fatsa’nın Yukarı Bahçeler Mahallesi, Engiz Mevkii'nde İngiliz ortaklı Altıntepe şirketi, altın madeni çıkarmak üzere çalışma başlatmış durumda. 1 yıl önce başlayan çalışma kapsamında şirket 100 dönümlük alanda bulunan ağaçları kesmişti. 900 ton civarı altın olduğu iddia edilen alanda açılacak kuyularda siyanürle altın ayrıştırılmaya başlanacağı ifade ediliyor.

tabi bunlar ülkeyi satanların torunlarına bir şey bırakma niyeti olmadığından kütahya uşak-eşme,bergama yeterli dersi vermemiş olacak ki siyanür ile altın arama çalışması devam ediyor,biz köylülerin direniş çadırından aktarılan durum ise felaketin başlamış olduğu,köylüler bahçelerine alınmıyor,tek geçim kaynağı olan fındık ağaçlarının yanmaya başladığı ,

Amed’de önce üniversite tarafından  Hevsel bahçelerin de binlerce ağaç kesilmiş,ardından çevre ve şehircilik bakanlığı tarafından tarihin en eski yaşam alanlarından biri olan hewsel bahçeleri imara açılmış,yetmemiş bölge insanı için inançsal ve kültürsel değeri büyük olan kırklar dağı yapılaşmaya açılmış, bunların olma zamanı da çok manidar Unesco ya tarihsel ve kültürel miras alanına dahil olması için tüm kriterleri ile yeterliliğe sahip olan ve başvuru süreci öncesi hükümet tarafından böyle bir adımın atılması elbette ki tarihsel ve kültürel talan ve yok edişe yönelik çalışmaların devam ettiğine bizi ikna ediyor,

Ilısu barajın da yeniden çalışma kararı alınmış olması,Hasan Keyf gibi dünyada eşine az rastlanır bu bölgede baraj çalışmasına devam edilme isteği; ülkenin tarihimize doğamıza karşı açmış olduğu yeni savaş alanlarının da pek de değişmediğini gösteriyor.

Son olarak ;Dersim de en kutsal inanç merkezlerimizden biri olan Xızır Gölü Limak şirketi yani Nihat Özdemir in sahip olduğu bu şirket tüm mahkeme kararlarını hiçe sayarak ;jandarma Nazımiye kaymakamlığının da desteği ile baraj yapımına devam etmesi yetmezmiş gibi insanların topraklarını zor ile işgal etmiş, su tutarak kar kış zamanda köylülerimizin perişan edilmesine neden olmuştur,Köylülerin Karakoçan ile olan bağlarını köprüyü su altında bırakarak bağlarını koparmıştır.

Elbet gerek bölgemizde gerekse Kürdistan’ın diğer illerin de yaşanan tarihsel -dilsel-ekolojik talanları bir yazı ile anlatamayız,bir sonraki yazımızda her bir konuyu dosyalar halin de ele alarak anlatmaya gayret edeceğiz...

Bu yazı toplam 123008 defa okunmuştur.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
    Tüm Hakları Saklıdır © 1971-2023 Dersim Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0 (428) 212 10 16 | Faks : 0 (428) 212 10 16 | Haber Scripti: CM Bilişim