Açıklamaya siyasi parti, sendika temsilcileri, Baro Başkanı Kenan Çetin ile Dersim Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu katılım gösterdi.
Açıklamayı yapan İHD( İnsan Hakları Derneği) Şube başkanı Gürbüz Solmaz, “Patlamanın olduğu yerde, İHD, Baro, Siyasi parti ve Sivil toplum örgütleriyle yaptığımız incelemeler sonucu, patlama yerinde herhangi bir çukur veya tahribat olmadığını gözlemledik ve aynı zamanda patlamanın olduğu yer hayvanların sürekli gelip gittiği bir alan. Bu nedenle çocukların başka yerde bulup getirdikleri ve oyun oynama esnasında patlamış olma olasılığı daha yüksek gibi görünüyordu. Patlamaya neden olan patlayıcının türü, yapılacak araştırmaların sonucunda ortaya çıkacaktır. Daha öncede ilimizde patlayıcı maddelerin infilak etmesi sonucunda yaşamını yitirenlerle ilgili benzer olaylar yaşandı. 12 Haziran 2016 tarihinde Dersim-Merkez, Kurusipe Mevkiinde bir köylü hayvanlarını otlatırken patlayıcı maddenin infilak etmesi sonucu ağır yaralanmıştır.15 Nisan 2017 tarihinde Dersim-Pertek ilçesi Sağman köyünde patlayıcı maddenin infilak etmesi sonucu 8 ve 12 yaşlarında iki çocuk ağır yaralanmıştı, biri ise ayağını kaybetmişti.21 Ağustos 2018 tarihinde Dersim-Nazımiye ilçesinde bir kadın patika yolda yürürken yine patlayıcı maddenin infilak etmesi sonucu ağır yaralanmıştı”dedi.
Solmaz, şunları kaydetti: “Çocuklarımızın kanı ilk defa bu topraklara düşmüyor. Bir yerleşkede çocuklar rahat gezemiyor, oyun oynayamıyor, yaylada çiçek toplayamıyorsa o coğrafyada hiçbirimiz özgür değiliz. Söz konusu bir çocuk olunca bu sorumluluk hem yasal hem de ahlaki olarak bir kat daha artmaktadır. Yaşananlar kabul edilemez. Bütün bu yaşanan olaylar genellikle mayın patlamaları sonucu olmuştur.
-Çocuk Haklarına dair Sözleşme’ye taraf bir devlet olarak Türkiye, her çocuğun yaşam hakkını korumaktan sorumludur.
-Her bir ihlal, geri dönülemez sonuçlara neden olduğu gibi mevcut çocuk politikasındaki eksikliği görünür hale getirerek, bütüncül ve hak temelli bir çocuk politikasına olan ihtiyaca işaret eder.
-Çocuk hakları ihlallerinde sorumluluk zincirini belirlerken “yanlış sorunun doğru cevabı olmaz” Adorno’nun dediği gibi yanlış hayat doğru yaşanmaz.Çocukların hayatta kalması için doğru soruyu sormak, doğru yaşam koşullarını yaratmak herkesin sorumluluğudur. Bu da kalıcı barış koşullarının yaratılmasından geçer.”
“DERSİM’DE 10 BİNİN ÜZERİNDE MAYIN VAR”
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de, 839 bin anti-personel kara mayını, 164 bin 797 adet anti-tank mayını olmak üzere bir milyon 101 bin 389 adet mayın bulunduğu bilgisini veren Solmaz,”Savaş artığı patlayıcı maddelerin sayısı ise bilinmiyor. Mayınlar, Ağrı, Ardahan, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Gaziantep, Hakkari, Hatay, Iğdır, Kars, Mardin, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak, Dersim, Van illerinde olmak üzere toplam 3 bin 174 alanda. Mayınlı alanların büyüklüğü 214 milyon 732 bin 307 metrekare. Yerel kaynaklara göre 10 binin üzerinde kara mayını mağduru var. Türkiye’nin taraf olduğu Mayın Yasağı Anlaşması’na (Ottawa Sözleşmesi) göre 2014 yılına kadar mevcut mayınların temizlenmesi gerekmekteyken Türkiye’nin talebiyle 2022’ye kadar uzatılmıştır. Ancak daha önceden belirlenen süre zarfında mayınlar temizlenmemiş olması binlerce insanın yaşamını yitirmiş olmasına sebep olmuştur. Ayrıca ilimiz Dersim’de resmi rakamlara göre 10 binin üzerinde mayın olduğu bilinmektedir. Bu açıdan bakıldığında mayınların bir an önce temizlenmesi hayati derecede önem arz ettiği açıkça ortadadır” diye konuştu.
Savaşta en fazla mağduriyeti çocukların kadınların yaşadığına dikkat çeken Solmaz,” Bölgede bütün bu yaşananların, can kayıplarının, yerleşim yerlerinin boşaltılması, çevrenin tahrip edilmesinin asıl nedeni 40 yılı aşkın süredir devam eden çatışmalı süreçten kaynaklıdır. Bir savaşta en fazla mağdur olanlar çocuklar ve kadınlardır. Ayaz ve Nupelda canlarımızın hayatını kaybetmesi de yaşananların bir sonucudur. Hayatını kaybedenlerin çocuk olması, savunmasız olmaları toplumsal hassasiyeti arttırmaktadır. Herkesin, yaşamını kaybeden her bir çocuk için “amasız” tepki göstermesi, “sorumluluk zincirini” görmesi ve herkes için yaşam hakkını savunması, Yaşanan çatışmalı sürecin tüm toplumsal yaşamı olumsuz etkilediği, en çok da çocukların başta yaşam hakkını ihlal ettiği göz önünde tutularak, bir an önce çatışmalı sürecin sonlandırılması ve demokratik, barışçıl yöntemlerin benimsenmesi gerekmektedir”diye konuştu.