Halka talimat veren değil halkla birlikte çalışan, devrimci bir pratik sergileyen belediyeciliğin üretimi artırdığını söyleyen Ovacık Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, önümüzdeki yerel seçimlerle birlikte daha fazla belediye kazanıp modellerini başka bölgelere de taşımayı hedeflediklerini söylüyor. İddiaların aksine İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığına adaylığının gündemde olmadığını aktaran Maçoğlu, ayrıca HDP’nin yerel seçimlerde kayyım atanan belediyelerden daha fazlasını alacağı görüşünde.
Siyasi, askeri, ekonomik, kültürel baskılar neticesinde sürekli dışarıya göç veren Dersim’in ilçelerinden Ovacık’ta, devrimci belediyecilik sayesinde hiç de küçümsenmeyecek bir tarihi deneyim biriktiriliyor. Komünist belediye başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu öncülüğünde yürütülen tarımsal faaliyet, hem Ovacık’ı gözde kılıyor hem de buradaki yoksul halkın yaşam koşullarını dönüştürüyor. Bu da küçücük bir ilçenin belediye başkanı olan Maçoğlu’nu Türkiye’nin en çok tanınan, sevilen, takdir edilen belediye başkanı haline getiriyor.
Ovacık’ta uyguladıkları belediyecilik ve üretim modelinin sonuçları, tarlada, kendi halkıyla beraber çalışıp üretiyor olmanın mutluluğu, huzuru Maçoğlu’nun gözlerinden okunuyor. Açıkçası uzun zamandır bu kadar huzurlu bir belediye başkanıyla karşılaşmadığımızı söylesek yeridir.
Kendi deneyimlerini aktarmak üzere çeşitli paneller, etkinlikler arasında mekik dokurken yakaladığımız Maçoğlu’yla Ovacık’ta kurdukları modelin arka planını, işleyişini, etkilerini ve hedeflerini konuştuk.
Bu seneki hasat nasıldı?
Önceki yıla göre birkaç kat daha fazla hasat elde ettik. Çünkü çalışmalarımızı Ovacık’la sınırlı tutmayıp diğer ilçelerde de yürüttük. Hozat, Pertek ve Mazgirt’te nohut yetiştirdik. Fasulye ve barbunyayı Ovacık merkezde, balı da tüm il ölçeğinde ürettik.
Ürünlerin satışıyla ilgili organizasyonu yapabildiniz mi? Bu sistem oturdu mu?
Evet, oturdu. Sadece kurumlar üzerinden değil, bizden çok uzak bölgelerde tüketim kooperatifleri açarak, internet üzerinden de talep eden herkese kapıdan teslim yaparak ürünlerimizi satıyoruz. Şu anda talep o kadar yoğun ki, birçok dostumuzun talebini karşılayamıyoruz bile. Sanıyorum ilk üç aylık yoğunluktan sonra bu konuda biraz daha rahatlayacağız.
Daha ziyade kimler alıyor ürünlerinizi?
Tek tek kişilerden tutun da kurumlara, hatta fabrika yemekhanelerinden esnafa kadar herkesten talep var. Önümüzdeki dönem mesela bir yemekhaneye 5 ton fasulye vereceğiz ve bu giderek her ay söz konusu olacak. Türkiye’de bizden ürün istemeyen neredeyse hiçbir il yok.
Ovacık’ta tam olarak nasıl bir sistem kurdunuz?
İlk başta belediye adına çalışmalar yaptık. Belediye öncülüğünde hem köylünün üretimini sağladık hem de belediye olarak ürettik. Belediye olarak ürettiklerimizden elde ettiğimiz paranın bir bölümünü öğrencilere burs olarak veriyorduk. Bugün artık bu iş kooperatife evrildi ve çalışmaların tamamını kooperatifimiz yürütüyor. Köylüye tohum veya mazot desteği, ürünlerini satın alma garantisi veriyoruz. Bizim açımızdan önemli olan şey, bölgemizde, kriterlerimize uygun tarım yapmak.
‘ASLOLAN KÖYLÜNÜN KENDİ ÜRETİM AĞINI ÖRGÜTLEYEBİLMESİDİR’
Nedir kriterleriniz?
Sağlıklı gıda üretmek toplumun sağlıklı gıda elde edebilme hakkının savunulmasıdır ve bu bütün canlılar için olduğu gibi biz insanlar için de bir ihtiyaç. Kaldı ki Türkiye’nin üretmek yerine ithal ettiği çok sayıda ürünü, kendi topraklarımızda yetiştirebildiğimizi, yerel yönetimlerin bunu yapabileceğini göstermek istiyoruz. Ayrıca halkın, kendi üretimi üzerinden örgütlülüğe gidebilmesini önemsiyoruz. Bu da bir siyasi partinin veya STK’ların değil, kooperatiflerin yapabileceği bir iştir. Elbette bir siyasi parti veya STK destek verebilir, öncülük de yapabilir ama aslolan, bizzat köylünün kendi üretim alanını örgütleyebilmesidir.
Siz belediye başkanlığına gelirken böylesi bir üretim sürecini örgütlemeyi planlamış mıydınız, yoksa Ovacık’taki koşullar mı sizi bu yola teşvik etti?
Biz, Sosyalist Meclisler Federasyonu’nun faaliyetçileriyiz ve bizim siyasetin üretim ilişkilerine ilişkin böylesi bir bakışı, sözü zaten vardı. Hangi bölgede yerel yönetimlerdeysek, o bölgenin fizibilite raporlarını çıkarıyor, oranın temel ihtiyaçlarını tespit ediyor, geçmişten gelen tecrübe ve kültürü de dikkate alarak bir üretim programı çıkarıyoruz. Dolayısıyla biz belli bir bilinçle bu üretim faaliyetini yürütüyoruz. Bizim bölge, 5-6 ay boyunca kış koşulları hakim olduğu için bakliyat üretimine daha uygun. Buğday, arpa, fasulye, bezelye, barbunya üretiminin yanı sıra arıcılık ve hayvancılık da yapıyoruz.
Komünist belediyeciliğin, üretim programınızın Ovacık’ta, yoksul halkın hayatı üzerinde nasıl bir tesiri oldu?
Bütün halkın bu üretim sürecine dahil olduğu ve herkesin paraya boğulduğu yok. Ama üretime yüzü dönük olan, “üretim yapıp evime ekmek götürmek istiyorum, mutfağımda aş pişsin, çocuklarımı okutabileyim” diyen ailelerin büyük bir kısmı bu sürecin içine girdi. Daha önce 20-25 üretici varken, bugün sadece Ovacık’ta 200’e yakın üretici var. Ama Mazgirt’i, Hozat’ı, arıcılık işi yapanları ilave ettiğinizde bu sayı 600’e yaklaşıyor. Eskiden arıcılık yapanlar kendi ürünlerini satamazken, bugün onların ballarını, polenlerini, propolislerini alarak, onlara bir artı değer yaratabiliyoruz. Ayrıca bugün artık onlarca köyde yüzlerce üretici de fasulye ve barbunya üretimine başladı. Bundan önce Ovacık’tan para çıkarken bugün Ovacık’a para gelmeye başladı. Mesela kooperatifimiz üzerinden dışarı giden ürünler, Ovacık’a geçen sene 2,5 milyon lira artı değer para gelmesini sağladı. Bu da giderek Ovacık içinde dönmeye başladı. Geçen sene Pertek ve Hozat’ta çok az ürün yetiştirmiştik. Bu dönemde ise, eğer elimizdeki tüm ürünleri satabilir, bunun pazarlamasını iyi yapabilirsek 4 milyonun liranın üzerinde artı değere ulaşacağız. Bu da Ovacık’ın iktisadi yapısına büyük bir katkı anlamına geliyor.
Her ne kadar şu anda çoğunluğuna kayyım atanmış olsa da, sizin modelinizin diğer bölge belediyeleri üzerinde tesiri oluyor mu?
Halkın, kendi belediyelerine “siz neden böyle yapmıyorsunuz” dediğini duyuyoruz. Ama bölgede yerel yönetimlerin böyle bir çalışmaya girdiğini henüz görmedik. Zor bir iş tabii. Tarlada çalışmak kolay değil. Bu devrimci, halkçı bir programdır. Diğer siyasi partilerin böyle bir programa nasıl bakacağını veya nasıl uygulayacağını bilemem. Ama fiziksel olarak zor olsa da bu iş bizim açımızdan çok keyif verici. Çünkü kendi işimiz bu. Talimat vermek yerine halkla birlikte çalışmak, hatta işe önce koyulup sonra halkı teşvik etmek, üretimin artmasını beraberinde getiriyor.
Sosyalist Meclisler Federasyonu, Ovacık modelini başka il ve ilçelere taşımak için herhangi bir çalışma yürütüyor mu?
Elbette. Kaldı ki Mazgirt belediyesi de bizde ve orada da benzer çalışmalar yürütülüyor. Her ne kadar komünist kelimesi dolayısıyla Ovacık öne çıkmış olsa da önceki dönemde Hozat deneyimi de var. Ama bundan sonraki dönemde kesinlikle sadece Ovacık ve Mazgirt’le sınırlı kalmayıp başka belediyeleri de alarak bu modeli uygulamayı hedefliyoruz. Devrimci yerel yönetimleri çoğaltıp birlikte iş yapabilmesi, bütün belediyelerin ortaklaşarak kendi bölgelerinin temel ihtiyaçlarına göre üretim ilişkilerinden eğitime, sağlığa kadar ne yapabilecekleri üzerine etraflıca çalışmaları gerekiyor. Bizim bu yönde çalışmalarımız olduğunu söyleyebilirim. Modelimiz Ovacık’la sınırlı kalmayacak.
‘HALKIN İRADESİNE EL KOYMAK SUÇTUR’
Dersim merkez dâhil olmak üzere, Diyarbakır’dan Hakkâri’ye kadar yüze yakın belediyeye iktidar tarafından el konmuş durumda. Bu belediyeler artık Ankara tarafından atanan memurlar tarafından yönetiliyor. Kayyım uygulaması bölgede nasıl bir etki yarattı? Bu uygulamanın önümüzdeki yerel seçimlere yansıması nasıl olur sizce?
HDP’nin kayyım atanan belediyeleri, hatta daha fazlasını alacağından şüphemiz yok. Kaldı ki halkın iradesine el koymak suçtur. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir uygulamanın kabul edilebilirliği yok. Ama bizim ülkemizde maalesef bu tür uygulamalar OHAL’le, KHK’larla alınıyor. Fakat halk, kendisine dayatılana itibar etmez, yine kendi iradesini seçer. Nitekim kayyım atanmış olan Dersim merkez, geçen genel seçimlerde AKP’ye mesajını verdi. Yerel seçimlerde de aynı mesaj verilecektir.
Siz sol fikirlerle nasıl tanıştınız?
Ben İbrahim Kaypakkaya geleneğinden geliyorum. Sosyalist Meclisler Federasyonu veya önceki adıyla Demokratik Haklar Federasyonu olarak bilinen siyasete de bu bağlamda dahil oldum. 1984 yılında örgütlü oldum ve hâlâ örgütlüyüm. Ovacıklıyım. Bingöl Sağlık Meslek Yüksekokulu’nda okuduktan sonra, üç yıl kadar çalıştığım Konya’daki bir kasabada sağlık memurluğu yaptım. Onun dışında 1992’den beri Pertek, Ovacık ve Dersim merkezde mesleğimi sürdürdüm. Yani 25 yılı aşkın süre sağlık memuru olarak çalıştım.
Ürünlerinizi almak isteyen insanlar ne yapmalı?
İzmir ve Ankara’da bugünlerde birer tüketim kooperatifimiz açılacak. İstanbul’da iki yerde varız. Adreslerine https://www.ovacikdogal.com/ sitemizden ulaşılabilir. Üretim ve tüketim kooperatiflerimizin temel hedeflerinden biri, doğal ürünleri halka daha ucuza ulaştırmaktır. Web sitemizden de ürün edinilebilir. Ayrıca bize 0428 511 21 46 numaralı telefondan da ulaşılabilir. Tabii Ovacık küçücük bir yer, çok az kadroyla çalışıyoruz. Bazen ulaşılması zor olabilir. Ama yoldaşlarımız İstanbul, Ankara veya İzmir’deki satış kooperatiflerimizi tercih ederlerse, Ovacık’taki yükümüz de azalmış olur.
Geçtiğimiz günlerde verdiğiniz bir mülakatta, “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için sosyalist bir partiden teklif gelirse aday olurum” dediniz. Böyle bir adaylık gündeminizde var mı?
Hayır, öyle bir şey söz konusu değil. Orada yanlış bir aktarım var. Bana “büyük partilerden teklif gelse aday olur musunuz” diye soruldu. Ben de sosyalist olduğumu, burjuva siyasetinde işimin olmayacağını söyledim. Bunun üzerine de “sosyalist bir partiden teklif gelirse aday olurum” gibi bir yorum koymuşlar. Öyle bir şey yok.
Peki Sosyalist Meclisler Federasyonu’nun sizi İstanbul’dan aday göstermesi olasılığı var mı?
Öyle bir durum ve tartışma da yok. Bu süreçte ben hâlâ Ovacık belediye başkanıyım. Siyasetim nerede görev verirse orada olurum.
İrfan Aktan