Hastanenin muayene servislerinin bulunduğu koridorda, randevu sıramı bekliyordum. Sağ tarafımda oturmuş, sırasını bekleye birİ bayan biri erkek, iki genç vardı. Ellerindeki telefonlara kapanmışlardı. Telefon izliyorlardı. Hasta, çok yaşlı, yürümekte zorluk çeken, koluna girilmiş, yaşlı bir kadın geldi. Muayene sırası gelmemişti. Oturacağı boş yer yoktu. Kadına yer vermek için yaşlılar kalkarken, iki genç telefonlara iyice kapanarak görmezden gelerek, kalkıp yer vermediler. Yaşlı biri yerini vererek yaşlı hasta kadını oturttu. Dönüp gençlere baktık. Hiç birisi, istifini, bozmadan telefonlarına bakmayı sürdürüyorlardı. Onların o tavırlarını yadırgayanlar, dönüp bir birimize baktık. Bakışlarımızla üzüntülerimizi, endişelerimizi, paylaştık.
Bir başka gün, hastane dönüşü, yolcu minibüsüne binmiştim. Minibüsün dolmasını bekliyorduk. Bir önceki yaşanılanın örneğini, benzerini, minibüste yaşadık. Minibüste birkaç tane genç yolcu vardı. Cep telefonlarına kapanmış, çevresinden bi haber, gözleri telefondan başka bir yeri görmüyordu. Peş, peşe, iki yaşlı geldi. Boş yer, yoktu. Gençler, yine görmemezlikten gelmişlerdi. Orta yaşlı, iki insan kalkıp, yaşlılara, yerlerini vermişlerdi. Ayakta yolculuk yapmışlardı. Gençler, istiflerini bozmamışlardı.
Öğretmen anlatıyordu.’ Telefon bağımlılığı, örgencilerde oldukça çok yaygınlaşmış. Çok yakından, uzun süreli telefon izledikleri için gözlük kullanmak zorunda kalıyorlar. Sınıftaki, gözlüklü örgencilere, her gün yenileri eklenmektedir. Gözlük kullanmayanlarda, tahtaya gözlerini kısarak, büzerek bakıyorlar. Telefon, tutkusu, çocuklarımızı, çevresinden, derslerden, sosyal yaşamdan, uzaklaştırmaktadır. ’Diyordu. Bir eğitimci olarak, yaşanan tehlikeyi, üzüntülerini dile getiriyordu.
Uygar ülkelerdeki çocuklarında, telefonları vardır. Ama onlar bizimkiler kadar, telefona zaman ayırmamaktadırlar, Aileden, okuldan gerekli uyarıları, düzenlemeleri, yaşam felsefelerini, vaktinde, zamanında, aldıklarından, bizim gençlerin yaşadıklarını, yaşamamaktadırlar. Telefon yüzünden, gözlük kullanmamaktadırlar. O ülkelerde, belli yaş gurubuna, telefon kullanma yasağı vardır. Bizde yoktur. Biz, bebeklerin ağlamalarını susturmak için telefonlarını kucaklarına koyarız. Bunun örneklerine şahit oldum. Elinden alındığında ağlayan, kıyamet koparan, telefonu oyuncak diye değil, izlemek için ağlayan bebeği gördüm. Biz, bebeklikte, onları cep telefonları ile buluştururuz. Çocuklarımızın aşırı telefon tutkusuna, seyirci kalırız. Onlarla, birbirimize zaman ayırmayız. O kadar çok telefonla arkadaş olmalarına izin veririz ki, anneyi babayı duymazlar. Hatta dinlemezler. Onların, telefonla önemli işleri vardır. Ne yazık ki büyüklerinde, çocuklar gibi, telefon oyuncakları, ellerinden düşmez, oldu. Telefonlar, karşılıklı sohbetleri, buluşmaları, ortak paylaşımları da azalttı.
Yanımda birlikte çalıştığımız, SENEM, telefonla ilgili yazdığımı görünce, gülerek,’ Bende kardeşim, DİLANDAN, şikâyetçiyim. Annem babam köyde oturuyor. Hayvancılık yapıyorlar. DİLAN, zaman, zaman hayvan otlatmaya gidiyor. Telefondan başını, hiç kaldırmadığı için, hayvanlar, sahipsiz gibi istedikleri yere gidiyorlar. Komşu köylülerin bostanlarına, ekili yerlerine giriyorlar. Komşularımızla bizi karşı karşıya getirip, nerdeyse kavga ettiriyor. Çevrede kurtlar olsa, hayvanlarımızın, hepsi telef olur..’Diye dert yandı .
Bir el büyüklüğündeki, ekran, insanlığı, yaşamı, esir almış.
Onsuz, olmuyor.
+ + +
KÖYLÜ PAZARI
Merkez MOĞULTAY Mahallesinde eski tarih, bir mekân olan, ON ADIMLIK Çarşı, köy ürünlerinin pazarlandığı bir yerdi. Mahallelere giden belediye otobüslerinin kalktığı önemli bir durağın yanı başındaydı. Yeni Belediye yönetimi, orayı yasakladı. Boşalttı.
Belediye Başkanlığına, çağrı yapmıştım. Köy ürünlerinin, pazarlanacağı, halkın ulaşabileceği bir mekânın, tespit edilerek, düzenlenmesini, bir Pazar yerinin kurulması, çağrısında bulunmuştum.
Deprem riski tehlikesinden dolayı, kullanılmayan, boşaltılan, Eski Belediye Sarayının önündeki caddeden geçiyordum. Sarayın önünde yoğun bir kalabalık vardı. Dönüp baktım. Köylü pazarı kurulmuştu.. Köylüler, ürettikleri yerli ürünleri getirmiş, pazarlıyorlardı. Haberdar olan, daha ucuza, yerli ürün almak isteyen vatandaşlarda, ihtiyacı olan ürünleri, almak için, gelmişlerdi. Ürünler yerliydi. Eski sarayın, önü, çevresi, geniş bir alandı, Hepsini işgal etmişlerdi. Yoğun bir kalabalık vardı. Hayat pahalılığın zirve yaptığı günümüzde, bu tür pazarların önemi, ihtiyacı, çok büyüktü. Vatandaşın, rahatlıkla ulaşabileceği merkezi bir yerdi. Fiyatları sordum. Uygun fiyatlardı.
Belediye Başkanlığı, Halkın ulaşabileceği, uygun bir mekânda, köylüye, dar gelirli vatandaşa, yararlı bir Pazar yeri düzenlemişti. Çok beğendim. Çok sevindim.
Hayırlı olsun.